Ekonomi Mercimek, fasulye kalmadı umudumuz Gökçe nohut

Mercimek, fasulye kalmadı umudumuz Gökçe nohut

29.06.2008 - 00:55 | Son Güncellenme:

Amasya'nın elması, Bursa'nın şeftalisi, Erzincan'ın tulum peyniri, Malatya'nın kayısısı, Gaziantep'in fıstığı, Hereke'nin halısı... Kimi tarımsal, kimi el emeği göz nuru bu ürünler, bulundukları yörenin kültürel ve ekonomik zenginliğiydi. Bazıları marka olmayı başardı, bazılarıysa unutulmaya, daha kötüsü yok olmaya yüz tuttu... Bazıları artık yok, heykelleri var. İstanbul Bayrampaşa'nın bir zamanlar enginarıyla ünlüydü. Şimdi her metrekaresi çarpık yapılaşmanın birbirinden 'özel' örnekleriyle beton tarlasına dönen Bayrampaşa'da enginarın sadece heykeli var! Ya bol sulu Ayaş domatesine son yıllarda pazarda, markette rastlayan var mı? Artık perakendeciler raf ömrü daha uzun ürünleri tercih ediyor. Sert domates cinsleri doldurdu, rafta Ayaş domatesine yer kalmadı. Bu örnekleri çoğaltıp "Ah nerde o eski..." diye başlayan hayıflanma cümlelerine uzanmak mümkün ama umut veren gelişmeler de var. Coğrafi tescilini alarak ulusal markaların ürün gamlarına eklenen Ezine peyniri, 'Şam'dan hakkını alan Antep fıstığı, kurak ortamda bile yüksek verimiyle üreticisinin yüzünü güldüren Gökçe nohut ilk akla gelenler.

Mercimek, fasulye kalmadı umudumuz Gökçe nohut

Enginar yok, heykeli var
Bir zamanlar İstanbul-Bayrampaşa'nın enginarı meşhurdu. Enginar tarlaları gecekondu, sanayi sitesi doldu. Bayrampaşa’da değil enginar, çiçek ekecek bir karış boş yer kalmadı. Bayrampaşa Belediyesi eski günlerin hatırasına enginar heykeli dikti.
Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Vedat Şeniz, enginarın besin değerinin çok yüksek olduğunu belirtiyor. Enginarda bulunan 'ciarin' isimli madde karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım ediyor. Enginar, romatizma, üre, kolesterol ve damar sertliğine de iyi geliyor. Enginar bugün, Bursa, Ege ve Akdeniz bölgelerinde üretiliyor. 

Mercimek Kanada’dan geliyor
1987'de 600 bin ton mercimek fazlamız oldu. Dönemin TMO yönetimi Prof. Ayşe Baysal’ı ekrana çıkararak, mercimek yemekleri programı yaptı,  yemek kitapları dağıttı. Ama Türkiye bilimsel çalışma yapmadan boş boş otururken Kanada, Türkiye‘den götürdüğü tohumla soğuk iklimde yetişen mercimek çeşitleri geliştirdi, şimdi ihracatını yapıyor. Türkiye ihracatı bırakarak Kanada mercimeğine müşteri oldu.
Mercimek rekoltesi yerlerde süründüğü için yeşil mercimeğin kilosu 5 lirayı geçti.  TMO Kanada’dan ithalata başladı. 30 bin ton ithal edeceğiz. Mardin’de kuruyan mercimek tarlalarında inek ve koyun sürüleri otluyor.

Antep fıstığı pazarı kaptırıyor
Şam fıstığı bize gelince Antep fıstığı oldu. Siirt, Urfa ve Adıyaman’a yayıldı. Gaziantep, “Antep fıstığı” adıyla coğrafi işaret tescil belgesi aldı. Siirt itiraz etti, “Ben de coğrafi işaret isterim” dedi, o da aldı. İki ilin çekişmesi sürerken, dünya fıstık piyasalarında pazar ABD ve İran’ın eline geçiyor.
Türkiye, verimsiz bahçelerde ürettiği pahalı fıstığı ihraç etmekte zorlanıyor. Tüketici kilosu 15-20 liradan fıstık alıp yiyemiyor. Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü (AAE) meyilli ve kuru arazide bir dekardan 70-80 kilo verim alındığını belirtiyor. Sulu taban arazilerde, bir dekar alandan 200 kilo almak mümkün. 

Amasya elması yerinde sayıyor
Türkiye'de pek çok elma çeşidi var. Ama bunlardan sadece Amasya elması, ticari bir çeşit olma başarısını yakaladı. Fakat üretimi artmıyor. Çünkü bir yıl çok, ertesi yıl az ürün verdiği için çok karlı bir çeşit değil. Türkiye, Amasya elmasının bu sorununu çözemedi. Başka elma çeşitleri de geliştirmedik.
1950'li yıllarda Avrupa'dan gelen starking (kırmızı) ve golden (sarı) elmadan  tüketici artık bıktı. AB, bu çeşitleri 15-20 yıl önce terk etti, bodur elmaya geçti. Prof. Dr. Nurettin Kaşka, "25 milyon starking ve golden elmayı keserek onların yerine gala, red chef, granny smith çeşitlerini dikmeliyiz. Eğer bu süreci hızlandırmazsak yakında elma ithalatçısı olacağız" diyor. 

Nerede o eski Bursa şeftalisi?
1950'li yıllarda Bursa, şeftalisi ile ünlendi. O yıllarda en çok aranan çeşitler hale şeftali ve yarma şeftaliydi. 1960'lı yıllarda sanayileşmeye başladı. Bursa ovasını konutlar, fabrikalar istila etti, ova kalmadı. Bol sulu hale ve yarma şeftalinin yerini, sert, susuz ama raf ömrü uzun yeni şeftali çeşitleri aldı. Akdeniz, Ege ve Marmara’da yılda 500-550 bin ton şeftali üretiliyor. Bu arada tüysüz şeftali (nektarin) üretimi de hızla artıyor. 

Tokalon kayısı kalmadı
Malatya kayısısı, zerdalisiyle ünlüydü. Malatya kayısısı hala meşhur ama zerdalinin sesi soluğu çıkmıyor. Kayboldu gitti. Malatya, her yıl ürettiği 100 bin ton kuru kayısıyı pek çok ülkeye satıyor. Konya’nın ünlü tokalon kayısısı son yıllarda piyasada görünmüyor. Tokalon kayısının yerini Iğdır ve Mut (Mersin) kayısısı aldı.
Bizim yerli kayısı çeşitleri dekara 2-2.5 ton ürün verirken ithal yeni çeşitlerin verimi 5 tona çıkıyor. Kayısı üretiminde Malatya, Mersin, Elazığ, Kahramanmaraş, Isparta, Sivas, Iğdır başı çekiyor. Akdeniz kıyılarında, yeni çeşitlerle kurulan kayısı bahçeleri artıyor. 

Cerrah kuru fasulye bitti
Kuru fasulye çeşitlerimiz şöyle: Horoz, şeker, dermason, battal ve cerrah. Ayrıca barbunya, karnıkara (börülce) gibi çeşitlerimiz de var. İnegöl (Bursa) sanayileşince cerrah fasulyenin nesli tükendi. En iyi dermason fasulye Erzurum’dan Erzincan’dan gelirdi. Nüfus arttı ama  dermason fasulye üretimi artmadı.
Güney Marmara’da horoz fasulyenin yerini başka ürünler aldı. Kuru fasulyede dışa bağımlı olduk. En çok Kırgızistan’dan ithalat yapıyoruz. Arjantin ve Çin’den de kuru fasulye alıyoruz. Ulusal yemeğimiz kuru fasulyede dışa bağımlı olduk. 

Nar patlaması var, üretim kara düzen
Doktorlar antioksidan özelliğini anlatınca nar ve nar suyu tüketimi arttı, fiyatlar yükseldi, nar bahçeleri çoğaldı. Ama önemli bir hata yaptık. Yeni nar bahçelerini geleneksel nar çeşitleriyle kurduk.
Zengin ülkelerin tüketicisi, marketten kutuda danelenmiş nar alarak kaşıkla yiyor. Onlar, bizim gibi bıçakla keserek yemiyor. Bizim geleneksel nar çeşitleri danelenmeye uygun değil. Bu nedenle ihracat şansları yok. Son 2-3 yılda dikilen nar fidanları  verime geçince, 2010'da nar fiyatları dip yapacak. İstanbul Meyve Sebze Komisyoncuları Derneği (İsmeyder) Basın Sözcüsü Necdet Üzün, “Nar fiyatları geçen yıl geriledi. Bu yıl da fiyatın artmayacağını tahmin ediyoruz” dedi. Yeni bahçeleri danelenebilir çeşitlerle kurmalıyız. 

Ziraat 0900 kirazın rakibi yok
Kirazın anavatanı Giresun. Kiraz, adını Giresun’un antik adı Krezus’tan almış.  Türkiye'de üretimi hızla artan 0900 Ziraat cinsi kirazın rakibi yok. 2006'da ABD’yi geçerek dünya kiraz ihracatında birinci olduk. Türkiye, kaçınılmaz olarak dünya kiraz şampiyonu olacak.
Çünkü kiramızın lezzeti ve raf ömrü ile kimse yarışamıyor. 1986'da kiraz ihracatına başlayan Yavuz Taner, bu çeşidin üstünlüğünü keşfetmiş. Üretimi artırmak için Alara Fidan'ı kurarak, bodur Gisella anacı üzerine aşılı, 0900 Ziraat fidanı üretmeye başlamış. Taner, AB’nin en büyük kiraz ve kara incir ihracatçısı.  Bu yıl 26-28 kalibre kirazı, bahçede 3-5 YTL'ye satan üretici memnun. Bodur kiraz bahçeleri çoğalıyor. 5 yıl içinde  kiraz ihracatından 500 milyon dolar kazanacağız. 

Gökçe nohut dünyaya tavsiye edildi
Mercimek ve kuru fasulyede dışa bağımlıyız ama nohutta durum iyi. ‘Gökçe Nohut’ sayesinde dışa bağımlı olmadık. Akdeniz Hububat Bakliyat İhracatçılar Birliği Başkanı Mahmut Arslan öncülüğünde, İhracatçı Birlikleri ve Tohumculuk Araştırma AŞ'nin 1997’de başladığı çalışma sonunda geliştirilen Gökçe çok başarılı oldu.
Kurak ortamda dekara 150-200 kilo veriyor. Kuru fasulye, mercimek, buğday, mısır ve pirinç ithal eden Türkiye, bu sezon 250 bin ton nohut ihraç edebildi. Gökçe Nohut, Birleşmiş Milletler çatısı altında faaliyet gösteren Kurak Arazilerde Uluslararası Araştırmalar Merkezi tarafından tüm dünya ülkelerine tavsiye edildi.

Haberin Devamı

TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar:
Adapazarı’nın ünlü patatesi nereye gitti?

Eskiden Amasya elması, Bursa şeftalisi, kestanesi, ipeği, Malatya kayısısı, Balıkesir höşmerimiyle meşhurdu. Bu meşhurlar listesine bazı yeni yöreler, yeni ürünlerle katıldı. Bazı yörelerin meşhur ürünleriyse kaybolup gitti. Adapazarı’nın patatesi meşhurdu. Adapazarlı çiftçi patatesi bıraktı, mısıra döndü.
Çoğalan nüfus, değişen tüketici tercihleri, gelişen teknoloji, artan rekabet pazara sunulacak ürünlerin niteliğini, çeşidini etkiliyor. Pazar, raf ömrü daha uzun, üretim maliyeti daha düşük ürün istiyor. Bu nedenle, bol sulu meşhur Ayaş Domatesi, bugün pazarda çok aranan bir çeşit olmaktan çıktı. Yerini daha sert, yola dayanıklı, raf ömrü uzun yeni domates çeşitleri aldı.
Van’ın otlu peyniri, Erzincan’ın tulum peyniri, Bitlis’in zivzik narı, Adilcevaz’ın cevizi, Hereke’nin ipek halısı, Maraş’ın yemenisi, Gönen’in oyası kültürel ve ekonomik zenginliklerimizdir.. Her yöre, böyle özel ürünlerini tescil ettirerek onlara sahip çıkmalı. Bu miras ürünleri, çağdaş yöntemlere üreterek yaşatmanın ve para kazanmanın yollarını bulmalıyız.

Haberin Devamı

TZD Başkanı İbrahim Yetkin:
Kars’ta da  muz olur ama...
Anadolu'da 8 bin yıldır tarım yapılıyor. Gelişen teknoloji ve bilimsel çalışmalar sonucunda ülkemizin ürün deseninde son yıllarda önemli değişiklikler oldu. Bilimin yardımıyla Edirne’den Kars’a kadar, hür türlü tarım ürününü her yerde yetiştirilebiliyor. Maliyetine katlanabilirsek Kars’ta bile muz üretebiliriz ama, onların binlerce yıldan beri yetiştiği yörelerdeki tadı ve lezzeti elde etmemiz pek mümkün olmaz. Bu nedenle marka olmuş tarım ve gıda ürünlerini korumalı, kaybolmasına izin vermeden aktarmalıyız. Balıkesir’in kelle peynirini, Bursa’nın tulum tereyağını, Finike’nin portakalını çağdaş teknolojinin yardımı ile geliştirerek, ekonomik zenginliğe dönüştürebiliriz.

Mercimek, fasulye kalmadı umudumuz Gökçe nohut