Cumartesi“Yolda olmaktan çok memnunum”

“Yolda olmaktan çok memnunum”

20.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yaz ekranının yeni dizisi “Kalbim Ege’de Kaldı”da oynayan Alper Saldıran: “Öğrenmenin yaşı yok. Çok okumaya, oyun izlemeye, oyunculuk kurslarına katılmaya çalışıyorum. Önümde uzun bir yol var ama yolda olmaktan dolayı memnunum”

“Yolda olmaktan çok memnunum”

Öncesinde rol aldığı birkaç dizi ve reklam filmi olsa da birçok kişi onu “Melekler Korusun” dizisinin Barış’ı olarak hatırlayacaktır. Sonrasında “Yerden Yüksek”, “Beni Böyle Sev” gibi ekran ömrü uzun olan yapımlarda rol alan 31 yaşındaki Alper Saldıran, şimdi yepyeni bir karakterle karşımıza çıkıyor. Kanal D’nin yaz sezonu dizilerinden “Kalbim Ege’de Kaldı”da Mustafa karakterini canlandıracak.

Haberin Devamı

-Yeni karakterinize adapte olabildiniz mi?

Son dizim “Beni Böyle Sev” üç sene süren uzun soluklu bir iş oldu. O kadar zaman aynı karakteri oynadıktan sonra yeni bir karakter gerçekten çok heyecan veriyor insana. Bir de Mustafa bugüne kadar oynadığım karakterlere zıt bir adam. Onun da artısını yaşıyorum diyebilirim.

-Nasıl biri Mustafa, nasıl tarif edersiniz onu?

Mustafa serseri, kendi çıkarlarını düşünen, parayı seven, âlemci biri. Fakat memleketine döndüğünde karşılaştığı durumlar onu değiştirecek.

“Önemli olan samimiyet”

-Çekimler İzmir’de devam ediyor. Şehir dışında çekim yapmak nasılmış?

İzmir çok huzurlu bir şehir. Şehir dışı projelerin oyunculara bazı eksileri olduğu gibi çok da fazla artısı var. En basitinden İstanbul’daki gibi setten eve, evden sete yetişme derdiniz olmuyor. İstanbul’da setten arta kalan zamanlarda eşinizle, dostunuzla mutlaka program yapmak istiyorsunuz. Ama şehir dışı bir işte boş anlarınızda daha rahat dinlenebiliyor, senaryonuza ve rolünüze daha rahat konsantre olabiliyorsunuz.

Haberin Devamı

-Partneriniz Oya Unustası’yla anlaşabildiniz mi?

Oya’yla bu proje sayesinde tanıştık. Oya tatlı, samimi ve her şeyden önemlisi iyi bir rol arkadaşı. Bize ve yapımcımıza göre uyumumuz gayet iyi, gerisi izleyicinin takdiri...

-Dizide düşman ailelerin âşık olacak çocuklarının hikayesi anlatılıyor. Aslında çok bildiğimiz bir hikaye bu. Sizin dizinizin farkı ne olacak?

Diziler de yaşadığımız hayatların hikayelerini konu ediniyor aslına bakarsanız. Gerçek hayatta da herkes benzer olaylar, hikayeler yaşıyor. Aradaki fark herkesin bir duyguyu kendi içinde nasıl hissettiğidir, yaşanan olayları nasıl karşıladığıdır. Diziler için de bu geçerli. Önemli olan izlediğinizde o işin size samimi ve doğal gelmesi, belki de hayatınızdan bir kesit görebilmeniz. Biz de bu samimiyeti yakalamak için gece gündüz çalışıyoruz.

“Sahneye ilk anaokulunda çıktım”

-Uzun bir süredir sektördesiniz. İlk dizinizi düşünecek olursanız o günden bugüne kadarki yolculuğunuzu nasıl anlatırsınız?

Ben sahneye ilk adım attığımda anaokulundaydım. O an yaşadığım hisler çok değişikti ve kendimi çok iyi hissettiriyordu. Yıllar sonra 21 yaşında bu hissi bir daha hatırlayarak oyunculuk okumaya karar verdim. Hâlâ o hissin peşindeyim. Yaptığım ve yapacağım işlerde bu hissiyat benim için önemli. Öğrenmenin yaşı yok. Mümkün olduğunca çok okumaya, oyun izlemeye, boş vakitlerimde yurt dışında çeşitli oyunculuk ve tiyatro kurslarına katılmaya özen gösteriyorum. Daha önümde çok uzun bir yol var ama yolda olmaktan dolayı çok memnunum.

Haberin Devamı

“Duvara çivi çakarken bile hakkını vermek isterim”

-İşinizin olmadığı bir gününüz nasıl geçer?

İstanbul’da boş günlerimde eşimle, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Her fırsatta spor yapıyorum, at biniyorum. Seyahat etmeyi, farklı kültürler öğrenmeyi çok seviyorum.

-Dizilerde farklı karakterleri canlandırıyorsunuz. Siz kendinizi, karakterinizi nasıl tarif edersiniz?

Oynamadığım zamanlarda sıradan ve sade bir insanım. Doğanın içinde vakit geçirmeyi severim. Kolay sinirlenen biri değilim. Duvara çivi çakarken bile hakkını vermek isterim. Paylaşmayı, gülmeyi ve sohbet etmeyi severim. Fakat mizacım bazılarına ciddi gelebilir.