15.05.2025 - 22:11 | Son Güncellenme:
NURAY KAYGAZ
NURAY KAYGAZ- Doğuyla batının ortasında üç büyük imparatorluğa başkentlik eden, dünyanın eşsiz kentlerinden biri ve kültür-ticaret merkezi olan İstanbul; bir kehanetler, tılsımlar ve sırlar kentidir aynı zamanda.
Eski Bizans ve Arap kaynakları; İstanbul’u doğal afetlerden, kıtlığa kadar pek çok olumsuzluktan koruyan, kentin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş tılsımlardan söz ederler. Roma-Bizans ve Osmanlı döneminde inanılmaya devam eden tılsımlarla ilgili en fazla ayrıntıyı Evliya Çelebi, kendine has diliyle Seyahatnâme’sinde anlatır. Seyahatnâme’nin birinci cildinde İstanbul’u anlatırken, bizi kentin büyülü geçmişinde bir yolculuğa çıkarır. Eserinde 17’si karaya, altısı denizlere ait olan 23 tılsımdan söz eder. Bu tılsımların kiminin İstanbul'u karasineklerden, sivrisineklerden, karıncalardan ve yılanlardan, kiminin vebadan koruduğundan; küs olan karı kocanın barışmasını ya da geçinemeyen çiftlerin boşanmalarını sağlayan tılsımların da var olduğundan bahseder. Evliya Çelebi bu tılsımların bir kısmının Hz. Muhammed’in doğumuyla yıkıldığını belirtir. Anlatısına kurgusal karakter üzerinden oluşturduğu bir hikâye ile başlayan gezgin, hikâye ile tılsımları; hükümdarlara ve dönemin bilginlerine mal eder. Daha sonra da tılsımlı yapıları sırayla anlatır.
Arkadius Sütunu: Cerrahpaşa Avratpazarı denilen yerde bugün yerinde olmayan sütundur. Sütunun tepesinde şehirde kıtlık yaşanmasını önleyen peri yüzlü bir heykel duruyordu. Heykel yılda bir defa bir feryat koparır, yeryü¬zünde ne kadar kuş varsa o heyke¬lin etrafında dönerdi. Kuşların binlercesi yere düşer, halk da bunları yerdi.
Çemberlitaş Sütunu: Çemberlitaş Tavuk pazarındaki sütundur. Kıtlığa karşı sütunun tepesine sığırcık şeklinde bir tılsım yerleştirilmişti. Sığırcık yılda bir kez kanat çırpıp haykırdığında bütün kuşlar zeytin getirirlerdi.
Kıztaşı/Markianos Sütunu: Fatih Saraçhane’de Büyük Pozantin’in kızının mezarı üzerine dikilmiştir. Kıztaşı diye bilinen bu tılsımlı sütun, İmparator’un kızını yılanlardan, çıyanlardan ve karıncalardan korumak için dikilmişti. Sütun aynı zamanda civarından geçen hanımlardan bakire olmayanları da haber verirmiş.
Sinekli Sütun: Kocamustafapaşa Altımermer’deki sütunun her biri eskiden yaşamış olan bilginler tarafından yaptırılmıştı. Bunlarının birinin üzerinde sürekli vızıldayan bir sinek tasviri vardı. Bu tılsım sayesinde İstanbul’a sinek girmezmiş.
Sivri Sinekli Sütun: Altımermer’de bir sütun üzerinde bir sivrisinek tasviri vardı. Bu tılsım İstanbul sivrisineklerden korurmuş.
Leylekli Sütun: Altımermer’de bir sütun üzerinde bir leylek tasviri vardı. Bu leylek senede iki defa çığlık atardı. Birinci çığlıkta bir anda her yer leylek dolar, ikinci çığlıkta ise İstanbul’daki tüm leylekler yok olurdu. Bu tılsım leyleklerin İstanbul’a yuva yapmasını engellermiş.
Horozlu Sütun: Altımermer’de bir sütunun üzerindeki tunçtan bir horoz ile ilgilidir. Bu horoz ötünce şehirdeki tüm horozlar onunla öter ve uyuyanları uyandırıp İslami Dönem’de de sabah namaza kalkmalarını sağlarmış.
Kurtlu Sütun: Altımermer’de bir sütun üzerinde bir kurt tasviri vardı. Bu tasvir sayesinde İstanbul’daki koyunlar kırlarda tehlikesiz bir şekilde, çobansız gezerlermiş.
Kucaklaşmış Sevgililer Sütunu: Altımermer’de bir sütun üzerinde genç bir erkek ile güzel bir kızın birbirlerine sarılmış resimleri vardı. Bir kadınla, erkek kavga edip aralarına soğukluk girdiğinde bu sütunu kucaklarlarsa hemen barışıp tekrar mutlu bir beraberlikleri olurmuş.
İhtiyarlar Sütunu: Altımermer’de Ünlü Hekim Calinus’un beyaz mermer üzerinde yaptırdığı ihtiyar adam ve kadın resimleridir. Birbiriyle geçinemeyen evli çiftlerden biri bu sütunu kucaklarsa hemen boşanırlarmış.
Veba Sütunu: Beyazıt’ta Sultan Beyazıt Hamamı’nın altında duran dört köşeli bir sütundur. Bu sütun sayesinde şehre veba mikrobunun girmediğine inanılırdı. Bu sütun olduğu sürece İstanbul’da veba hiç görülmemiş. Ancak Bâyezid-i Veli bu sütunu yıkıp yerine hamam yaptırmış. Sütun yıkılınca önce Bayezid’in oğlu ölmüş, ardından İstanbul’da veba yayılmış.
İfrit Heykeli: Eğrikapı’da Tekfur Sarayı’ndaki bir sütun üzerinde bulunan tunçtan bir ifrit heykelidir. Kıtlığı önleyici bir güce sahiptir. İfrit yılda bir kez ağzından ateş saçtığında eğer insanlar bu ateşin bir kıvılcımını alır ve mutfaklarına koyarlarsa o insanlar hayatta olduğu sürece ateş de sönmezmiş.
Koncoloz Cadıları Mağarası: Zeyrek’te Hz. Yahya Kilisesi’nin bitişiğindeki mağaradır. Her sene kış mevsiminde zemheri gecesi dışarı çıkarak sabaha kadar dünyayı gezerler ve sabah olduğunda ise tekrar mağaraya dönerlerdi. Evliya Çelebi bu tılsımı “ibret verici” olarak tanımlamış ancak tılsımın insanlar üzerinde nasıl bir etki uyandırdığından bahsetmemiştir.
Dört Melekli Sütun: Ayasofya’nın güneyinde dört sütun üzerinde bulunan Cebrail, İsrafil, Mikâil ve Azrail meleklerinin heykelleridir. Bu sütunların her biri ayrı bir tılsımdı. Heykellerin her biri ayrı bir yöne bakardı ve üçünün tılsımı baktıkları yönde olacaklara ilişkin haber vermekti. Cebrail kanat çırpıp bağırınca doğuda bolluk, İsrafil kanat çırpınca batıda kıtlık olur, Mikâil kanat çırpınca kuzeyde bir isyancının ortaya çıkacağına inanılırmış. Azrail’in haykırması ise kıtlık ya da veba salgının habercisiymiş.
Milyonpar Sütunu: Sultanahmet Meydanı’ndaki Örme Sütun’dur. 300 bin taştan yapılmış sütun, kalenin korunmasında ve şehrin düzeninin sağlanmasında etkili bir tılsımmış.
Dikilitaş: Sultanahmet Meydanı’ndaki I. Theodosius tarafından dikilen Mısır Dikilitaşı’dır. Söylenceye göre taşın üzerine bir kâhin tarafından çizilen yaratıklar kentin ve hükümdarların geleceğine ilişkin haberler verirmiş.
Burma Sütun: Sultanahmet Meydanı’ndaki Yılanlı Sütun’dur. Üç başlı ejderha ya da birbirine dolanmış üç yılan şeklindedir. Sütun; yılan, akrep ve bütün zehirli hayvanları şehirden uzak tutmaktadır. Fakat bir başı koparılmış, dolayısıyla tılsımın gücü zayıflamış olduğu için şehri yılanlar basmış, kalan diğer iki baş sayesinde şehir diğer zararlı hayvanlardan korunabilmiş.
Dev Büstü: Çatladıkapı’da bir sütun üzerinde bulunan tunçtan dev büstüdür. İstanbul’un Akdeniz tarafından düşman gemileri göründüğünde dev ağzından ateş saçarak düşman gemilerini yakarmış.
Bakır Gemi: Kadırga Limanı’nda bulunan bakır gemiye yılda bir kere zemheri gecesinde, İstanbul’un tüm büyücü kadınları biner sabaha kadar denizi dolaşıp Akdeniz’i korurlarmış.
Bakır Gemi: Tophane Limanı’nda bulunan bakır gemiye zemheri gecesinde, İstanbul’un tüm sihirbaz ve kâhinleri bu gemiye binip Karadeniz tarafında gezip sihir yaparlarmış.
Üç Başlı Ejderha: Sarayburnu’nda tunçtan üç başlı ejderha varmış. İstanbul’a Akdeniz, Karadeniz ve Üsküdar üzerinden gelen düşman gemilerine ateş saçarak askerleriyle birlikte yakarlarmış.
Üç Yüz Direk: Sarayburnu’nda 300 yüksek direk üzerinde 360 tür deniz yaratığının şekli varmış. Bu şekiller balığın bol olmasını sağlayan tılsımlarmış. Hamsi günlerinde hamsi balığı ses verse Karadeniz’de hamsi kalmaz hepsi İstanbul’da kıyıya vururlarmış. Halk 50 gün boyunca bunları yermiş.
Tılsımların yok olmasıyla birlikte kentin dirlik düzeni bozulmuş, beti bereketi kaçmış, akreplerin, yılanların, çıyanların yerini iki ayaklı düşmanlar almış. Kent yeni bir tılsım, bir kurtarıcı arar olmuş. Tez vakitte kavuşması dileğimizdir.
Balık bolluğu için…
Balığın bol olması için İstanbul kıyılarına yerleştirilen tılsımlar sayesinde Erbain, (Miladi takvimde 22 Aralık - 31 Ocak) günleri arasına rastlayan kırk günlük zemheri dönemin de türlü türlü balık türleri İstanbul kıyılarına vurur halkın bolluğa kavuşmasını sağlarlarmış.