Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İleri demokrasilerin -genelde Batılı ülkelerin- böyle bir derdi yok. Sorun daha çok gelişme halindeki ülkelerde -yani genelde bizim bölgemizde- kendini belli ediyor.Neden?1) Bu ülkelerin bir kısmının başında diktatörler veya otoriter rejimler var. Onlar için önemli olan kurdukları düzenin devamıdır. Yani bu ülkelerde istikrar var, ama demokrasi ya hiç yok, veya çok az var...2) Bazı ülkeler çeşitli etnik ve dinsel gruplardan oluşuyor. Bunlar henüz ulus-devlet yapısını tam oturtabilmiş değil. Son dönemde bu ülkelerde bir demokrasi motivasyonu veya baskısı başlamış bulunuyor. Ancak demokratikleşme çabaları, hassas bünyeyi sarsıyor, sonunda düzen ve istikrar tehlikeye giriyor...* * *BÖLGEMİZDEKİ tablo ana hatları ile böyle. Türkiye, demokrasi ile istikrarı (son yarım yüzyıldaki birkaç kesinti dışında) birlikte yaşatabilen ender ülkelerden biri...Mısır ve Ürdün demokrasi deneyiminin henüz ilk aşamalarında. Düzenin ve istikrarın bozulması kaygısı, Kahire ve Amman'daki yönetimleri demokrasi dozajını "damla damla" kullanmaya sevk ediyor...Aynı kaygı demokraside birkaç adım ileride olan Lübnan için de söz konusu. Nitekim Hariri olayı, demokrasi-istikrar dengesinin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu...Suriye de genç Cumhurbaşkanı Beşar Esad babasının otoriter rejiminin sağladığı istikrarın korunmasına öncelik vermekle beraber, demokrasi yolunda bazı ufak adımlar da atmaya çalışıyor. Ancak Şam'da hâlâ "eski kadro" (veya "derin devlet") hâkim durumda. Bu bakımdan Esad'ın işi zor.Gelelim Irak'a. Burada "işgal" ile gerçekleştirilen bir rejim değişikliği ve demokrasi deneyimi söz konusu. "Temsili yönetim", ülkenin etnik ve dinsel dengelerini sarsmaya, siyasal yapısını da altüst etmeye müsait. Irak'ta demokratikleşme sürecinde karşılaşılan başlıca sorun, gerçekten düzen ve istikrarın bozulmasıdır. İşgale karşı direniş, veya şiddet kampanyası, demokrasinin geleceğini de tehdit ediyor.* * *BAŞTAKİ soruya dönersek, demokrasi ile istikrarı birlikte yaşatmak özellikle otoriter eğilimleri ağır basan veya siyasal-sosyal yapıları kırılgan olan ülkeler için, hiç de kolay değil.Ama bu, özgürlük akımlarının bu ülkeleri etkilemeyeceği, rejimlerde veya izledikleri politikalarda değişiklik olmayacağı, anlamına gelmez. Şu hususlar önemlidir: Demokratikleşme süreci içine girmesi arzulanan ülkelerin farklı sosyo-politik yapıları dikkate alınmalıdır. Bu farklılıklar göz önünde bulundurulmadan dışarıdan belirli bir demokrasi modelinin kabul ettirilmesi gayreti, ters tepebilir, istikrarsızlık, hatta kaos yaratabilir.Bu durumdaki ülkelerde öncelikle siyasal kurumların ve sivil toplum hareketlerinin kurulması teşvik edilmelidir.Nihayet demokrasinin bir çırpıda kurulamayacağını, bu sürecin zaman alacağını hatırlayıp iç dinamiklerin harekete geçmesine şans tanımak lazım. Sonuç: "İstikrarı korumak" bahanesi ile demokrasinin önünü kesmek kadar, "demokrasiyi kurmak" gerekçesi ile istikrarı yok etmek, zararlıdır. skohen@milliyet.com.tr DEMOKRASİ ile istikrar birlikte yürütülebilir mi?