Dünya 70’lik bir topluluk: Avrupa Birliği

70’lik bir topluluk: Avrupa Birliği

10.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Dün, Schuman Bildirgesi’nin 70’inci yıl dönümüydü. 9 Mayıs 1950’de, dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından sunulan bildirge, Batı Almanya ile Fransa’nın kömür ve çelik sanayilerini tek çatı altında birleştirmeyi hedefleyen bir öneriden oluşuyordu. Avrupa Birliği’nin (AB) temelini oluşturacak bu bildirge, Avrupa kaynaklarının paylaşımının artık savaşarak değil, barış ve uzlaşı kültürüyle yapılmasını öneriyordu.

70’lik bir topluluk: Avrupa Birliği

 

O günden bu yana tam 70 yıl geçti. Bu bildirgeyle kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Birliği, çeşitli evrelerden geçerek, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve ardından da AB’ye dönüştü. Evrim sürecinde AB, “ortak pazar”ı hayata geçirdi. Avrupa Ortak Para Birimi euro’nun cüzdanlarımızda yer almasını sağladı. AB ülkelerinin çoğunluğuna giriş yapmayı sağlayan Schengen vizesini,   Erasmus  gibi ortak yükseköğrenim programlarını oluşturdu.

Haberin Devamı

Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin Avrupa İnsan Hakları sözleşmelerinden esinlenip, AB anlaşmalarında temel hak ve özgürlükler bildirgesine yer verdi. Kopenhag kriterleri sayesinde AB’de yaşayan kişilerin hukuki haklarının teminat altına alınmasını, azınlık hakları ile ifade özgürlüğünün de birinci dereceden önemli bir hak olmasını sağladı.

Tam 7 kez genişleyen AB, yeni nesil koronavirüs krizinde yaşanan sorunlara ve belirsizliklere rağmen Batı Balkan ülkelerine   de kapısının açık olacağının “siyasi sinyali”ni verdi. AB, 70 yıl içinde sadece bir fire verdi. 1973 yılında AET’ye katılan İngiltere, kendi rızasıyla AB’den ayrıldı. Kimbilir, belki bu ayrılık geçici olur, bilinmez...

Alışma süreci sürüyor!

Haberin Devamı

Bununla birlikte AB, hala evrim süreci içinde. Eksiklikleri var... Örneğin, halen bir ortak dış politikası yok. Buna bağlı olarak bir savunma gücü de yok! Bir çok AB üyesi NATO şemsiyesine güveniyor. Bu alanda çığır açan bir gelişme beklenmiyor.

AB’deki siyasi birliktelik de henüz istenilen noktaya gelmedi. Üye ülkeler pek çok konuda görüş birliği içinde olmalarına karşın yöntemde anlaşamıyorlar. Bununla birlikte AB üyesi ülkelerin birçoğu, serbest pazar ekonomisi, temel hak ve özgürlükler ile Kopenhag kriterleri konusunda ödün vermeye niyetli olmadığını gösteriyor. Nitekim AB, bu alanda Macaristan ile Polonya’nın Kopenhag kriterlerinden uzaklaşmasına göz yummayacağını gösterdi.

Bundan sonra AB üyesi ülkelerin, ekonomik krizi de gerekçe göstererek düne kadar uzlaşamadıkları AB bütçesi konusunda bir uzlaşıya varmaları öngörülüyor. Almanya, üye ülkelerin AB’nin bütçesine katkı paylarını yüzde 1’den yüzde 2’ye yükseltmeyi hedefliyor. Bu sayede AB’nin bütçesi 2 trilyon euro’ya çıkacak, bu bütçe de AB kurumlarının gücüne güç katmış olacak.

Öte yandan pek belli olmasa bile, AB, ekonomi, üretim ve ticaret alanında dünya standartlarını belirliyor. Nitekim üretim standartlarını hep yüksek tutan AB, ancak kendi standartlarına uyum sağlayan ürünlerin pazarına girişine izin veriyor. Bu yüzden üçüncü ülkelerde üretilen ürünlerin AB pazarına girişi için “AB standardı” önemli.

Haberin Devamı

AB’nin ABD ile ilişkilerindeki belirsizlik de devam ediyor. Ancak bu belirsizlik AB’den değil daha çok Washington yönetiminden kaynaklanıyor. ABD’de Kasım ayında yapılacak seçimlerin galibi, ABD-AB ilişkilerindeki belirsizliğin vadesini  tayin edecek.

Sonuç olarak AB, 70 yıl önce Schuman beyannamesiyle atılmış olan temellerini bu kriz sayesinde sağlamlaştırarak, ekonomi ve hukuk alanındaki kazanımını güçlendirmeyi hedefliyor. Değerlerine sahip çıkarak, bütçesini güçlendirerek yoluna devam edeceğinin sinyalini veriyor. Kapısının yeni üyelere kapalı olmadığını da Batı Balkanlar zirvesinde bir kez daha vurguladı zaten. Ancak Batı Balkan ülkelerine “hukuk devleti kavramını benimsemeden, dış politikada AB’nin politikalarıyla çelişerek AB kapısından girilemeyeceğini” de vurguladı.