19.04.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Cumbul zaten yıllardır Türkiyenin en popüler kadın oyuncularından. Kurtuluş ise burada fazla tanınmıyor. "Abdülhamid Düşerken" Türkiyedeki ilk filmi. iki yaşından beri Almanyada yaşıyor. Adı en çok duyulan filmleri "Kısa ve Acısız" (Kurtuluş bu filmle 1998de, Uluslararası Selanik Film Festivalinde ve Locarno Film Festivalinde en iyi erkek oyuncu ödüllerini aldı) ile "Temmuzda". Fotoğraf çekimlerini, filmde de mekan olarak kullanılan Maslak Kasrında yaptık (Hızlandırılmış izin nedeniyle Milli Saraylar Daire Başkanlığına teşekkürler). Ve çekimler sırasında sürekli Cumbul-Kurtuluş ikilisinden "Ben buradan faytonla geçmiştim", "Hatırladın mı? Şu manolya ağacının altında oturmuştuk" gibi cümleler duyduk. Bir yıldır üzerinde konuşulan "Abdülhamid Düşerken" bu hafta vizyona girdi. Nahid Sırrı Örikin "Sultan Hamid Düşerken" adlı kitabından uyarlanan ve Ziya Öztanın yönettiği film zengin oyuncu kadrosuyla da çok dikkat çekti. Halil Ergün, Tarık Akan, Fikret Kuşkan, Haluk Kurdoğlu, Nur Sürer gibi birbirinden ünlü oyuncular irili ufaklı rolleri paylaşıyorlar. Ama filmin başrollerinde Meltem Cumbul ve Mehmet Kurtuluş var. Film padişah II. Abdülhamid zamanında Osmanlı sarayı çevresinde olanları bu ikilinin aşkını merkez alarak anlatıyor. Bu bir dönem filmi mi, aşk filmi mi? Mehmet Kurtuluş: Kısaca bu bir sinema filmi. Çünkü sinema seyircisi bir aşk hikayesi ister. Meltem Cumbul: Bu, Abdülhamid döneminde geçen bir aşk hikayesi. Tam anlamıyla bir dönem filmi olamaz çünkü kurgu karakterler var. Kitapta, dolayısıyla filmde de tüm karakterler gerçek, sadece üç karakter hayal ürünü. Onlar da zaten başroldeler. Bu rolleri de siz oynuyorsunuz. M.C.: Bir de yönetmenin kendi bakış açısı vardır. Ama Nahid Sırrı zaten çok önemli bir yazar. Romanı okuyup filmi izlediğinde hayal kırıklığına uğradığın çok eser vardır. Ama bu filmde romanı okuyup oynadım ve izlediğimde hayal kırıklığına uğramadım. M.K.: Evet. Nahid Sırrı Örik o dönemin olaylarını kurgu karakterlerin aşkı üzerinden anlatmış. Bir kitabı birebir filme çekemezsin. Çünkü iki farklı durumdur. Ama bu film dönemi çok iyi yansıtıyor. Detaylar çok kuvvetli çünkü. "Abdülhamid Düşerken"de canlandırdığınız karakterlere benziyor musunuz? M.K.: Benim rolüm Şefik bey de iktidar peşinde, hırsları gözünü kör etmiş bir karakter. Bizim de benzer yönümüz yok. Çünkü o bir noktada nereden geldiğini unutmuş, kime ve neye önem vereceğini bilmeyen bir karakter. M.C.: Nimet çok hırslı, iktidar meraklısı birisi. Dişiliğini çok kullanıyor. İşine yarayacak insanlara aşık olan kadınlardan. Benzer hiçbir özelliğimiz yok. Zor bir rol olacağını biliyordum. Film teklifi nasıl geldi? M.K.: 1999da İstanbulda "Temmuzda" filmini çekerken Meltemle tanışmıştık. Sonradan Şefik rolü için aramalar sürerken Meltem, Ziya beye "Hamburgda Mehmet Kurtuluş diye bir oyuncu var. Kısa ve Acısız filmini bir seyredin" diye teklifte bulunmuş.M.C.: Ziya bey bayıldı tabii Mehmete. M.C.: Bodrumda Ziya Öztanla karşılaştım. Bana "Nahid Sırrının Abdülhamit Düşerkenini okudun mu?" diye sordu. "Hemen oku. Çünkü baş karakteri sana teklif edeceğim" dedi. Okudum, çok da beğendim. "Meşrutiyet, Abdülhamid gibi kelimeleri filmden 1,5 ay önce duydum" Tarihle ilgili misiniz? Mesela filmden önce meşrutiyet, İttihat ve Terakki gibi kelimeleri en son ne zaman duymuştunuz? Ben daha önce konuya bu kadar hakim değildim. M.C.: Her zaman. Ama böyle bir proje gelince daha fazla bilgi ediniyorsun ve bu tarz kelimeler ağzından daha rahat çıkıyor. (Mehmet Kurtuluş bu soruya kahkahalarla gülüyor) Niçin gülüyorsunuz? M.K.: Çünkü ben bu kelimeleri ilk defa çekimlerden bir buçuk ay önce duydum. Bab-ı Ali, meşrutiyet, Abdülhamid... Bunların hepsi benim için yepyeniydi. Çünkü ben son Türkçe dersimi 10 yaşında görmüştüm. Meltem telefon ettiğinde "Allah Allah. Abdülhamid ne? Bu ne zamandı?" dedim. Sonra babamı aradım, o anlattı biraz. "İkimizin de amacı şöhret olmak değil" Birbirinizin filmlerini izlemiş miydiniz daha önce? M.K.: Yok, İstanbula geldiğimde çekimler sırasında "Karışık Pizza"yı ve "Propaganda"yı izledim. Ben de çok beğendim. M.C.: Ben "Kısa ve Acısız" ile "Temmuzda"yı izlemiştim. O kadar çok beğendim ki, o yüzden "Mutlaka Mehmet oynasın" diyebildim. Ama o beni izlememişti galiba. İkiniz de genç kuşağın en yetenekli oyuncuları arasındasınız. Ortak yönleriniz neler? Para, şöhret gibi şeyler ikinci planda.M.K.: Bence ikimizin de amacı yıldız olmak değil. Daha 30lu yaşlardayız. Önümüzde daha çok yol var. Belki günün birinde iyi bir oyuncu olabiliriz. M.C.: İkimizin ortak yanı bu işi çok sevmemiz. Gerçekten titiz davranıyoruz. Asıl amaç başarı. Perdede de çok yakıştırıldınız. Kimyanız tuttu diyebilir miyiz? M.C: Öyle. Ziya bey de bize "İkiniz birbirinize çok yakıştınız. İnsanlar bu aşka inanacaklar" dedi. Filmdeki sevişme sahnelerinin son dönemdeki en ateşli sevişme sahnelerinden biri olduğu söyleniyor. M.K.: Bu sahnelerin böyle olması gerekliydi. Çünkü biri ölüme, biri de yurtdışına gidiyor. Orada dudakları sivriltip "muck muck" yapamazsın. Duyuyorum "Çok cüretkar sevişme sahneleri var" diye. Kusura bakmasınlar, başka türlü olsaydı işimizi yanlış yapmış olurduk. M.C.: Bu sahneler olması gerektiği gibi yansıtıldı. Çünkü Nimet, Şefiki elde etmek için cinselliğini çok fazla kullanıyor. Duygunun yansıması için bu çok gerekli. "Abi sen galiba başroldesin" Filmde hepsi başlı başına star olan birçok ünlü oyuncu var. Genelde bu kadar kalabalık kadrolu yapımlarda oyuncular arasında sorunlar yaşandığı söylenir. Sette böyle bir durum oldu mu? M.K.: Sette katiyen kötü bir durum olmadı. Ayrıca ben buraya çok meraklı geldim. Bir sahnenin provası sonrası o sahnenin çekimi çok enteresandır. Kimi oyuncu heyecanlıdır, kimi sessizdir. Bunu çok merak ediyordum. M.C.: Ziya bey olmasa bu kadro toparlanamazdı. Çünkü hepsi birer star. İsimlerinin yanlış kullanılacağını düşünmeden küçücük rolleri bile kabul ettiler. O yüzden çok da problem olmadı. Sizler nasıl olursunuz o aşamada? M.K.: O anda kendinle mücadele ediyorsun. Çok neşelisin.M.C.: Mehmetin bakışları takılıyor. Sorularıma çok kısa cevaplar veriyor. M.C.: Nasılım Mehmet? Mehmet bey siz Türkiyede yaşamadığınız için pek bilinmiyorsunuz. Settekiler sizi tanıyorlar mıydı? Ali Alabora). Herkes bir anda toparlandı. Benim de o gün sette 35inci günüm. Figüranlardan biri, "Abi ben seni her gün burada görüyorum. Galiba başrolde de oynuyorsun. Ben seni neden tanımıyorum?" dedi. Çok güldük. M.K.: Tanımıyorlardı. Mesela bir askeri sahnede Memoli geldi (Memet