EgeKrallar ve eski hikayeler

Krallar ve eski hikayeler

17.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Krallar ve eski hikayeler

Çoook eskiden büyük ama aptal bir kral yaşarmış. Bu kralın en büyük derdi sert zeminin ayağını acıtmasıymış. Günlerden bir gün sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Herkes, kralın emrinin nasıl yerine getirileceğini düşünürken bir tek sarayın soytarısı bu fikre kahkahalarla gülmüş. Aslında o bilge bir adammış. Soytarı şunu söyleyip durmuş: "Kralın fikri komik!" Bunu duyan kral çok kızmış... Soytarıyı çağırtmış ve ona, "Bana daha iyi bir seçenek göster. Yoksa öldürüleceksin" diye buyurmuş. Soytarı hiç beklemeden cevabı vermiş: "Efendim küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın" demiş. Ve aslında ayakkabılar bu şekilde doğmuş. Buradan çıkarılacak sonuç, yaşamın her metrekaresine uygulanabilecek kadar büyük bir sonuç aslında...Sözün özü: Bütün dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok, sadece ayağını kaplamak aslında tüm dünyayı kaplar. İşte bilgeliğin başlangıcı da budur. Öyle çok sözün özü çıkar ki bu hikayeden! Soytarı diye gülüp geçtikleriniz sizi en büyük derdinizden kurtarabilir diyebiliriz mesela. Ya da koca ülkeyi yöneten bir kralın sarayının soytarısından daha aptalca fikirleri uygulayabileceği aklımıza gelebilir. Çok büyük bir düşüncenizin aslında küçük gördüğünüz bir fikirden daha komik olabileceğini de söyleyebiliriz. Antik bir Hint masalı vardır, bilmem hiç rastladınız mı? Çok eski ama yaşamın her bir metrekaresine de uyarlanabilecek bir hikaye... Aslında ne varsa eski hikayelerde var. Shakespeare'in hikayelerini bu yüzden çok seviyorum. En son iki yıl önce izledim bir Shakespeare oyununu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, William Shakespeare'in ilk dönem komedyalarından olan "Hırçın Kız" ile bir yaz akşamı İzmir'deydi. Oyunu biraz hatırlatmak gerekirse... "Hırçın Kız, Shakespeare'in İtalyan halk tiyatrosu Commedia dell'Arte'yle benzerlikler taşıyan kadın-erkek ilişkileri üzerine bir oyunudur. Oyunda, evlilik sürecinde kadınların, erkek şiddetine boyun eğmek zorunda oldukları anlatılır. Ancak çağdaş sahnelemelerin çoğunda, bu şiddet, erkek-kadın arasındaki sevginin ateşlediği bir aşk oyunu olarak yorumlanır...Hırçın ve evlenmek üzere gelen erkekleri huysuzluğuyla kaçıran bir abla (Katharina) ile ablası evlenmeden evlenemeyecek olan bir kız kardeşin (Bianca) yaşamı, sıra dışı bir damadın evlilik talebiyle değişir.Sözün özü: Dinsizin hakkından imansız gelir! Herkesin dilindeki Hırçın Kız Katharina, oyunun sonunda kocasının eğitiminden geçip, ezile ezile hizaya gelir. Shakespeare, Katharina'nın ağzından şu sözleri söyletir: "Hırçın bir kadın suyu bulanmış çeşmeye benzer." Elbette... Kadını kadın yapan duru, berrak, saf halidir. Hırçın bir kadını kimse çekemez. Ancak huysuz, aksi bir adamı da kimse çekemez! Hele bu iki zıt kutubun aşkını hiç kimse çekemez! Öyleyse sular durulmalı, tahteravallide dengeli oturmalı! Kadının hırçınlığına, huysuzluğuna biraz tatlılık eklenmeli. Erkeğe de anlayış!"Oyunun kadrosundaki Mehmet Ali Alabora ve Meltem Cumbul'u da ilk kez tiyatro sahnesinde izlemiştim. Hırçın Kız bu hafta İzmir'de bir kez daha sahneleniyor.. Ancak bu kez Oyun Atölyesi yorumuyla. Çok keyifli olduğunu duydum... İzmir Sanat'ta bugün, yarın ve pazar günü sahnelenecek Hırçın Kız güzel bir hikaye. İzlemediyseniz, izleyin derim.... bsen@milliyet.com.tr Shakespeare'dan Hırçın Kız