Cumartesi Aile albümü gibi yemek kitabı

Aile albümü gibi yemek kitabı

22.12.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Teri Roditi Aksel’in yemek kitabı “Küçücüktüm, Ufacıktım, Top Oynadım, Acıktım...” yazarın yemek tariflerinin yanı sıra aile fotoğrafları ve anılarıyla da renkleniyor

Aile albümü gibi yemek kitabı

Küçücüktüm, ufacıktım, top oynadım, acıktım... Hepimizin küçüklükten beri aşina olduğu, Ziya Gökalp’e ait bu dizeler Teri Roditi Aksel’in yeni çıkan yemek kitabının ismi. Bu kitaba sadece yemek kitabı deyip geçmek haksızlık olur. Çünkü içinde sadece kuru kuru yemek tarifleri yok. Yemek tariflerini Aksel’in anıları ve aile albümünden fotoğrafları lezzetlendiriyor. Ayrıca kitapta her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş; “mutlaka elinizin altında bulunsun” listesi de var, elinizdeki malzemeyle ne yapabilirim diye düşünürken başvurabileceğiniz bir indeks de... Başlangıç, ana yemek ve tatlı olarak üç ayrı sayfasının arasına koymak için üç tane ayracı bile var. Reçeller bölümünde kendi yaptığınız reçellerin üzerine yapıştırmanız için hazırlanmış nostaljik etiketler kitaptaki en güzel ayrıntılardan biri.
Teri Hanım, gri, sevimsiz, soğuk bir İstabul gününde sıcacık şöminesinin başında ağırlıyor bizi. Elleriyle hazırladığı kurabiyeler ve çay eşliğinde anlatıyor kitabını.

Nasıl derlediniz kitaptaki tarifleri?

Senelerdir topladığım tarifler bunlar. Kitapta 10-12 yaşında yurtdışına seyahate gittiğimizde yediğimiz bir yemeğin tarifi de var. Onu unutmamışım, bir yere not almışım. Yemek yapmaya başladığımdan beri bir kenara not aldığım şeyler oldu. Bütün bunları açtım baktım. 17-18 yaşından beri bir şekilde yemek kitabı okuyorum ve biriktiriyorum. Hep fikirler geliyor aklıma. Ben şef değilim ama güzel yemek yapmaktan ve yemekten keyif alıyorum. Babaannem ile bir araya geldiğimizde “Hadi onu da anlat babaanne, bunu da anlat” diye anlattırdım ona. Anneme de sordum ama benim annem hiç yemek yapmaz. Yapmayı sevmez ve bilmez de... Onun çok çok iyi yaptığı birkaç tane yemek vardı, onları da koydum. Peynirli makarna mesela, bizim çocukluğumuzun çok tipik yemeği. Tarama çok güzel yapar, yediğim en iyi taramayı annem yapar diyebilirim. Mousse au chocolat da yine annemin harika bir tarifi.

Haberin Devamı

Ne kadar sürede hazırladınız bu kitabı?

İki sene sürdü. Bunun yaklaşık bir senesi benim kitabı yazmam; reçeteleri oluşturmam, derlemem ve lisanını düzenlemem oldu. Bu tarifleri, kendi defterimden olduğu için kendime yazar gibi yazmıştım. Hepsini düzgün, anlaşılabilir bir şekle getirmeye çalıştım. Sonra yaklaşık bir sene fotoğraf çekimleri ve tasarım aşaması sürdü. Yemeklerin hepsini evde hazırladık ve fotoğrafladık. Mutfağımızda pişti; salonda, mutfakta, bahçede her yerde fotoğraflarını çektik. Soğuk havalarda masayı içeri taşıdık, mutfağa güzel ışık vurduğu zaman mutfakta çekildi. Kardeşim Jacqueline Roditi fotoğraflarını çekti, öbür kardeşim Yael Roditi Alalu’nun reklam ajansı var, ortağı Nazlı Ongan ile tasarımını yaptılar.

Haberin Devamı

“Yemeğin nasıl göründüğü, kenarındaki sosunun çiçek şeklinde olması önemli değil”

Fotoğraflandıktan sonra afiyetle yenmiş sanırım yemekler...

Hepsi yendi. Hatta backstage fotoğrafları var, onları da Facebook’a koymayı düşünüyorum. Yemekleri sadece fotoğraflanacak diye hazırlamadık. Köpük yerine tıraş köpüğü kullanmadık mesela. Gerçek hali neyse onu yaptık. Nasıl olsa yenmeyecek diye tuzunu, baharatını eksik koymadık. Hatta bazı günler o kadar çok yemek yaptım ki dağıttık o yemekleri. Herkes giderken evlerine götürüyordu. Çok keyifliydi. Süse çok önem vermiyorum.
O yemeğin nasıl göründüğü, kenarındaki sosunun çiçek şeklinde olması benim için çok önemli değil. Önemli olan çok lezzetli olması ve lezzetli gözükmesi. Yani o yemeği gören insanın “Ben şimdi nasıl da yerim bunu” diye düşünmesi benim en sevdiğim, en hoşuma giden şey. Kimse evinde öyle yemiyor zaten, öyleymiş gibi göstermek istemedim.

Dediğiniz gibi herhangi bir yemek fotoğrafçılığı hilesine başvurulmamış olmasına rağmen her şey çok lezzetli görünüyor. Kitaptaki fotoğraftan bir lokma koparıp yiyesi geliyor insanın...

Yaratmak istediğim etki tam da buydu zaten. Demek ki başarılı olmuş, ne mutlu.

“Küçükken ekmeğin sadece ucunu çıkarıp tek parmakla bütün içini yerdim”

Annelerden geçer genelde bu mutfak merakı ama sizde öyle olmamış...

Evet, bizde tam tersi. Annemin mutfağa hiç ilgisi yoktur ama biz dört kız kardeş yemeğe meraklıyız. Benim merakım nasıl başladı tam olarak bilmiyorum; mutfağa girip bir şeyler yapmak istiyordum. Belki de annem yapmadığı için (gülüyor). Şunu da koysam yemeğe, şöyle bir şey okumuştum bir kitapta ben de yapayım, arkadaşlarım gelecek çay saati bir biscotti yapayım, bir yerde yemiştim ben bu biscotti’yi kitaptan açıp tarifini bulayım derken başladım.

Haberin Devamı

Anneniz ne dedi bu kitaba?

Çok ağladı, böylece söylenecek her şeyi söylemiş oldu. Bu kitabı yaparken çok ağladık.

Sizin kızlarınız küçük henüz ama var mı onların da mutfağa ilgisi şimdiden?

Kurabiye yapmayı, hamur yoğurmayı çok seviyorlar. Çiğ yufka yemeyi de tabii ki (gülüyor). Bazen sandalyelerin üstüne çıkıp bir şeyler karıştırıyorlar. Mutfağın içindeler hep.

“Annem çok iyi tarif verirdi”

Onların en sevdiği yemek hangisi?

Makarna, makarna, makarna (gülüyor)... Tavuk yemekleri ve köfteyi de çok seviyorlar.

Haberin Devamı

Çocukluğunuzun sofraları nasıldı?

Bir ablamız vardı, kitapta da bahsediyorum ondan, 20 seneden fazla bizimle yaşadı. Annem onunla birlikte bir menü kararlaştırırdı. Sonra abla yapardı hepsini. Annem sofrayı çok güzel kurar, süslerdi; kendisi mutfağa hiç girmezdi. Ama çok iyi tarif verirdi; “Ben bir yerde bir şey yedim, fasulyeyi kavurmuşlar, içine bir parça sarmısak, bir parça da şeker koymuşlar” diye çok güzel tarif verebilir.

Çocukluğunuzda yemeğe dair ilk hatırladığınız şey?

Fırından çıkmış sıcak ekmek, üzerine tereyağ...

Fırından eve gelirken ucundan bir parça koparırdınız muhakkak...

Biterdi zaten eve gelmeden... Süper bir huyum vardı, ekmeğin sadece ucunu çıkarıp tek parmakla bütün içini götürebiliyordum. Kimse de içinin boş olduğunu anlamıyordu. Akşam abla kesince ekmeği kıyamet kopuyordu tabii (gülüyor).

“Aile resimleri olmadan bu kitap olmazdı”

Kitaptaki tabak-çanaklar da çok güzel. Nereden buldunuz onları?

Her şey evimin malzemeleri. Tabaklar, kaseler... Evimde ne varsa kitapta da o var.

Haberin Devamı

Aile resimlerini kitaba koyma fikri nereden çıktı?

Onlarsız bir kitap yapmayı hiç düşünmedim zaten. Binlerce fotoğrafa baktık kitabı yaparken; çocuklarım, siyah-beyazlar, seyahat fotoğrafları... Sonra denk geldikçe doğru yerlere yerleştirdik. Her bölüme yakışan fotoğrafı koyduk. Kabak çorbasında mesela çok tatlı bir resim var, ikiz kardeşlerimin küçük bir küvette bebeklik fotoğrafları; işte kabaklar bunlar (gülüyor)... En arkada not alabilecekleri sayfalar koyduk, orada benim iki yaşında kulağımda telefonla çekilmiş fotoğrafım yer alıyor; “Notunuzu alayım” oldu o fotoğrafın adı da.