Dünya İSKENCECİLER İÇİN ‘EMİR KULU’ OLMAK BAHANE SAYILAMAZ

İSKENCECİLER İÇİN ‘EMİR KULU’ OLMAK BAHANE SAYILAMAZ

23.07.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Carolina Varsky, Arjantin’de darbe davalarının en ünlü avukatlarından... Lorena Balardini, yüzleşme sürecinin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından CELS’i temsil ediyor... Birlikte “Kimler yargılanmalı” sorusunun yanıtını aradık

İSKENCECİLER İÇİN ‘EMİR KULU’ OLMAK BAHANE SAYILAMAZ


* Askerlerin yargılanması nasıl mümkün oldu?
Carolina Varsky: Süreç diktatörlük sona erdikten sonra Başkan Alfonsin tarafından geçirilen cunta liderlerinin yargılanmasını öngören kararname ile başladı. Kararnameye göre eğer askeri yargı yargılamazsa, federal ceza mahkemeleri yargılayabilecekti. Askeri yargı bir yıl boyunca hiçbir şey yapmadı; bunun üzerine 1985’te davalar başladı, savcı 700 mağdurun temsil edildiği davaları başlattı. Dokuz cunta liderinden 5’i hüküm giydi. Bunun üzerine diğer ceza mahkemeleri alt kademelerin sorumluluğunu incelemek için soruşturma başlattı. Bu süreç Kongre tarafından 1986’da ve 1987’de geçirilen yasalarla durduruldu. Alfonsin başından beri sadece cunta liderlerini yargılama taraftarıydı. Ona göre diktatörlük dönemi suçlarından cunta liderleri ve gerilla hareketlerinin liderleri sorumluydu.

* İnsan Hakları Hareketi’nin pozisyonu neydi?
CV: Bizler başından beri davaların emirleri veren cunta liderleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini, bugün yapıldığı gibi emirleri uygulayan orta ve alt kademelere genişletilmesini savunduk. Adaletin işkenceler ve kaçırılmalar için doğrudan sorumlu kişileri soruşturmasını istedik.
Lorena Balardini: Biz bir kişinin sırf üstlerinden emir aldığı için işkence uygulamaya, bir insanı katletmeye veya herhangi bir insanlığa karşı suça zorlanabileceğini kabul etmiyoruz. İnsanlar bu eylemlerinden sorumludur. Bu yüzden af yasalarına karşıyız.

Haberin Devamı



İSKENCECİLER İÇİN ‘EMİR KULU’ OLMAK BAHANE SAYILAMAZ

Lorena Balardini, Carolina Varsky

BEBEK DAVALARI?SAYESİNDE

* Hakikat Davaları tam olarak nedir?

Hakikat davaları ceza mahkemelerinde görülen fakat ceza verme yetkisi olmayan davalar. Diktatörlük döneminde gizli gözaltı merkezlerinde çalışmış olanları ifade vermek için davet ettik. Yine o dönemde kendileri veya yakınları bu gözaltı merkezlerine alınmış insanlar da işkenceye dair, gözaltı merkezlerinin işleyişine dair ifadeler verdiler. Faillere ifadelerinin aleyhlerinde herhangi bir zaman diliminde kanıt olarak kullanılmayacağına dair garanti verildi. Bu kişiler bugün yargılanıyor fakat o dönemde verdikleri ifadeler kanıt olarak kullanılamıyor.

* Hakikat Davaları hiç eleştirilmedi mi?
İnsan Hakları Hareketi’ndeki bazı gruplar hakikat davalarını, ceza verme ehliyeti olmadığından dolayı istemedi. Hakikat davalarının gerçek cezalandırma süreçlerinin önüne geçeceğini düşündüler. Biz, CELS olarak en azından bu davalara başlayarak bilgi toplayalım ardından tekrar bakalım dedik ve dediğimiz gibi oldu. Bu davalar aracılığıyla hem bilgi birikti hem de toplumda farkındalık ve bilinç oluştu. Amerikalar Arası İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AAİHM) açtığımız dava sonucunda Arjantin devleti 1999’dan sonra hakikat davalarını tüm ülkede başlatmayı kabul etti. Bir yandan da 1998’den itibaren cunta liderleri af yasasına dahil olmayan bebek kaçırma suçuyla yargılanmaya başladılar.

* Bebek kaçırma davaları dönüm noktası mı?
Anneanneler örgütüne göre yaklaşık 500 çocuk diktörlük tarafından kaybedilen annelerinden alınarak askerlere verildi. Bunların 150 tanesi, anneanneler örgütünün devletle işbirliği içersinde kurduğu gen bankası aracılığıyla bulundu. Gerisi hâlâ kayıp. Bu dönemde CELS bir bebeğin kaçırılmasının doğrudan anne ve babasının diktatörlük tarafından kaybedilmesine bağlı olduğunu iddia etti. Bebeğin kaçırılması davasına, anne ve babanın kaybedilmesinin de dahil edilmesini mahkemeden talep etti. AAİHM’in insanlığa karşı işlenen suçların affa tabi olamayacağı kararına dayanarak mahkemenin, Alfonsin döneminde geçirilen orta kademelerin yargılanamayacağına dair yasayı, anayasaya aykırı bularak iptal etmesini istedik. 2001’de bu yasalar anayasaya, Amerikalar Arası İnsan Hakları Konvansyonu’na ve soykırım konvasyonuna aykırı kabul edildi. Böylece diktatörlük döneminde işlenen suçlarla ilgili davalar tekrar açılmaya başladı.

‘BİR?NOKTADA?DURMAK?LAZIM’

* Davaların sınırı nedir? Nerede durmalılar? Sivillere genişletilmeli mi?
LB: Talep edildiği sürece adalet cevap vermeli. Şimdi süreç sivillere doğru genişliyor ve bu önemli.
CV: Suç işleyen sivillere. O dönemde devlette çalışan her sivilin yargılanması gerektiğini düşünmüyoruz. Örneğin işkence gördüğünü bilse bile görevini ifşa etmeyen yargıcın veya askerlere fabrikasındaki örgütlü işçilerin listesini verip onların işinin bitirilmesini isteyen fabrika patronunun yargılanması gerektiğini düşünüyoruz. Veya kilisenin bazı papazlarının ve üst kademesinin de yargılanması gerekiyor, kilise kaybedilenlerin katledildiğini biliyordu. Bazen papazlar bazı kişilerin kaçırılmasına doğrudan destek verdi, askeri otoritelere bilgi vererek. Fakat insan hakları hareketinin bazı kesimlerinin istediği gibi diktatörlülüğün medyadaki ideolojik destekçilerinin yargılanması gerektiğini düşünmüyoruz. Almanya gibi 60 yıl sonra orada burada Nazi arayıp, 90 yaşında bile olsalar mahkemeye çıkartmak istemiyoruz.

* Niçin?
Çünkü bir noktada bu davalar durmalı diye düşünüyoruz. Diğer insan hakları ihlallerine odaklanmalıyız. İşkence ve yasal olmayan gözaltılar Arjantin’de hâlâ devam ediyor, sadece geçmişe bakamayız.

* Kirchner hükümeti Alfonsin ve Menem’in çıkardığı af kararnamelerini anayasaya aykırı ilan etti, size göre Kirchner hükümeti davaları niçin siyasal gündeminin parçası yaptı?
CV: Kirchnerler kaybedilenlerin kuşağının parçasıydı, bence bu onların da hissettiği birşeydi. Tabii politik imkanı da gördüler.

Haberin Devamı

Ceza alanların % 20’sini CELS mahkum ettirdi

Haberin Devamı

* Avukat Dr.Carolina Varsky ve araştırmacı Lorena Balardini CELS (Sosyal ve Hukuki Çalışmalar Merkezi) çatısı altında çalışıyor.

* CELS 1979 yılında çocukları diktatörlük tarafından kaybedilmiş dört avukat tarafından kuruluyor. Bu avukatlar çocuklarını bulmak için hukuk sistemini kullanıyorlar, habeas corpus (sanığı infaz etmeme emri) gönderiyorlar, diktatörlüğün farklı görevlileriyle görüşüyorlar, uluslararası arenada çaba gösteriyorlar, belge toplamaya başlıyorlar.

* Ardından bu hukuki yardımı yakınları kaybedilen diğer insanlara ulaştırıyorlar. CELS, diğer insan hakları örgütlerinden bu açıdan ayrılıyor. CELS’in diktatörlük döneminde oluşturduğu belge merkezi geçiş sürecindeki hakikat komisyonlarında ve cunta liderlerinin yargılanmasında önemli rol oynadı.

* Yıllar içersinde CELS’in de gündemi değişiyor, bir yandan askeri davalar devam ederken, diğer yandan 1990’larda CELS hem kurumsal şiddet üzerine hem de ekonomik, sosyal ve kültürel hak talepleri üzerine de çalışmaya başladı. CELS bugüne kadar diktatörlükle ilgili 14 davaya100’den fazla aileyi temsil ederek katıldı. Şu ana kadar ceza alanların yüzde 20’si CELS’in katıldığı davalarda hüküm giydi.

Haberin Devamı

* İktidarın çıkardığı engellere nasıl karşı durdunuz?
LB: Ulusal ve uluslararası mahkemelere başvurup, adalete farklı şeyler sunarak.
90’larda uluslarası arenada, özellikle Amerikalar Arası İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AAİHM) mücadele son derece önemliydi.
CV: Bu dönemde Fransa, Almanya ve İspanya’da da Arjantin devletine karşı davalar başlamıştı, bu davalar da diktatörlük zamanında yaşananları gündemde tutulmasına yardımcı oldu. 1995’te işkencecilerden birinin ESMA gizli gözaltı merkezindeki gözaltılar ve işkencelerle ilgili yaptığı açıklamanın ardından insan hakları örgütleri, adalet sistemine diktatörlük dönemi suçlarının araştırılması için yeniden başvurdu. AAİHM’in 1988 yılında verdiği herkesin akrabalarına neler olduğunu bilme hakkı olduğuna ve devletin araştırma ve kayıp yakınlarıyla işbirliği yapma sorumluluğu olduğuna dair kararı, hakikat davalarının başlamasına dayanak oluşturdu.

İSKENCECİLER İÇİN ‘EMİR KULU’ OLMAK BAHANE SAYILAMAZ

Profesör Catalina Smulovitz, Universidad Torcuato di Tella’da
siyaset bilimi bölüm başkanı. Latin Amerika’da insan hakları ve sivil-asker ilişkileri üzerine çalışıyor.

Haberin Devamı

Medyanın darbede sorumlu olduğu savunulabilir mi?

Profesör Smulovitz: Basın organlarının darbede siyasi sorumluluğu olabilir
ancak bu yargılanmaları için yeterli değil

* Arjantin’de 1976 yılında ordu nasıl bir siyasal bağlamda darbe yaptı, iktidarı aldıktan sonra neler yaşandı?
Mart 1976’da, ordu iktidarı şiddetin halihazırda yaygın olduğu bir siyasal durumda aldı. Bir yanda aktif gerilla hareketleri vardı, diğer yanda Isabel Peron’un sivil hükümetiyle bağlantılı paramiliter örgütler muhalifleri öldürüyordu. Paramiliter kesimler tarafından birçok siyasi cinayet işleniyordu. Ordunun stratejisi ‘düzen bozucu’ unsur olarak niteledikleri kesimlerin ortadan kaldırılmasıydı. İnsan Hakları Örgütlerine göre 30 bin kişi kaçırıldı ve kaybedildi. İşkence yapılıp bırakılanların sayısı tabii çok daha yüksek.

* İnsan Hakları Hareketi ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?
Arjantin’de darbe öncesinden gelen Komunist Parti’ye bağlı bazı insan hakları örgütleri vardı. Darbenin ardından, Plaza de Mayo (Mayıs Meydanı) Anneleri, Abuelos (anneanneler) gibi darbenin şiddetinden doğrudan etkilenenlerin kurduğu örgütler ortaya çıktı. Ardından CELS gibi insan hakları örgütleri kuruldu. Bu örgütler, mağdurların siyasal taleplerini hukuki taleplere dönüştürdüler. Ayrıca siyasetçilerle de ilişkiye girdiler. Darbe sonrasının ilk başkanı Alfonsin bunlardan biriydi.
partiler üstü yaklaşım

* Diktatörlük 1983’te düştükten sonra ne oldu?
Alfonsin, cuntanın görünür ve sembolik yüzlerinin hızlıca yargılanması gerektiğini fakat ordunun orta ve alt kademelerinden şiddete katılanların yargılanmasının mümkün ve istenilebilir olmadığı kanaatindeydi. Ordunun muhtemel tepkisinden çekiniyordu. Tabii bu yargılamaları yapacak yargı personelinin en azından bir kısmı diktatörlük dönemi devlet aygıtının da parçasıydı.

* Nasıl bir çözüm bulundu?
Bu dönemde işlenen suçları araştırmak üzerine uzmanlardan oluşan Hakikat Komisyonu oluşturuldu, bazı örgütler bu komisyona milletvekilleri katılmadığı için eleştirdi. Ancak komisyon partizan mücadelenin dışında kalarak çok iyi iş çıkardı. Hakikat komisyonu ve davalar sonrasında cunta liderleri hapsedildi ve ordunun orta kademelerine davalar açıldı.

* Bu davalara ordu nasıl tepki gösterdi?
O zamana kadar kurumsal olarak dağılmış ordu, ilerleyen davalar karşısında tepki göstermeye başladı. Alfonsin hükümeti 1986-87 yıllarında davaları orta kademelere yayılmasını engellemek için çeşitli yasalar geçirdi. 1987 ile 1990 arasında ordu son derece siyasallaşmış, alt kademeler üst kademelere kendilerini korumadıkları için isyan etmişti. Menem 1989’da iktidara gelince ordu üzerindeki sivil kontrolü sağlamak için af yasasını geçirdi ve hem üst hem alt kademeyi cezalandırılmaktan kurtardı.

KRİMİNAL KANIT?ŞARTI

* Arjantindeki insan hakları mücadelesinin en etkileyici yanı cunta liderleri affedildikten sonra yeniden başlamış olması. Bu nasıl mümkün oldu?
Affın ardından insan hakları hareketi moral olarak çöktü. Fakat bir süre sonra yoğun tartışmaların ardından kendini yeniden dizayn etti. Hukuki cezalandırma yerine başka alanlarda ortaya çıkmış imkanları değerlendirmeye başladılar. Af yasaları kapsamı dışında kalan bebek davaları diğer davaların yolunu açtı.

* Bu davalarla ilgili önemli bir mesele sınırlarının ne olduğu? Kimler dahil edilmeli? Davalar sivil işbirlikçilere genişletilmeli mi?
Arjantin’de halihazırda işkenceci olan, baskı politikalarına doğrudan dahil olan birçok sivil, mahkemeye çıkartıldı. Örneğin işkenceye katılan doktorlar... Fakat daha dolaylı destekçiler ve işbirlikçilerin yargılanmasıyla ilgili en önemli nokta sorumluluklarını nasıl kanıtlayacağınız. Ordunun durumunda, devlet aygıtının kontrolünde olduklarından dolayı açık bir şekilde sorumluluk sahibiler. Sivillerin sorumluluğunu ispatlamak istediğimizde bu çok daha zor.

* Sivillerin sorumluluğunu ispatlamak neden daha zor?
Örneğin ben rahatça medyanın diktatörlüğe verdiği destekten dolayı siyasi sorumluluğundan bahsedebilirim fakat bundan yola çıkarak medyanın kriminal sorumluluğunu mahkemede ispatlamam çok daha zor. Politik sorumluluk var ama kriminal sorumluluk için yeterli değil. Bir de şunu sormak lazım davaları niçin istiyoruz? Mağduriyetlerin tazmin edilmesini, sorumluların yaptıkları için bedel ödemesi için isteyebiliriz, demokratik rejimin istikrarını kuvvetlendireceği veya ilerideki otoriter eğilimleri engelleyeceği için de isteyebiliriz. Sivillerin yargılanmasını sadece ilk neden için isteyebiliriz, diğer tüm hedeflere sivilleri yargılamadan da erişebiliriz. Benim en önemli şüphelerimden bir tanesi sivillerin kriminal sorumluluğunu davaları siyasi davalara çevirmeden nasıl kanıtlayacağınızla ilintili.

* Bir tür politik rövanşizmden mi bahsediyorsunuz?
Evet. Arjantin’deki davaların en önemli başarılarından biri profesyonel ve liberal demokratik prosedürlere uyarak yapılmış olmaları. Bu, sivillerin yargılanma sürecinde eğer sorumlulukları açık kriterler kullanılarak ispat edilmezse çok kolay kaybedilecek bir şey. İnsanların siyasi hesaplarla cezalandırılma ihtimali artar. Ve böyle bir eğilime karşı doğacak tepkinin sonuçları çok tehlikeli olabilir. Eğer yeterli hukuki araçları bulabilirsek doğrudan kriminal aktiviteye karışmamış sivillerin de yargılanmalarına karşı değilim.

ARJANTİN’DE?KİRLİ?SAVAŞIN?AĞIR?BİLANÇOSU

* Toplam 374 aktif dava açıldı. 221 dava soruşturma aşamasında, 70 davada hüküm verildi, 67 davada duruşmalar başlayacak.
* 2007- 2012 arasında 1886 kişi insanlığa karşı suç işlemekle suçlandı. 909’u asker, 588’i polis, 81’i gardiyan, 196’sı sivil...
* 2006- 2012 yılları arasında görülen davalarda 258 kişi hüküm giydi. Yüzde 30 insan kaçırma, yüzde 29 işkence, yüzde 20 cinayet, yüzde 8 çocukları çalma suçundan hüküm giydi.
* 1985’deki cunta davasında diktatörlük dönemindeki 3 cuntanın 9 liderinden 5 tanesi ceza aldı. Videla, Massera, Viola, Lambruschini, Agosti. Devlet Başkanı Carlos Menem tarafından affedildiler.
* 2000’lerde tekrardan başlayan davalar sonucunda eski diktatör Videla ve Bignone insanlığa karşı suçlardan hüküm giydi.
* CONADEP’in (Hakikat Komisyonu) 1984 yılında yayınladığı rapora göre 8.953 kişi kaybedildi. Bunların yüzde 70 erkek, yüzde 27 kadın, yüzde 3 hamile kadın.
* Uluslararası Af Örgütü’ne göre 15 bin kişi kaybedildi. İnsan Hakları Örgütleri bügün 30 bin kişinin kaçırıldığını iddia ediyor.
* Kaybedilenlerin, yüzde 30’u işçi, yüzde 21’i öğrenci, yüzde 5.7’si öğretmen, yüzde 10.7’si profesyonel çalışan, yüzde 1.6’sı gazeteci, yüzde 17.9’u çalışan, yüzde 3.8’i ev kadını, yüzde 2.5 güvenlik güçlerinden.
* Anneanneler örgütüne göre 500 bebek güvenlik güçleri tarafından çalındı.

DARBELERİN ÜLKESİ

* 1930 Yüzyılın ilk darbesi.
* 1943 Asker halk desteğiyle yönetimi ele geçirdi.
* 1946 Juan Domingo Peron seçimleri kazandı.
* 1955 Asker, Juan Peron’u devirdi. 1958’de asker kontrolünde seçim yapıldı.
* 1962 Darbe yapıldı.
* 1967-1973 Asker ´Arjantin Devrimi’ adı altında darbe yaptı ve 7 yıl iktidarda kaldı.
* 1973 Seçimler yapıldı. Peron, 18 yıllık sürgünden sonra 3. kez başkan seçildi.
* 1974 Juan Peron öldü. Eşi ve başkan yardımcısı Maria Estela Peron yerine geçti.
* 1976 Yeniden Düzenleme Süreci adını alan askeri diktatörlük kuruldu.
* 1977 Mayıs Meydanı Anneleri örgütlendi.
* 1982 Britanya ile Arjantin arasındaki Malvinas Savaşı’nı Arjantin kaybetti.
* 1983 Demokratik Başkanlık seçimlerini Raul R. Alfonsin kazandı.
* 22 Nisan 1985 Askeri cunta davaları başladı.
* 9 Aralık 1985 General Videla ve Amiral Massera müebbet, General Roberto Viola 17 yıl, Amiral Lambrsuchini 8 yıl, General Agosti 4.5 yıl hapis aldı.
* 1986 Punto Final (Son Nokta) Yasası geçti. Davalar, yasanın geçmesinden sonra 60 gün içerisinde yapılan başvurularla sınırlandı.
* 1987 Kara ve deniz kuvvetlerine davalar açıldı.
* 1987 Albay rutbesinin altındaki asker, polis ve gardiyanları yargılamadan muaf tutan yasa geçti.
* 8 Temmuz 1989 Carlos Menem başkan oldu.
* 6 Ekim 1989 Cezaevindeki askeri görevliler çıkarılan kararnamelerle affedildi.
* 29 Aralık 1990 Cunta kararanamelyle affedildi.
* 1995 Hakikat Davaları başladı. HIJOS kuruldu.
* 1996 İnsan hakları yürüyüşleri başladı.
* 1997 İspanyol yargıç Balthasar Garzon 45 Arjantinli askerin yargılanması için iadelerini istedi.
* 25 Mayıs 2003 Nestor Kirchner başkan seçildi.
* 21 Ağustos 2003 Kongre, Punto Final ve Obediencia Debida yasalarını iptal etti.
* 2006 İlk dava başladı.
* Aralık 2007 Ordu üyeleri ilk kez hüküm giydi.
* Aralık 2010 Diktatör Videla ve General Menendez adam kaçırma, işkence ve cinayet suçlarından müebbet hapis cezası aldı.
* Temmuz 2012 35 bebeği hükümlülerden çalmak suçunda eski Diktatör Videla, 50 yıl ve eski Diktatör Bignone 15 yıl hapis cezasından hüküm giydi.

YARIN

* Arjantin’in bugünü...
* Darbe dönemini temize çeken Kirchner hükümeti ne kadar demokrat?
* Muhalif Clarin gazetesinin editörü anlattı..