28.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Eğer büyük değişimler yapmak istiyorsanız küçük gecikmeler toleransla karşılanabilir.Ama bir kentte bir-iki istisna dışında hemen her projede benzer süreçler yaşanıyorsa o zaman oturup düşünmek gerekir.İzmir Türkiye'nin en önemli markalarından birisi. İstanbul'dan sonra bana göre ikinci marka şehir. Yalnız İzmir'in bir dezavantajı ekonominin yükselmesinde yeterince yer alamamasıdır. Bunu başardığı takdirde Fransa'nın Nice'ı, Cannes' veya Monaco'su benzeri çok önemli bir şehir olma kapasitesine sahip. Ben İzmir'i "cepten yiyen bir mirasyediye" benzetiyorum. Düşünsel bir liberalizm kentin iklimine hakimken, ticarette katı muhafazakar çizgisini kıramamış bir yer...Bir yandan birkaç medyatik davayı sembol yapıp arkasından koşan gruplar, odalar, dernekler, topluluklar; bir yandan da kentin en güzel yerlerinin talan edilmesine ses çıkarmayan aynı topluluklar...Ben artık İzmir'de kaybedilen bir-iki yıla değil, günlere karşı bile tahammülsüzüm.Çünkü biliyorum ki; İzmir'de bazı çevreler silkinmez, aklını başına toplamaz ve gelecek adına bir şeyler yapmazsa önümüzdeki günler çok daha zor geçecek.* * *Birkaç örnek vereyim.Yeni İzmir Projesi'yle ilgili Büyükşehir Belediyesi günümüzün gerçeklerine uygun bazı düzenlemeler yaptı. Bunun üzerinden de neredeyse bir yıl geçti ama dosya hala o günkü haliyle bekliyor.Kararın iptali için İzmir 4'üncü İdare Mahkemesi'nde açılan davada, aradan 7 ay geçmesine karşın henüz bilirkişi incelemesi yapılmamış.Bilirkişinin, raporunu en erken Ocak 2007'de vermesi bekleniyor.Mahkemenin karar süreci ise itirazlar da göz önüne alındığında en az bir yıl sürecek. Plan iptal edilirse yeni plan yapılacak. İptal olmaması durumunda, uygulama planının tamamlanması bile 6 ay daha alacak. Ama çok eminim ki; bu iş de dallanıp budaklanacak, yine bir yılan hikayesine dönüşecek.Atılan ilk adımda da yeni bir itiraz karşımıza gelecek.Yeniden mahkemeler, bilirkişi raporları... İnatlaşmalar..."Bize sormadılar..." yorumları.Yazık değil mi bu kente?..Sakın üç gün süren İnciraltı toplantılarından da somut projeler çıkacağını düşünmeyin. Çünkü benzer yaklaşım orada da geçerli. Herkes kendi gözlüğünden olaylara bakıyor.Bir plan ortaya çıksın; o zaman itirazları, mahkemeleri görün. "Kentlerin hayatında bir-iki yıl önemsizdir" diyebilirsiniz. Esnaf teşkilatı, Türkiye'nin en büyük gruplarından biri. Ekonomik dalgalanmalar ve krizler de en çok bu topluluğu etkiledi. Geçenlerde Türkiye'nin ilk Esnaf Lisesi İzmir'de açıldı. Başkan Mehmet Ali Susam'ın konuşmasında çok doğru bir nokta var."Teşkilat yöneticilerimiz ve üyelerimiz, yaşanılan çağın gereklerini iyi kavramalı. Çağımız bilgi ve iletişim çağı. Bilgi çağında teknolojiyi en iyi şekilde kullanan işletmeler ayakta kalacaktır. Esnaf ve sanatkarların temsilcisi olan meslek örgütleri bu gerçeği görmeli, değişim için hükümetlerden ve tüm ilgililerden destek isterken, üzerlerine düşen görevleri de ihmal etmemelidir. Mesleki eğitimde mesafe almak, teşkilat yöneticilerimizin öncelikli hedefi olmalıdır..."Dilerim; Susam'ın vizyonu teşkilatta da doğru algılanır. Çünkü dünya değişiyor; esnaf da değişmeli. dsipahi@milliyet.com.tr Esnafın vizyonu