30.11.2013 - 19:13 | Son Güncellenme:
RÖPORTAJ: FATMA UYAR
Ne zamandır şiir yazıyorsunuz?
Çok küçük yaştan beri. Tabii çok masumane ve çocukça şiirlerdi onlar. Ama yazmayı hiçbir zaman bırakmayıp, sürekli şiir okuyunca da pratiğini kaybetmiyor insan.
İlk şiirinizi hatırlıyor musunuz?
Evet duruyor hâlâ ama dünya bilmeyecek hiçbir zaman (gülüyor). “Yazııık. Çocuk heves etmiş” derler.
Bu şiirlerin bir gün kitaba dönüşeceğini hiç düşünür müydünüz?
Çok uzun yıllar boyunca bir şiir kitabım olsun istedim ama bu konuyla ilgili şiir yazmaktan öte hiçbir çalışmam olmamıştı. İlk defa bu sene o şiirleri derleyip, kitabın editörlüğünü de yapan ustam, Küçük İskender’e götürdüm topluca. Ve böyle bir hale getirdik onları.
Küçük İskender, nasıl yorumlar yaptı?
Usta, hiçbir zaman bana bir şair gözüyle bakmadı. Çünkü ben bir şair değilim. Şiire yatkınlığım var sadece.
Ne zaman şair olunur?
20-30 sene sonra özellikle başka bir şair size “şair” yakıştırması yaparsa o zaman galiba. Ama şiir kitabı yazarak şair olunmuyor, onu biliyorum.
Mutsuzken şiir yazılır gibi bir izlenim var ya. Siz ne zaman yazıyorsunuz?
Ben mutsuz olduğum zaman hiçbir şey yapamam. Otururum ve mutsuz olurum. Dolayısıyla “ilham” gelmesini beklemek için kendimi bir trajediye sürüklememe gerek yok. Sabahları kalkınca yazıyorum ben.
”Delirmek Belirmektir” kitabın adı... Neden?
Çünkü delirmek çok kuvettli bir nosyon bize yüklendiği kadarıyla ama 46 raporlu delilikten bahsetmiyorum. Her insanın içinde barındırdığı küçük delilikten bahsediyorum. 26 yaşına kadar şiir biriktirmiş, aslen lirik yazarı olan birinin “Ben bu sene şiir kitabı çıkarıyorum” demesindeki delilik. Belirmek için de o deliliğe ihtiyacımız var.
“Kaderci bir insanım”Varoluşçuluğa da bir şekilde selam çakıyorsunuz o zaman...
Evet varoluşçulukla özdeşleştirilebilir. Ama ben daha kaderci bir insanım. Yani aslında bana ters düşen başka bir felsefe varoluşçuluk.
Hayatınızın sizin elinizde olmadığını mı söylüyorsunuz?
Ben kendim bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Hayatın bana bir şeyler yaptığını düşünüyorum. Başıma gelmiş ya da gelecek şeylerin hiçbirini ben seçmedim ki seçseydim de bambaşka bir yerde olurdum herhalde. Ama bu hayatımdan memnun değilim demek değil.
”Kendinizi beş yıl sonra nerede görüyorsunuz?” diye soramayacağım o zaman...
Yarın öğlen dahi kendimi nerede gördüğümü bilmiyorum. Olmak istiyorum her şeyden önce (gülüyor).
”Ustam” dediğiniz Küçük İskender “Aşk yoktur” diyor. Sizce?
Aşk çok vurucu bir algı. Biraz deliliğe yakın. İnsanlar bir şekilde aşık olabilirler tabii ki. Ama bize ürün olarak sunulan o aşkı ben de çok çiğ buluyorum. Ama “Aşka inanmıyorum” demek aşka inanmak kadar klişe bir şey.
Nasıl kadınlar size şiir yazdırır?
Özellikle kadınlara şiir yazmak gibi bir kavramım yok. İnsanlara ya da hayatıma herhangi bir şekilde dokunmuş şeylere yazıyorum. Benim bir yaşanmışlığım olmak zorunda da değil. Zihnimin çağrıştırabileceği şeylere de şiir yazarım.
Şiirlerinizi okumak nasıl bir his?
Her konserimde mutlaka bir şiir okurum. Bu durum, gruptaki diğer çocukların da haletiruhaniyesine yansıyor. Oradan oraya zıplayan o sahne hayvanları birden bire önlerini ilikleyip, başlarını öne deviriyorlar. Şiir çok büyük mahcubiyet.
Şiir okumanın şarkı söylemekten ne farkı var?
Şarkı söylemek daha kolektif bir iş. Biz 7 kişiyiz sahnede. Bir çete var
yani orada ama şiirde bir tane adam var. O adam arkadaşlarının yanında parlıyor. Onların yanında “artist”. Yoksa tek başınayken böyle normal bir adamım.
İkinci bir şiir kitabı çıkaracak mısınız?
Ben yazmaya devam edeceğim. Bu bir zehir gibi. Kitabının geri dönüşleri beni çok mutlu etti ve hiç mahcup olmadım.
‘ELLERiM HEP MÜREKKEPLi’
Hokka ve mürekkeple yazıyorum şiirlerimi. Ellerim her zaman mürekkeplidir o yüzden. Kesinlikle bilgisayarda yazamıyorum. Bir de zaten dikkat dağınıklığı var bende. Dolayısıyla çalışmak için daha ilkel yöntemler kullanmam lazım. Mürekkep olduğu zaman işin içine biraz daha düşünme payı giriyor. Öte yandan terapi gibi de geliyor bana.
‘SAHNEDE CANAVAR GiBiYiM’
”Şairler ota b..a ağlar” diyorsunuz bir şiirinizde...
Bu basit bir gözlem aslında. İnsanların algısına göre hiçbir şair maç izlememeli ya da hiçbir şair küfretmemeli. O şiirde de biraz bu algıyı anlatmak istedim. Mesela Küçük İskender Fenerbahçe fanatiği fakat futbolla ilgili bir yorum yaptığı zaman insanlar şaşırıyor. “Senin şu an evinde ağlayıp şiir yazıyor olman lazım” diye düşünüyorlar. Halbuki adam fanatik. Ben mesela sahnede hiç de şair gibi durmuyorum. Canavara benziyorum orada. O iki algıyı yan yana koymakta zorlanıyor insanlar. Ama şiirlerimi okurlarsa bir şans verebilirler.