Ege Göztepe yarı finali kendi evlatlarıyla gördü

Göztepe yarı finali kendi evlatlarıyla gördü

19.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Futbola ilk adımını Söke Çimentospor’da attı. Takım arkadaşı Yücel Gönül’ün yeğeni Cihan Tosun’un sayesinde Göztepe’yle buluştu. Adnan Süvari’nin onayıyla Tam 9 yıl Göz Göz’ün formasını terletti. O, bir dönemin ‘Fuji’ lakaplı efsanesi Mehmet Türken...

Göztepe yarı finali kendi evlatlarıyla gördü

Koronavirüs salgını nedeniyle spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu yapraklarını karıştırmaya devam ediyor. “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesiyle Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, siz sporseverlere sunuyor. Futbol yaşantısına Söke’de başlayan, Göztepe seçmelerinde Adnan Süvari tarafından beğenilen, futbolu bıraktıktan sonra birçok takımda antrenörlük yapan Mehmet Türken, futbol yaşantısını, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini, Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendiriyor. Fuji Mehmet sizlerle. Keyifli okumalar...

Haberin Devamı

Göztepe yarı finali kendi evlatlarıyla gördü

- Sevgili Mehmet Türken, bize kendinizden bahseder misiniz?

30 Mart 1948 yılında Aydın Söke’de dünyaya geldim. Futbol yaşantıma 1965 yılında Söke Çimentospor’da başladım. 1966-67 sezonunda Söke Gençlik’te oynadım. 1968-77 yılları arasında da Göztepe forması giydim. Söke Çimentospor’da birlikte oynadığım Yücel Gönül ve onun yeğeni Göztepe tutkunu Cihan Tosun sayesinde sarı kırmızılı renklerle tanıştım. Göztepe’nin seçmelerine girdim ve başarılı oldum. Adnan Süvari beni beğendi. Daha sonra Göztepe’de oynamaya başladım. 1977 yılından 1979 yılına kadar Rizespor’da futbol yaşantıma devam ettim. 1979-1981 yılları arasında da tekrar Göztepe’de mücadele ettim. 1981 senesinde aktif futbol yaşantıma noktayı koydum ancak futboldan kopmadım. Bu tarihten sonra antrenörlük hayatım başladı. Bu süreçte Karamanspor, Afyonspor, Altınordu, Bigaspor, Menemenspor, Sökespor gibi takımların başında görev aldım. 2000 yılına geldiğimizde de antrenörlük yaşantıma son verdim.

Haberin Devamı

- Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Göztepe’de yarı finalde oynadığımız dönemlerde tüm futbolcular ve antrenörler, bu ülkenin evlatlarıydı. Bu başarı Türk oyuncular ve Türk antrenörler sayesinde geldi. 1970 yılında Avrupa’da çeyrek final oynarken de 1 tane Danimarkalı oyuncu vardı. Onun dışında geriye kalan isimlerin hepsi Türk’tü. Bu güzel başarıları Türk oyuncularla elde etmek harikaydı. O zamanlar benim için unutulmazdır. Bir de 1974-75 sezonunda Göztepe’deyken Samsunspor ile oynuyorduk. İki ekip de düşmemek için mücadele ediyordu. Göztepe’ye düşmemek için beraberlik yetiyorken Samsunspor’un kazanmaktan başka şansı yoktu. Samsunspor golü erken bularak 1-0 üstün duruma gelmişti. Alsancak Stadı’nda büyük bir sessizlik vardı. 43. dakikaydı. Bir penaltı kazanmıştık. Bu penaltıyı kaçırmam belki de bizi küme düşürecekti fakat hata yapmadım ve topu ağlarla buluşturdum. Benim bu penaltı golüm, Göztepe’yi ligde tutmuş, Samsunspor’u ligden düşürmüştü.

- Yeni nesile önerileriniz var mı?

 Saha içinde ve saha dışında profesyonel sporculuk neyi gerektiriyorsa o şekilde yaşamalılar. Arzularını hiçbir zaman kaybetmemeliler. Mücadelelerini de asla bir kenara bırakmamalılar. Maça çıktıklarında, antrenman yaptıklarında ve özel yaşantılarında her anlarına dikkat etmeliler. Profesyonel bir futbolcu olduklarını hiçbir zaman unutmamalılar. Yemelerine, uyumalarına, dinlenmelerine dikkat etmeliler. Hayatlarına en iyi şekilde devam ederek yaşamalılar.

Haberin Devamı

- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?

Sahalarımız çok iyi durumda. Bu konuda büyük bir gelişim gösterdiğimizi söyleyebilirim ancak randıman sağlayamadık. Takımlarımızın kadrolarında çok fazla sayıda yabancı futbolcu bulunuyor. Bir takımda 14 yabancı olduğu sürece bizim kendi futbolcularımız yetişemez. Yabancı sayısının bu rakamlara ulaşmasıyla altyapıdan gelecek isimlerin önünü kesmiş oluyoruz. Kendi evlatlarımıza inanmıyoruz, güvenmiyoruz. Bu son derece yanlış.

 “Fuji” lakabı nereden geliyor?

Söke’de ortaokulda okuyordum. Derslerim çok iyi değildi. Babam, ortaokul ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçmem halinde bana bisiklet alacağını söyledi. Ben de sınıfı geçtim. Bisikleti almak için İzmir’e gelmiştik. Bisiklet, Fuji markaydı. Yeşil, alımlı bir bisikletti. Mahalle arkadaşlarımın çoğunda bisiklet vardı ama Fuji
marka yalnızca bende vardı. Göztepe’ye transfer olduktan sonra maçımı izlemek için Söke’den arkadaşlarım geliyordu. Bana destek olmak
için “Fuji Mehmet” diye bağırırlardı. Daha sonra bu lakap takım arasında yayıldı ve ismim “Fuji Mehmet” oldu.