Anadolu Kaplanları Bursalı yazar Kemal Selçuk: Sait Faik’in mekânlarında hayal ederdim

Bursalı yazar Kemal Selçuk: Sait Faik’in mekânlarında hayal ederdim

16.10.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bursa’da doğan ve burada üreten, çeşitli atölyeler düzenleyerek kentin kültür sanat yaşamına katkılar sunan yazar ve gazeteci Kemal Selçuk, “Bursa sokaklarında gezerken Erkek Lisesi’nde okumuş olan Sait Faik’in yazdıklarından yola çıkarak, onun gittiği mekânlara da uğrayarak öyküler yazmayı hayal ederdim” diyor

Bursalı yazar Kemal Selçuk: Sait Faik’in mekânlarında hayal ederdim

“Ağaç Adamlar”, “Ay Aşkları”, “Hüznün Kantosu”, “Yeniyetmeler”, “Başkaldırmadan Yaşamaksa Hayat”, “Kurşuni” ve “Cemiyet Kaçkını” isimli öykü ve romanları kaleme alan, Bursa’da yaşan ödüllü yazar ve gazeteci Kemal Selçuk, doğduğu kentin kültür sanat hayatına verdiği yazarlık atölyeleriyle katkıda bulunan bir isim. Selçuk ile yazarlık serüveni ve Bursa üzerine konuştuk...

Haberin Devamı

1999 senesinde Ömer Seyfettin Öykü Ödülü’nü kazandınız. Bu ödül sizi cesaretlendirdi ve daha sonra kitaplar yayımladınız diyebilir miyiz?

Ödüllerin teşvik edici yanı oluyor haliyle. Açıkçası ben 1990’ların başında kısa öykü yazmaya başladım. İlk öyküm 1991’de yayımlandı. Yenigün, Biçem, Yeni Biçem, Üçüncü Öyküler dergilerini Adam Öykü izledi. Öykülerin yanı sıra öyküye ilişkin denemelerim de yer aldı dergilerde. Kısacası, 1990’lar bütünüyle kısa öyküye gönül verdiğim yıllardı. İlk öykü kitabım “Ağaç Adamlar”a ise 1999 ve 2002 arasında yazdıklarımı (birkaç istisna dışında) aldım. O yıllar, kısa öykü üretme açısından en verimli olduğum dönemimdi. Çehov, Sait Faik, Sabahattin Ali, Orhan Kemal ve Tomris Uyar dönüp dönüp okuduğum yazarlardı. Söz, 90’lardan açılmışken birkaç şey daha söylemek istiyorum: Sanırım o yıllarda ben yaşadığım şehir ile okuduğum yazarlar arasında ilişkiler kurmaya çalışmışım. O günlere dönüp baktığımda fotoğraf makinemle Bursa sokaklarında gezerken Erkek Lisesi’nde okumuş olan Sait Faik’in yazdıklarından yola çıkarak, onun gittiği mekânlara da uğrayarak öyküler yazmayı hayal ederdim. Şehirdeki çay bahçeleri, çarşılar bile farklı görünürdü gözüme; simit, çay, mektup zarfı gibi şeyler de öyle örneğin. Sonra Amerika’nın “güneyli” olarak adlandırılan Truman Capote, Flannery O’Connor, Carson McCullers gibi yazarlarıyla hayali akrabalıklar kurardım kendimce. O’Connor ve diğerlerinin “gizem” ve “atmosfer” yaratma kaygılarını, buradaki mekânlarla içselleştirirdim. Sonraki yıllarda Tanpınar, Atay ve Atılgan eklendi onlara. Şehre bakış, şehri algılayış, edebiyatla iç içe geçti sanırım. Galiba kurmaca gerçekliği besledi.

Bursalı yazar Kemal Selçuk: Sait Faik’in mekânlarında hayal ederdim


Haberin Devamı

‘Daha planlı dönüşüm olmalı’

“Cemiyet Kaçkını” isimli kitabınızda 30 yıllık bir süreçte Bursa’da yaşayan kahramanların hikâyelerini anlatıyorsunuz. Kitapta hem karakterlerin hem de kentin yıllar içinde değişen yüzünü gösteriyorsunuz okurunuza. Bir yazar olarak değil de bir Bursalı olarak, siz kentinizin değişimini nasıl aktarırsınız?

Evet, “Cemiyet Kaçkını”ndaki Oğuz ile Kerim, iki yazma heveslisi kurgusal karakter, 1980’lerden 2010’lara kadar geçen süreci yaşıyorlar... Birbirlerine küsseler de edebiyattan kopamıyorlar. Bu arada şehir de mekânsal bir figür olarak var oluyor. Evet, bir Bursalı olarak şehrin değişimini, dönüşümünü yaşadım, yaşıyorum. Elbette ki eski Bursa’ya dair 1980’lere kadar elimde o günleri yansıtan dokümanlar, fotoğraflar, kitaplar var. Onları şöyle bir karıştırdığımızda yahut o günlere tanıklık etmiş olanların özlem dolu cümlelerini duyduğumda etkilenmemek mümkün değil. Ne var ki insan yaşadığı çağın tanığıdır ve o tanıklık, hızla betonlaşan şehre dair pek de umutlu olmadığımı koyuyor ortaya. Tanpınar 1950’lerin sonundaki Bursa yazısında da ovanın korunmasına dikkat çeker. Sonuçta, aşırı nostaljinin tuzağına da düşmeden, daha yeşili koruyan, daha planlı dönüşümlerin olması gerektiği açık...

Haberin Devamı

‘Yazı gerçekten çağırmalı’

Şu sıralar üzerinde çalıştığınız bir kitabınız var mı? Öykü mü yoksa roman mı?

Son bir yıldır öyküye yoğunlaştım. Bunda atölye çalışmalarının etkisi oldu mu, bilemem. Benim kitaplarım, kısa roman denen novella oylumundaydı zaten. Beş bin ila 10 bin sözcük arasında olsalar da öykünün yapısına ve seçiciliğine uymaya çalışıyorum. Atmosferin ve psikolojinin öne çıktığı öykülerin yanında kurmaca sanatına dair bir uzun öyküm de var onlar arasında. Bazen aylarca ara verdiğim de oluyor tabii. Yazı sizi gerçekten çağırmadığında pek başarılı olamıyorsunuz.

Haberin Devamı

‘Okuma bilincini geliştiriyoruz’

Bursa’da yaratıcı yazarlık atölyeleri veriyorsunuz. Bir yazarın kendi kentinin kültür sanat damarlarını beslemek için çabalaması çok önemli. Eğitimleriniz de oldukça ilgi görüyor. Bursa’nın kültür sanata olan ilgisi düşünüldüğünde, siz nasıl değerlendiriyorsunuz atölye katılımcılarını?

Şehirde bulunan Artı Sanat Eğitim ve Kültür Derneği’ndeki atölyeye hemen her yaştan katılımcı ilgi gösteriyor. Yazmak, çaba isteyen bir uğraş olduğu kadar da varoluşsal bir durum sonuçta. Bizim yaptığımız bir tür rehberlik. Yoksa yaratıcı yazma teknikleri üzerine çok sayıda kitap bulmak mümkün. Yazmaya yönelik teknik bilgilerin yanı sıra bunu teşvik edici çalışmalar da yapıyoruz. Yazma disiplini ve yazınsal dil nasıl oluşturulur, kısa öyküde eksiltmeli anlatım gibi... Yoğun olarak yazan katılımcılar da yer aldı atölyede yarışmada dereceye girenler de… Buluşmalarımızda okuma bilinci de gelişiyor diyebilirim.