Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de birbirini izleyen siyasi krizler nedeniyle gündem artık her hafta değil, neredeyse her gün değişiyor.
Yalnız siyaset erbabı değil, artık ordudan yargıya kadar devlet kurumları da ardı arkası kesilmeyen sürtüşmelerin ortasında...
Bu çalkantılar karşısında Türk halkının kafası karışık. Her yeni olay, vatandaşlar arasında giderek bıkkınlık, kasvet ve karamsarlık yaratıyor.
Millet gerçekten gündem yorgunluğu içinde...
İçteki bu karanlık manzaraya karşılık, dış politikada durum nispeten iyi görünüyor. Türk diplomasisi bütün dünyanın dikkatlerini çeken açılımlar, atılımlar yapıyor, bölgesel bir aktör olarak kendini belli ediyor.
İçerisiyle dışarısı arasında Türkiye birbirinden farklı iki tablo sergiliyor.
Ama nereye kadar?
Dış politika ufuklarında da bazı kara bulutlar beliriyor. Yakınlarda -yani önümüzdeki aydan itibaren- üç ayrı yönden bir fırtınanın patlak vereceğinin işaretleri geliyor.

Ermenistan’dan ABD’ye...
Bu fırtınalardan birinin sıklet merkezi Ermenistan.
Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollerin başlattığı yeni süreç tıkanmış durumda. Sarkisyan yönetimi kıvrak bir manevrayla, protokollerin Ermenistan parlamentosu tarafından onaylanması için bir adım attı. Buna karşılık dünyanın gözünde normalizasyonu Karabağ şartına bağlayan Türkiye, ayak direyen taraf olarak görünüyor.
Bunun havayı karartan yönü, konunun “Amerika ilintisi”dir. Ankara’nın Ermenistan açılımının önemli bir hedefi de, ABD’de ve dünyada soykırım iddialarını gündemden düşürmekti. Şimdiki tıkanma Ermeni tarafına ve onu destekleyenlere bu meseleyi öne çıkarmak fırsatını veriyor. ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi 4 Mart’ta toplanıp Ermeni soykırım karar tasarısını oylayacak. Bunun komitede kabul görmesi olasılığı çok kuvvetli. Ardından Meclis Genel Kurulu’nda da onaylanması da mümkün...
İşte o zaman fırtına sadece Türk-Ermeni yakınlaşma sürecini değil, Türk-Amerikan ilişkilerini de derinden sarsacak. Türk yetkililerinin bu konudaki demeçleri, Ankara’nın bu olasılığı göze aldığını gösteriyor. Bu Türkiye’nin dış politikada çok ciddi bir krizle karşı karşıya kalmasına ve belki de dış ilişkilerde bir rota değişikliğinin yer almasına yol açabilir.

İran’dan BM’ye...
Fırtınanın ikinci odak noktası İran.
Türkiye İran nükleer krizini yatıştırmak ve bir çözüm sağlamak için devrede. Ama görünüşe göre bu çabaların sonuç vermesi olasılığı zayıf. Bu nedenle ABD şimdiden konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne götürme hazırlığı içinde. İran’a karşı ağır yaptırımlar öngören karar tasarısı mart ayı içinde Konsey’in gündemine geliyor.
Konsey üyesi Türkiye ne yapacak? Çekimser mi kalacak, yoksa tasarıyı mı destekleyecek? Ankara’nın tavrı dış politikasındaki tercihini ve önceliklerini ortaya koyacak...

Kıbrıs’tan AB’ye...
Nihayet fırtınanın üçüncü unsuru Kıbrıs.
Müzakereler gene tıkanmış görünüyor. Talat’ın son öneri paketinden sonra bir hareket görülmediği gibi, yoğunlaştırılmış görüşmeler de kesilmiş durumda. Mart ayından itibaren Türk tarafı, başkanlık seçimleri kampanyasına girecek. Eroğlu’nun seçilmesi ihtimali de dikkate alınırsa, müzakere sürecinin yeniden canlanmasını beklemek çok zor.
Bunun da hem Kıbrıs, hem AB bağlamında, yeni gerginlikler yaratması tehlikesi var. Bu durumda Ankara her iki konuda da tavrını yeni bir değerlendirmeye tabi tutacaktır.
Bu takdirde de -diğer iki meselede olduğu gibi- Türk dış politikasında köklü bir değişiklik olasılığı gündeme gelebilir...