Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Konuyu "provokasyon" deyip geçiştirmek, sorunun esas nedenlerini ve ciddiyetini görmezlikten gelmek olur...
       KKTC'de, "banka krizi"nin yol açtığı - ve şiddet yönü hiçbir şekilde kabul edilemeyecek - gösterilere provokasyon karışmış olabilir; bu huzursuzluğu istismar etmek isteyenler çıkabilir.
       Ama, olay bu kadar basite indirgenemeyecek kadar ciddi ve karmaşıktır. Hatta, "banka skandalı"nı aşan boyutlara sahiptir.
       Dolayısı ile, iki bin kadar "bankazede" göstericinin Lefkoşa'da, Meclis'i basmalarının ve yönetime karşı slogan atmalarının gerisindeki gerçekleri, yani Kıbrıs Türk toplumunun bir süredir yüzeye çıkan ciddi rahatsızlığın ve huzursuzluğun nedenlerini iyi teşhis etmek gerekiyor.
       * * *
       HİÇ de arzu edilmeyecek bir olay olan bu son "patlama", her şeyden önce "bankazedeler"in öfkesini gözlerin önüne sermiştir.
       Kıbrıs Türk toplumunun sınırlı ölçüleri içinde "banka krizi" deyip geçmeyin. Batan yedi bankadan zarar görenler, halkın dörtte birini oluşturuyor. Bir an için, böyle bir faciayı 60 milyonluk Türkiye için düşünün: Boyutların ciddiyeti o zaman daha iyi anlaşılabilir...
       Türkiye'nin sağladığı mali yardımlarla, "bankazede"lere bazı ödemeler yapıldı; ama bunun arkası gelmeyince, gerçek kriz - mudilerin kaybolmaya yüz tutan sabrı ve artan kızgınlığı ile - patlak verdi.
       Peki, bu kadar banka neden battı? Eroğlu hükümeti ve özellikle Maliye Bakanı krize neden çare bulamadı? Yönetim neden daha baştan bu durumu önleyecek tedbirler almadı, daha etkin politikalar uygulamadı? Ankara da, KKTC'nin genel ekonomik durumunun verdiği felaket sinyalleri karşısında neden zamanında gereken müdahalede bulunmadı?..
       * * *
       GERÇEK şudur ki, KKTC'deki "banka skandalı" Türkiye'ye trilyonlara mal oldu. KKTC'ye Ankara'dan her yıl giden milyonlarca dolarlık yardım da tabii bunun dışında...
       Ama ne yazık ki, KKTC'de ekonomik sistem bir türlü sağlam temellere oturtulamamıştır. Yolsuzluklar, Türkiye'den gelen paralara bel bağlama, rantla geçinme bir yaşam şekline dönüşmüştür. Türkiye'nin ve bir ara "Kıbrıs Türk diaspora"sının yardımları ve yatırımları, üretime doğru dürüst yönlendirilememiştir.
       Kuşkusuz Rum ambargosu da ekonominin kalkınmasını engellemiştir. Ama durumu sadece bu dış faktöre bağlamak da doğru değil. Bunda esas etken, yönetimin yanlış politikalar izlemesi ve özellikle yolsuzluklara göz yummasıdır. Denktaş dahi önceki gün, "bu memlekette laçkalık, neme lazımcılık başını aldı, yürüdü" diye yakınmıyor muydu?..
       * * *
       SON olayı, sadece "bankazedeler"in öfkesi olarak da görmemek lazım. Birkaç haftadır KKTC, için için kaynıyor: Polisin (ve hatta itfaiyenin) sivilleşmesi için yapılan çağrılar, Kıbrıslı Türk politikacılarla Türk askeri arasında tatsız tartışmalara ve gerginliklere yol açıyor... Bu arada 6 gazetecinin casuslukla suçlanıp tutuklanması, sonra salıverilmesi olayı patlak veriyor... Ardından "bu memleket bizim" mitingi ile, Ankara'ya bazı mesajlar iletiliyor... Kıbrıslı Türk gençlerinin adayı terk ettiği ve toplumun nüfus yapısının değişmekte olduğu açıklamaları yapılıyor...
       Hiç şimdiye kadar "yavru vatan"dan işitmeye alışık olmadığımız kötü haberler bunlar. Oysa, bilen biliyordu ki, köklü değişiklikler yapılmadığı takdirde, bunlar bir gün olacaktı...
       Bugün artık ortaya açıkça çıkan durum karşısında, sorunun kökenine inmek, rahatsızlıkların nedenlerini dikkate alan çözümler bulmak gerekiyor. "Bankazedeler"e son dakikada bulunacak bir kaynak veya formül ile bir miktar daha para ödemek gibi palyatif önlemler, sadece geçici ve oyalayıcı çarelerdir...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr