İzmirspor ekolü geri dönmeli

Koronavirüs salgını nedeniyle spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlere sunuyor. Futbol yaşantısına Salihli’de başlamış, İzmirspor, Kayserispor, Adana Demirspor, Altay, Karşıyaka gibi takımlarda formasını başarıyla taşımış ve taraftarın gönlünde taht kurmuş Adnan Dürüst, futbol yaşantısını, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini ve Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirdi. İşte Adnan Dürüst ve hikayeleri sizlerle. Keyifli okumalar...

- Sevgili Adnan Dürüst, bize kendinizden bahseder misiniz?

1 Ocak 1957 Manisa-Salihli doğumluyum. 1972-73 senesinde Salihli Beşeylülspor’da amatör olarak futbol yaşantıma başladım. Teknik direktörümüz, o zamanlar bize çok yardımı dokunan, futbol bilgisine çok güvendiğim, yetişmemizde büyük pay sahibi olan ve şimdilerde Milliyet Ege Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapan Fatih Tanfer’di. Salihli’nin Türk futboluna damgasını vurduğu nedenlerden bir tanesi de altyapıya ve gençlere verdiği önemdi. Örnek mi istiyorsunuz? Benim okuduğum dönemde Salihli Sanat Enstitüsü 4 yıl, Salihli Lisesi de 2 yıl Manisa Liselerarası şampiyon oldu. Oradan her yetişen oyuncu, önce Salihlispor’da oynadı. Lise takımlarının bu süreçte başında Fatih Tanfer Ağabeyim vardı. Elbette Halil Bıçakçı Hoca’nın ve doğru yönetimlerin Salihli’nin futbolda zirve yapmasında payı büyük. Bizim kendimizi geliştirmemizde yaptığı iyilikleri hiçbir zaman unutamam. Daha sonra 1974 senesinde İzmirspor’a transfer oldum. Ardından 2 sene formasını giydiğim ve 1. Lig’den Süper Lig’e taşıdığımız Kayserispor’a gittim. Buradan da Adana Demirspor’a gittim ve 4 sene oynadım. 1984-85 senesinde Altay, beni almak istedi. Ben de bu teklifi kabul ettim. Mustafa Denizli, Galatasaray’a transfer olunca Altay da beni transfer etti. Orada da çok iyi anılarım oldu. Ardından kiralık olarak İzmir’in bir diğer yakasına, Karşıyaka’ya gittim. Yeniden İzmirspor ve Uşakspor maceralarım oldu. 32 yaşıma gelmiştim. Artık futbolu bırakmam gerektiğine inanıyordum. Futbola başladığım yerde, Salihli’de bu kez kariyerime noktayı koydum. Ümit Milli Takım’da da görev yaptım. O formayı giymek, maçlara çıkmak inanılmaz bir duyguydu.

- Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Kayserispor’a transferim benim için unutulmazdır. Burada takımımızı Süper Lig’e taşımıştık. Finalde Ankaragücü ile eşleştik. Herkes, Ankaragücü’nü favori olarak görüyordu. Tarafsız sahada oynanan maçı 3-0 gibi net bir skorla yenmiştik. Ben de o maçta iyi bir performans ortaya koymuştum. 1 gol 1 asistle oynayarak finale damgamı vurmuştum. Maç öncesi Kuşadası’nda kampa girmiştik. Burada herkes heyecanlıydı. Rakibimiz Ankaragücü olunca biraz da endişeliydik ama kendimize inanıyorduk, bu işi yapacaktık. Öyle de oldu. Bir de, Adana Demirspor’da oynarken bir Galatasaray maçı vardı. Biz, düşme korkusu yaşamıyorduk. Üst sıralara yükselmemiz de zordu. Galatasaray ise Adana Demirspor’u yenerse şampiyon olacaktı. Çıktık maça. İyi de oynadık ve kazandık. Bu zamanları asla unutamam.

- Yeni nesile önerileriniz var mı?

Bizler; arkadaşlık, güzel dostluk ve kardeşlikle bir takım olurduk. Bu da bizi başarıya taşırdık. Şimdi ki gençler, yetenekli ancak arkadaşını tanımıyor. Bu böyle olmamalı. Ben İzmirspor’da idari menajerlik yaptım. Orada da gördüm ki takım arkadaşını bilmeyen, tanımayan kişiler var. Sizi başarıya götürecek şey, yanında oynayan adamı tanımaktır. Yeteneklerini karakteriyle birleştirip hem iyi insan hem de iyi bir futbolcu olabilirler. Burada da devreye aile giriyor. Çocuklarını iyi yetiştirerek onları Türk futboluna kazandırmalılar.

- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?

Ne yazık ki futbolumuz gelişmiyor. Yabancı sayısı çok fazla. Takımlarımız neredeyse 10 yabancı, 1 Türk ile sahaya çıkıyorlar. Aslında yabancı oyuncular yerine kendimize kızmalıyız. Türk futbolcularımız kendilerine dikkat etmiyor, bakmıyorlar. Kendimizi geliştirsek yabancı oyunculara ihtiyaç duymayız. Yeteneğimizin yabancılardan aşağı kalır yanı yok. Bizim oyuncularımız, gelişimlerini iyi bir şekilde sürdürseler, yabancıya gerek kalmaz. İdarecilerde de çok suç var. Kendi dönemlerinde şampiyonluk yaşayarak iyi anılmak istiyorlar. Bunun için gereksiz harcama yapıyorlar. Antrenörlerin ise durumu içler acısı. Türk futbolu için kökten değişiklikler gerekiyor.

Şimşek amatörden kurtarılmalı’

Bizler bir döneme damgasını vuran, Türk futboluna efsane isimler yetiştiren İzmirspor'da futbola gözlerimizi açtık. İzmirspor'un bugünkü durumu beni çok üzüyor. Keşke bu durumu tersine çevirmek için elimden bir şey gelebilse. Ülkemizde yaşanan koronavirüs salgını sonrası Türk futbolunda birçok şey değişecek. Hiçbir şey eskisi gibi de olmayacak diyebiliriz. İşte altyapının bir kez daha önem kazandığı belki de milat olabilecek bir süreçle karşı karşıyayız. Bu süreçte tüm İzmir, kentin ismini taşıyan bu kulüp için elini taşın sokup, güç birliği yapmalı. İzmirspor, bir an önce amatörden kurtulmalı ve profesyonel liglere dönmeli. Eskisi gibi Türk futboluna yeni yetenekler kazandırarak, yoluna devam etmeli.