Devrimcinin aşkı olmaz. Çünkü o devrime âşıktır. Çünkü o ölümle nişanlıdır. Belki de bu yüzden Türkiye Devrimci Hareketi’nin sembol ismi Deniz Gezmiş ile ilgili biyografilerin, anıların hemen hiçbirinde yaşadığı büyük bir aşka tanıklık etmeyiz. Kız arkadaşları olmuştur, iki de isim verilir ama doludizgin yaşanmış bir ilişkiden, tutkulu bir aşktan söz edilmez. Behçet Necatigil, “Sevgilerde” şiirinde şöyle der:
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı.
25 yıllık hayatında Deniz’in o sevgi çiçeklerini bir kadına vermeye vakti olmadı: “Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek” . Ve geniş zamanlar umuyordu Deniz. Sevgi doluydu esasen, neşeliydi, espriliydi, deli bir kan dolaşıyordu damarlarında, yaşının verdiği. Ama işte önce devrimdi. Bugüne kadar biz hep böyle bildik. Deniz’le ilgili binbir üzüntümden biri de gençlikteki benzersiz aşk deneyimini derinlemesine yaşayamamış olduğuydu.
Geçen hafta Kor Kitap’tan “Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım” isminde Aygün Kevrina imzalı bir kitap çıktı. Ve bütün ezberimizi bozdu. Onun büyük bir aşk yaşadığını öğrendik. Kitaba göre Aygün Kevrina ve Deniz Gezmiş 1966 yılında Fikir Kulüpleri Federasyonu’nda (FKF) tanışıyorlar. Aygün, kulüp çıkışı elektriği kesilmiş merdivenlerden inerken tökezleyip yuvarlanıyor ve girişteki bir gencin üzerine düşüyor. Deniz Gezmiş’in. Deniz onu hemen eczaneye götürüyor, yaralarına pansuman yaptırıyor. Sonra birlikte deniz kıyısına gidiyorlar. İlk görüşte aşk olmalı bu. “Güneş senin gözünde batıyor” diyor Aygün’e. Sonra da sarılıyor. Ama bu dönemde önceliğinin devrim olması gerektiğini de söylüyor, hoşlandığı bu güzel kıza. O gün, o gün batımında aşka yelken açıyorlar. Dalgaların boyu aştığı, fırtınalı bir denizde. Elbette ortaklaşa verdikleri gizlilik kararıyla.
“Salınabilsen bari”
Deniz, gözlerinde güneşin battığı genç kızın dünya görüşünü, fikirlerini de seviyor. Sık sık sohbet ediyorlar. Okudukları kitapları birbirleriyle tartışıyorlar. Deniz ona sevda masalı gibi devrim anlatıyor, yaptıkları yürüyüşler sırasında. Aygün’ü alnındaki yara izinden öpüyor. Buluşma mekânları ise Aygün’ün teyzesinin karşı yakadaki köşkünün bahçesi. Gözlerden uzak. Zamanla Deniz Aygün’ün teyzesi ve annesiyle de tanışıyor. Türküler söylüyor Deniz, Beatles hayranı Aygün’e… En çok da salın ve gel denen türküler…
“Kız nereden geleyim
Hep tutmuşlar yolları
Salına da salına da gel
Hadi yavrum dön dolaş yine bana gel”.
Ardından ünlü şakasını eklemeyi ihmal etmiyor: “Salınabilsen bari”. Zira Aygün, yaydan fırlatılmış ok gibi hızlı ve uzun adımlarla yürüyen bir genç kız. Öyle edalı, cilveli değil. İlişkileri adım adım ilerlerken Deniz ona şöyle diyor: “Şurası kesin ki, biz bir arada olmalıyız Balkız. Biz birbirimizin gözlerine dimdik bakabilmeliyiz. Çünkü bir şey yakaladık. Ondan vazgeçmemeliyiz.” Aşk bu. Demek ki devrimcinin aşkı da olurmuş. Aklı devrimde kalsa da. Ne var ki Aygün’ün eylemlere katılmasını istemiyor. Ona bir şey olur diye ödü kopuyor. Koruma çabası zaman zaman aralarında tartışmalarına neden oluyor. Aygün’ün de idealleri var çünkü, inandığı bir devrim; Deniz’in yolunda Deniz’le el ele yürümek istiyor.
Güzel sevmek
Birlikte evlenme kararı alıyorlar. Ertesi gün Aygün, ara sıra kaldığı yurttan çıkıp fakülteye giderken, polisler tarafından tutuklanıyor. Gözaltında Deniz’le ilgili bilgi vermesini istiyorlar. Nerelere gider, kiminle irtibat kurar? Bugünlerde çok hareketlendi, ne yapmaya çalışıyor? Karşılığında bir işte çalışıyor gibi görünüp iyi para alacağını söylüyorlar. Aldıkları cevap “Hayır, bu dediklerinizi yapamam”.
Aygün’ü hücreye kapatıyorlar. İşkencenin bini bir para. Yüzünün sol yanını paramparça ediyorlar. Daha sonra bir daha Deniz’le görüşürse ikisini de yok edeceklerini söyleyip yurdun kapısına bırakıyorlar. Binbir güçlükle teyzesinin evine gidip, önünde yığılıyor Aygün. Sonrası, doktorlar, hastaneler, tedavi süreçleri. Daha sonra okulu bırakıp memleketine dönüyor. Yüzü gibi paramparça olan ruhunu burada tedavi etmeye çalışıyor. Zarar görmesin diye bir daha arayıp sormadığı Deniz’in ardından tedavisini üstlenen doktorla evleniyor. İçindeki aşk hâlâ kor hâlindeyken. Deniz’den ayrılmak zorunda kalışını bir ihanet gibi yaşadığından bütün hayatı suçluluk duygusu içinde geçiyor.
“Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım”ı ise kendisiyle hesaplaşmak için yazıyor aslında. Deniz’in yakın arkadaşı Aydın Çubukçu’nun ona inanması ve yardım etmesiyle, bu hesaplaşma kitap hâline geliyor. Deniz’in mirasçılarına, yol arkadaşlarına emanet edilen kitaptaki büyük aşk hikâyesi tartışılıyor birkaç haftadır. Hikâyedeki boşluklara atıf yapılarak doğru olup olmadığı da sorgulandı. Kendi adıma ben bu aşka inandım. İnandım çünkü sık sık sorduğum “Deniz nasıl sever?” sorusuna verdiğim olası yanıtları buldum kitapta. Güzel sevmenin inceliklerini. Devrimci diye aşktan muaf bir hayat sürdüğü için üzüldüğüm Deniz’in kalbinin böyle büyük bir aşkla çarpmış olması bana çok iyi geldi. Hayattan aldığı bir yıllık aşk kâmı, alamadıklarının acısını dindirmez elbet. Büyük bir korku ve acımasızlıkla onun hayatına son verenlere duyduğumuz bitmeyen öfkeyi de. Bir küçük teselli sadece, 53 yıldır tutulan yas için.
Aşk olsun Deniz!
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025