25.08.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
PINAR ERSOY
ABD’de siyahların yurttaşlık haklarını kazandığı sürecin tek değil ama en ünlü lideri olan Martin Luther King Jr, 28 Ağustos 1963’te Lincoln Anıtı’ndan 250 bin kişiye “Bir hayalim var” diye seslenmişti. Amerikan tarihinin en büyük siyah gösteri düzenleniyordu. King’in konuşmasının sonundaki bu bölüm, bir anda siyahların sessiz mücadelesinin en sembolik cümlesi haline gelmişti. İşte başkent Washington’da dün 100 bin kişi 28 Ağustos’taki tarihi yürüyüşü ve bu cümleyi anmak için bir araya geldi. Çoğunluğu siyahtı. Ama 1963’te olduğu gibi dün de beyazlar kalabalığın içinde yerlerini almıştı. Gençler, çocuklar ve bazıları 1963’teki yürüyüşe de katılmış olan daha yaşlılar bir aradaydı.
İş ve özgürlük için
Martin Luther King Jr, 1963’te burada yaptığı konuşmada “Bir hayalim var: Gün gelecek dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerinin içeriğine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar” demişti. Gösteriye gelenlerin birçoğunun aklında tam da bu sözler vardı. Aradan geçen 50 yılda her renkten çocuklar birlikte okumaya, birlikte yemek yemeye, otobüste istedikleri yere oturmaya hak kazandılar ancak siyahlara karşı önyargılar hala devam ediyor. Florida’da geçen yıl sırf siyah olduğu ve kapüşon taktığı için “süpheli” görülen Trayvon Martin’in (17) katilinin serbest bırakılması dünkü gösteride insanları bir araya getiren en büyük unsurlardan biriydi. 1963’te kalabalıklar “İş ve Özgürlük” için bir araya gelmişti, dün ise “İş, Özgürlük ve Adalet” için buluştular.
‘’Tarihi geçti’ iptali
Washington Yürüyüşü’nün yıldönümü her halükarda görkemli geçecekti. Ancak kalabalığın bu kadar büyük olmasında Trayvon Martin olayı dışında bir etken daha vardı. Amerikan Yüksek Mahkemesi haziran ayında siyahların uzun bir mücadelenin ardından elde ettiği Seçmen Hakları Yasası’nın kilit bir bölümünü iptal etti. Siyahların özellikle güney eyaletlerinde seçmen olarak haksızlığa uğramasının önüne geçen 1965 tarihli yasa, ırkçılık geçmişi olan bazı eyaletlerin seçim yasalarını değiştirmeden önce federal hükümetten izin almasını öngörüyordu. Yüksek Mahkeme bu eyaletleri belirleyen parametrelerin tarihinin geçtiğini söyleyerek yasanın bu bölümünü iptal etti. Seçmen Hakları Yasası’nın başarılı olduğunun en büyük kanıtı olan ABD Başkanı Barack Obama, karardan büyük üzüntü duyduğunu söyleyerek Kongre’den “tüm Amerikalıların sandığa erişimini garanti altına alan” yeni bir yasa çıkarmasını istemişti. Washington’da dün bir araya gelenlerin en büyük talebi bunun gerçekleştirilmesiydi.
Yeni bir sayfa açılacak
Dünkü dev yürüyüşün ardından çarşamba günü daha küçük ikinci bir yürüyüş düzenlenecek. Obama, Martin Luther King Jr’ın da konuştuğu Lincoln Anıtı’nın merdivenlerinden halka seslenecek. Eski başkanlar Bill Clinton ve Jimmy Carter da burada birer konuşma yapacak. Yürüyüşün yıldönümünde yapılan etkinliklerin Amerika’da yurttaş hakları mücadelesinde yeni bir sayfa açması bekleniyor.
O bölüm konuşmada yoktu
Martin Luther King Jr’ın 28 Ağustos 1963’te yapmayı planladığı konuşma metninde “Bir hayalim var” bölümü yoktu. King bunu daha önceki birkaç konuşmasında kullanmış ancak yakın dostları “bu kadar büyük bir konuşma için fazla klişe” dediği için metne koymamıştı. Ancak konuşmasının sonuna doğru biri “Onlara hayalden bahset Martin!” diye bağırınca fikrini değiştirdi. Elindeki kağıtlarda olmamasına rağmen konuşmaya tarihe geçen “Bir hayalim var” bölümünü ekledi.
Kaderleri değişti
“Bazen insanların yorulduğu bir an gelir. Bu akşam burada, bize bu kadar uzun süredir kötü davranan insanlara yorulduğumuzu söyleyeme geldik- ayrı yaşamaktan, aşağılanmaktan, baskının acımasız ayağından dayak yemekten yorulduk.”
Alabama’nın Montgomery kentinde, Rosa Parks isminde bir terzinin, 1 Aralık 1955’te siyah ve beyazların ayrı bölümlerde seyahat ettiği bir otobüste beyaz bir yolcuya yer vermemesiyle başlayan otobüs boykotunun lideri Martin Luther King Jr, protestoculara böyle seslenmişti.
‘Eşit ama ayrı’
Amerikan Yüksek Mahkemesi bir yıl önce verdiği bir kararla okullarda ayrı eğitimi yasaklamış ancak güney eyaletlerinde bu karar henüz uygulamaya konmamıştı. Siyahlar hala “eşit ama ayrı” idi. Restoranlarda sadece kendilerine özel bölümlerde oturabiliyorlardı, sokakta içtikleri su bile farklı musluklardandı. Rosa Parks’ın planlı eyleminden sonra gözaltına alınması bu yorgunluğu isyana çevirmişti. Montgomery’de 382 gün devam eden otobüs boykotu siyahlara küçük ama sembolik bir zafer getirdi. Mahkeme otobüs sisteminde ayrımcılığı kaldırmaya karar verdi.
1960’da Greensboro, Kuzey Carolina’da genç siyahlar restoranlarda kendilerine yasak olan barlara oturarak buradaki ayrımcılığı bilfiil kırdı. Ertesi yıl güney eyaletlerinde şehirlerarası otobüslerdeki ayrımcılığı bitirmek için “Özgürlük Seferleri” başladı. Siyah ve beyaz gençler birlikte bu otobüslere biniyor, çoğu zaman dayak yiyor, hatta bazen öldürülüyorlardı. Ama bir zamanlar kölelerini korumak uruna kuzey eyaletleriyle savaşmayı bile göze almış güney eyaletleri yavaş yavaş değişiyordu.
Kennedy destekledi
İşte 28 Ağustos 1963’teki büyük Washington yürüyüşü 1955’ten itibaren momentum kazanan bu hareketin doruk noktası oldu. Başkan John F. Kennedy siyahların mücadelesini de Washington yürüyüşünü de desteklemişti. Hatta yürüyüşün zayıf olması ihtimaline karşı katılımcı sayınsı artırmak için kilise ve sendika liderlerinden yardım bile istemişti. Şehirde şiddet olayları çıkması ihtimaline karşı savaşa hazırlanır gibi güvenlik önlemleri alınmıştı. Ancak buna gerek kalmadı. Amerikan tarihinin gördüğü en büyük siyah protestosu olaysız geçti.
Beyazların da azınlıkta da olsa katıldığı gösteride Martin Luther King Jr’ın “Bir hayalim var” konuşması Amerikan televizyonlarından canlı yayınlandı. Beyaz Amerikalılar ilk kez siyahların haklı taleplerini bu kadar net dinleme imkanı bulmuştu. Büyük yürüyüşten sonra mücadele devam etti. Güney eyaletlerinde ayrımcılık, cinayetler bitmedi. Ama artık ülke kamuoyundaki algı değişmeye başlamıştı.
İki kilit yasa
Kennedy’nin tohumlarını attığı Yurttaşlık Hakları Yasası 1964’te kabul edildi. Yasa bazı eksikleri olmakla birlikte her türlü ayrımcılığı yasaklıyor ve bunu körükleyen eyaletlere karşı yasal girişim hakkı tanıyordu. Bir yıl sonra Seçmen Hakları Yasası kabul edildi. Güney eyaletlerinde halkın yalnızca yarısı seçmen olarak kayıtlıydı. Zira eyaletler siyahların oy kullanmasını engellemek için okuma yazma bilme testi de dahil çeşitli sınırlamalar getirmişti. Seçmen Hakları Yasası her türlü kısıtlamayı yasaklıyor, bazı eyaletlerin seçmen yasalarını değiştirmesini de federal hükümetin onayına bağlıyordu. Artık toplumda değilse de kanun önünde tüm Amerikalılar eşitti.
35’inde Nobel aldı 39’unda öldürüldü
Martin Luther King, 1929’da güney eyaletlerinden Georgia’nin Atlanta kentinde doğdu. Babasıyla aynı ismi taşıyordu: Michael King. Baba King, hem kendisinin hem oğlunun ismini 1934te Almanya’ya yaptığı ziyaretin ardından Alman reformist Martin Luther’den etkilenerek değiştirecekti. Martin Luther King Jr sadece siyahların okuduğu okullara gitti. Lise sonda konuşma yaptığı bir yarışmayı kazandıktan sonra eve dönerken otobüste beyaz yolculara yer vermek zorunda kalışını hiç unutmadı. Liseyi 15 yaşında bitiren King, teoloji doktorasını Boston Üniversitesi’nde tamamladı.
Evi bombalandı
Babası gibi papaz olan King, 1955’te Alabama’nın Montgomery kentinde bir kilisenin başına geldi. Otobüs boykotlarının lideri olduğunda evi bombalandı, defalarca saldırıya uğradı, tutuklandı. 381 gün sonra mahkeme otobüslerde ayrımcılığı kaldırdığında artık güneyin en tanınan aktivistiydi. Düşüncelerinde Hıristiyanlık ve Hindistan bağımsızlık hareketinin lideri Mahatma Gandhi’den etkileniyordu. 1959’da Hindistan’da yaptığı ziyaretin ardından bu fikirler daha da olgunlaştı.
Ödülü bağışladı
Martin Luther King Jr barışçıl protestolara liderlik yaparken Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) dikkatinden kaçmadı. FBI, 1963 yılından itibaren King’i dinlemeye aldı, defalarca tehdit etti, hatta bir keresinde evine başka bir kadınla ses kaydını bile gönderdi. Ancak FBI’ın tacizleri King’i vazgeçirmeye yetmedi. 1964 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Ödül parasını yurttaş hakları hareketine bağışladı. King, 1968’de artık sadece siyahlar için değil Vietnam Savaşı ve fakirliğe karşı da mücadele veriyordu. 4 Nisan 1968’de Memphis’teki otelinin balkonunda beyaz bir keskin nişancı tarafından öldürüldüğünde bütün ülkede siyahlar sokağa döküldü. Suikastin ardında FBI ya da başka güçlerin olduğu iddia edildi ancak bunlar kesinlik kazanmadı. Martin Luther King Jr “Hiçbir şey için ölmeyecek bir adam yaşamaya uygun değildir” demişti.
Rosa Parks’ın 1 Aralık 1955’te siyah ve beyazların ayrı bölümlerde seyahat ettiği bir otobüste beyaz bir yolcuya yer vermemesiyle Martin Luther King Jr liderliğinde otobüs boykotu başlatılmıştı.
Ekonomide eşitlik yok!
Siyahların 1960’lı yıllarda verdikleri mücadele yasalar önünde eşitliği getirdi ancak ekonomi ve adalette açığı kapatmaya yetmedi
Afrika’dan Amerikan kolonilerine taşınan 600 bin kölenin torunları özgürlüklerini ancak ABD kurulduktan sonra, 1861-65 yıllarındaki İç Savaş sayesinde kazanabilmişti. 1950’li yıllara gelindiğinde siyahlar İkinci Dünya Savaşı’nda beyazlarla birlikte savaşmış ancak güney eyaletlerinde otobüste yan yana oturma hakkını hala elde edememişti.
1955 yılından itibaren düzenlenen kitlesel barışçıl eylemler 1964 ve 1965 yıllarında siyahları kanun önünde beyaz yurttaşlarıyla eşit hale getirdi. Ama toplumda özelikle ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmaya yetmedi.
Nitekim Martin Luther King Jr 1968 yılında ayrımcılık yasalarını yenmenin yeterli olmadığını, Amerikan rüyasının “fakirliğin havasız kafesinden” kurtarılması gerektiğini söylüyordu. Jenerasyonlar boyunca eğitimden mahram bırakılan, sermayeden pay almasına müsaade edilmeyen siyahlar, tarihçi Ronald Takaki’nin ifadesiyle, “restoranlarda istedikleri yere oturup hamburger sipariş etme hakkını kazanmıştı ama bunu ödeyecek paraları yoktu.”
Aslında yılda 25 bin dolardan fazla kazanan siyah orta sınıf ailelerin oranı 1925’te yüzde 10 iken 1982’de yüzde 25’e kadar yükseldi. Üniversitelerde siyah öğrencilerin sayısı 1970-80 yılları arasında 552 binden 1 milyona çıktı.
Ancak siyahların bir kısmı beyazlarla aynı standartlarda yaşarken çoğunluğu fakirlikten kurtulamadı. 1980’de siyahlar nüfusun yüzde 12’sini oluşturduğu halde devlet yardımı alan ailelerin yüzde 43’ü siyahtı. Amerika’da beyaz bir aile, siyah bir ailenin ortalama 14 kat daha fazla kazanıyor. Siyahların fakirlik sınırının altında yaşıyor olma ihtimali ise 3 kat daha fazla.
Yasalar işe alımlarda ve çıkarmalarda siyah ve beyazların eşit olduğunu söylüyordu ancak 1975-78 yılları arasında Illinois’da kapanan 2 bin 380 firma incelendiğinde siyahların iş gücünün yüzde 14’ünü oluşturmasına rağmen kovulanların yüzde 20’sini oluşturdukları ortaya çıkmıştı.
Hapis olasılığı 6 kat
Bugün hala 20-24 yaş arası siyah gençlerin işsizlik oranı (yüzde 29.8) aynı yaştaki beyazların iki katı. 18 yaşın üzerindeki siyah erkekler üniversite öğrencilerinin yüzde 5’ini oluşturuyor, hapishanelerdeki tutukluların ise yüzde 36’sını... 1960 yılında siyahların hapiste olma ihtimali beyazların 5 katıydı, bugün ise bu oran 6 kat.
Pew araştırma şirketinin son anketine göre siyahların yüzde 70’i, beyazların yüzde 25’si siyahların adalet sisteminde eşit muamele görmediğini düşünüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 80’i Martin Luther King Jr’ın rüyasının gerçekleşmesi için daha çok adım atılması gerektiğini düşünüyor.
(Kaynak: Çok kültürlü Amerika’nın tarihi, Ronald Takaki; Children’s Defense, Pew, New York Times)