İtalyan cariye

İşte bu, son İtalya seyahatimde benim de başıma geldi. 20 yıl önce aşk uğruna Amerikadan göçen bizim sempatik arkadaşımız Elaine Januszewski (İtalyan arkadaşlar Elena Janus diyorlar) İtalyanın kuzeyindeki çok güzel bir bölgede (Valtidone) ekonomik ve turistik aktivitelerle uğraşıyor. Buraya ünlü şarapların degüstasyonları, bisiklet ya da atla çıkılan tatiller, bölgedeki sayısız sarayların ziyaretlerini içeren turlar düzenliyor. Elaine bize akşam yemeği için Piacenza bölgesinde, Milanoya 50 km. uzaklıkta, İtalyanın en güzel tepelerinin arasında bir cennet olan Vallerenzoda küçük bir restoran tavsiye etmişti.Bu sevimli ve serin yerin adı Eco idi. Tanıdığımız andan itibaren bize son derece candan davranan bir çift tarafından işletiliyordu: Bayan Franca ve bay Giuseppe. Birkaç yıldır birlikte olduğum adam bir motosiklet meraklısı. Bu sporun aksesuvarları ve kıyafetleri, bilindiği gibi kadınların giymeyi en az arzulayabileceği türden. Buna karşılık motosikletçiler sevdikleri kadınları dünyanın bir ucundaki ve motorla değilseniz hiçbir şekilde ulaşmanın mümkün olmadığı restoranlara götürmeye bayılıyorlar. Seven ve bir motorcu sevgilisi olan bir kadının kaskını çıkardıktan sonra ilk yapması gereken şey, bir yerlere koşup kendine, özellikle kaskın altında süpürgeye dönmüş saçlarına çekidüzen vermek olmalı. Salondaki aynanın önündeyken gözüm bana hiç de yabancı olmayan, duvarda asılı fotoğrafa takıldı. Evet, bir Türk kıyafetiydi! Şaşırmış bir halde, o sırada, bu bölgenin ünlü şarabı Ortugonun elde edildiği üzüm salkımlarının bulunduğu asmanın altındaki masaları hazırlayan restoranın güzel sahibine döndüm ve "Fotoğraftaki o güzel kadın kim?" diye sordum.Bir gülümseme eşliğinde gelen cevap ağzımı açık bıraktı. Eminim siz de hikayeyi dinleyince benimle aynı heyecanı hissederek çok şaşıracaksınız! Makarna salatasını hazırlarken anltmaya başladı. O güzel kız meğerse kendisiymiş... Genç bir şarkıcıyken Barbara Donly ismini kullanıyormuş. 1967de uzun bir turne için İtalyadan yola çıkıp İstanbula gelmiş ve Kadı Bek diye birinin yanına yerleşmiş. (Özür dilerim... Bazı şeylerin yanlış olabileceğinin farkında olmama rağmen, tamamen onun verdiği bilgiler doğrultusunda yazıyorum. Belki de hafızası onu biraz yanıltıyordur.)Bu adam, o zamanlar uluslararası üne sahip pek çok sanatçıyı konuk eden ve Boğaza yakın bir yerlerde bulunan Vagon Blue isimli çok güzel ve popüler bir mekanın müdürüymüş.İşte ben daha fazla not alabilmek için heyecanla kalem ararken, Franca bunları anlatıyordu: "Benimle birlikte sahne alan çok ünlü bir Türk dansçısı vardı. Bir kurt köpeği eşliğinde dans ediyordu..." Hemen ismini sordum. "Hatırlamıyorum... Öyle uzun zaman geçti ki" dedi. Biraz hayal kırıklığına uğramış bir ses tonu vardı. "Peki siz ne yapıyordunuz?" diye sordum. "Cariye gibi giyinir; Minanın, Ornella Vanoninin ve Caterina Casellinin şarkılarını söylerdim. Bu, Türklerin çok hoşuna giderdi. Odama çok şık Türk beylerinden çiçekler, hediyeler gelirdi. Beni davet etmek için adeta yarışırlardı... Ah muhteşem İstanbul" diye ekledi iç çekerek ve Giuseppe geldiği için biraz sesini alçaltarak...Evet, işte tam böyle oldu... Kocasının gelişi hikayeyi yarıda kesti... Sizin de anlayabileceğiniz gibi detaylara gelmiştik ve benim de asıl öğrenmek istediğim iç gıcıklayıcı detaylardı! Malzemesi (4 kişilik): 300 gr. makarna (kelebek makarna olabilir)100 gr. cherry domates1 kutu tonbalığıküçük küçük kesilmiş dilpeyniri (istenildiği kadar)siyah ve yeşil zeytin (çekirdekleri çıkarılmış)biraz kaparimısır4 kaşık zeytinyağıtuz. Hazırlanışı: Çok fazla yumuşamamasına dikkat ederek makarnayı haşlayın ve büyük bir kaba boşaltın. Üzerine zeytinyağı ekleyerek soğumasını bekleyin. Bütün malzemeleri ekleyin ve özenle karıştırın. Çukur ve geniş tabaklarda servis edebilirsiniz. Bu hazırlanması kolay tipik yaz tabağı çok hoşunuza gidecek. Yanına beyaz, köpüklü şarap iyi gidecektir. donatellapiatti@hotmail.com Makarna salatası