Mankenler kandırılıyor

“Mankenliği oyunculuğa atlamak için basamak olarak kullanmak çok yanlış. Yapımcılar, ‘Bütçemiz az’ deyip onları düşük ücretlerle dizilerde oynatıyor"


Altı yıl önce Elite Model Look Yarışması’nda dereceye bile giremeyen Deniz Akkaya, şimdi Türkiye’nin en gözde mankenlerinden biri.
Katıldığı ilk güzellik yarışmasında koreograf Uğurkan Erez’in kendi dışındaki diğer kızlara “Deniz hariç 19’unuz Türkiye’nin ileride top modeli olacaksınız" sözleri üzerine hırslandığını belirten 23 yaşındaki Akkaya, “Kızdım ve o dönem Uğurkan’la arası iyi olmayan Neşe Erberk’in ajansına kaydoldum. Best Model’e katıldım ve birinci oldum. Şu anda yaşadıklarım onun devamında gelen şeyler" diye konuştu.
Akkaya, meslektaşlarının kendisini eleştirmelerini haksız bulduğunu belirterek, “Bu ülkede standart benim" dedi.

Türkiye’nin en kıskanılan mankenisiniz, sizin kıskandığınız birileri var mı?
Kıskanç bir insan değilim. Şimdi bana dil uzatanlar var ya, onlar bile ‘kıskanç’ demez, ‘saldırgan, kendisini beğenmiş, ukala’ der. Hayatımda bir tek Uğurkan Erez’in sözlerine karşı kıskançlık duydum. Bunun nedeni de o sözleri kendime yediremediğimden kaynaklanıyor. Şimdi bir yerlerdeysem, doğru adımlar attığım içindir. Benimle birlikte yola çıkanlar ya da o dönemin ünlü isimleri şimdi yoksa, demek ki yanlış adımlar atmışlardır.

Çoğu ünlü isim estetik yaptırıyor ama sizin kadar başarılı ve kendine yakışan estetik yaptıran ünlü sayısı çok az. Sizi yönlendiren biri oldu mu?
Hayır. Hep derler ya, ‘ajanslar yönlendiriyor’, bu yanlış. Örneğin burnumu yaptırmak isterken Neşe Erberk, bana karşı çıktı. Ben kendimi kendim yarattım, her şey benim eserim. Doktorum Onur Erol, burnumu güzel yaptı, kötü de olabilirdi.

Şu anki şöhretinizi kolay taşıyabiliyor musunuz?
Kendime küçük hedefler koydum, hep ilerlettim kendimi. Biraz kaderciyim. Buralara gelmek için kendimi yırtmadım. Her şey kendiliğinden oluştu. Ama bazen rahatsız olduğum oluyor. En çok yalnızlığıma tecavüz edildiği zaman sinirleniyorum. Bir yerde tek başıma kitap okumak istediğimde, elinde peçete biri gelip mutlaka imza istiyor.

Yok öyle yağma!
Mesleki anlamda bundan sonra başka neler yapmayı planlıyorsunuz?
Bu noktadan sonra mankenliği yurtdışında yapmak, her şeyi bırakmak istemiyorum. Sadece yılbaşından sonra defilelere çıkmak için bir aylığına Fransa’ya gideceğim. Ben diğer meslektaşlarımın aksine mankenliği, oyunculuğa atlamak için kullanmıyorum. Mankenliği basamak olarak kullanıyorum diyen bir insan işine hakaret etmiştir; mankenlik basamak olacak kadar basit bir meslek değil. Mankenlikten oyuncunluğa geçmek, yeni bir işe geçmek anlamına değil, mankenlikte tutunamayıp başka bir işe geçmek anlamındadır. Yapımcılar bu işi sanat için yapıyoruz, bütçemiz yok diye mankenleri kandırıyor. Ben bir filmde başrol oynama riskini alacağım, bir sürü eleştiriye, yerin dibine geçirilmelere göğüs gereceğim, bir de para almayacağım, öyle yağma yok. İsmim yüzünden rol teklif edenlerin de teklifini kabul etmiyorum.

Herkes işine baksın
Diğer meslektaşlarınızla gerginlik yaşamanızın ve sizden korktuklarını söylemelerinin sebepleri neler?
Orasını burasını açmak ve magazin gazetelerine kapak olmak için para verenler, başka tavizlerde bulunanlar var. Benim içinse bu durum tam tersi. O dergiler peşimden koşuyor. Hiçbir zaman arka kapağa düşmedim. Ayrıca ben bu kadar agressifsem nasıl oluyor da, hepsinden daha çok iş yapıyorum. Hem çekilmez bir insanım, hem işime geç gidiyor, kapris yapıyorum ve herkes buna rağmen benimle çalışıyorsa demek ki, bu insanlar mazoşist. Böyle bir şey olamaz. Her geçen gün benim işlerim artıyorsa, bu işte bir terslik var demektir. Gidin Yıldırım Mayruk’a sorun, her zaman diğer mankenlerden önce gidip makyaja oturur ve kuliste beklerim. Kimseyi eleştirmiyorum, kimse de beni eleştirmesin, bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Onların yapmadığı şeyleri yaptığım için bu kadar dikkat çekiyorum. Herkes işine baksın. Bana laf atanlara cevap vermiyorum. Bu tuzağa düşüp kendi reklamları için beni kullanmalarına izin vermem. Bir mankenle iş yaparken de benim kadar ünlü biriyle çalışmayı tercih ediyorum. Birlikte çalışacağım mankenleri seçerim. Diğerleri gibi zengin koca bulmak gibi bir derdim yok. Bir erkeğe para da yedirmem. Para kazanarak güçlü olmaya başladım.

Şarap içer dua okurum
Deniz Akkaya: Böyle yaptığım için bir gün Allah beni çarpacak diye çok korkuyorum

Dini inançlarım çok kuvvetli. Her defile öncesi biz mankenler mutlaka bir kadeh şarap içeriz. Üstüne dua okuyorum, bir gün çarpılacağım diye korkuyorum. Bazen evde yalnız başına kaldığımda Allah ile konuşuyorum.

Mankenliği üç yıl sonra bırakmayı düşünüyorum, gazetecilik yapmak istiyorum.

Ben kadınlara, onlar da bana bayılıyor. Belki bizim mankenlik camiasında olmayan bir özelliğe, dobralığa sahibim.

Almanca ve İngilizce’yi iyi konuşuyorum. Şimdi yeni yeni Kürtçe öğrenmeye çalışıyorum. Çok zor bir dil. Evde Medya TV’yi izliyorum. Aslen Çerkez’im. Çerkezce öğren diye evde baskı yapıyorlar. Bu beni biraz itti. Bu yüzden Kürtçe öğreniyorum, çevremde çok Kürt arkadaşım var.

Gittiğim gay kulübü Neo’un sahibi Tunç Kökkaya benim menajerim. Orada benim başıma kötü bir şey gelmez. Oraya gittiğimden beri oranın müşterisi arttı. Sapına kadar erkek ve kadın geliyor.

ANAP’lıyım. Mesut Yılmaz, rahat bıkarılsa bu ülkeye daha çok şeyler verecek bir isim. Politikaya atılmak gibi düşüncem yok. Düşünsenize ben kürsüye çıkıp konuşurken biri Şamdan’a kapak olduğum fotoğrafı gösterip ‘Bu ülkeyi bu kadın mı yönetecek’ diyebilir.

Hayatıma giren erkekler içinde nefret ettiğim için unutamadıklarım oldu. Okan Bayülgen’le ilgili olan ilişkimde özellikle daha bencil olmam gerektiğini, karşı taraf üzülmesin diye bazı şeyleri içimde saklamanın ne kadar zararlı olduğunu gördüm. Birlikte olduğum erkekler içinde görüşmediğim tek erkek Okan’dır. İlişkim boyunca hep alttan aldım, hep onun istediği gibi davrandım. İşlerim bitince hep ona koştum. Sonra niye böyle davranıyorum diye kendime sordum. Bir sabah arayıp böyle yapamayacağımı söyledim. O da bana çok büyük hatalar yaptığını ve benim ondan öç aldığımı, benim gibi birinin başından beri onun sevgilisi olmaması gerektiğini sandı, hâlâ da öyle sanıyor. Keşke öyle olmadığını, gerçeği bilse. Beni hiç aldatmadı, ayrılmamıza sebep kişisel şeyler.

Erdal Acar’a gelince o benim her zaman dostum olarak kalacak. Başka kadınların onunla yaşadıklarıyla benim dostluğum çok farklı.

Hayatımda biri var ama ismini açıklayamıyorum. Onun bu konuda şimdilik sakındığı bir durum var. O durum ortadan kalktığı an adını herkes bilecek.

Henüz, ben deliyim diyecek kadar delirmedim. Ama bir gazetede hakkımda öyle bir haber çıktı. Unutulsun diye kabul ettim. Bir de baktım televizyonda Suna Tanaltay gibi Türkiye’nin üç ünlü psikoloğu konuşup benim deli olduğuma karar verdi. Onlara dava açıp çatır çatır milyarlarını alabilirdim. Çünkü beni kontrol etmeden bu teşhisi kimse koyamaz.

Kazandığımı repoya yatırıyorum. Tek isteğim bir ev almak, jeepim var.

En sevdiği mankenler
Selin Toktay:
O, bence Türkiye’nin en iyi mankenlerinden biri. Podyumda kendini değil, sadece kıyafeti satıyor. Harbi ve deli doludur, özünde sakindir. Yanlış tanıtılmasına karşın çok iyi bir insan. Çoğu mankene karşı çok kültürlü, altyapılıdır. Yapmacık değil.

Demet Şener:
Onu da severim, Türkiye güzeli seçildiğinde hakkı ile aldı bu dereceyi. Ama onunla ortak paylaşacak bir şeyim, ortak arkadaşlarım yok. Erdal Acar ile daha önce aşk yaşaması ona olan tavrımı değiştirmez. Onun Erdal ile yaşadığı ilişki ile benimki çok farklı.

Ebru Şallı:
Karakter olarak onu çok severim. Sadece işini yapar, kim- seye bulaşmaz. Gelir işini yapar, parasını alır ve gider, kimseyle konuşmaz. Çok güzel ve güzelliğini kimseye karşı, egosunu tatmin için kullanan biri değil.

Güzide Duran:
O bence bu ülkede çok talihsiz bir manken. Hataları ve ajans tercihini yanlış yapması yüzünden şu an olması gerektiği yerde değil.