Ekonomi Örcütleneceğuz da

Örcütleneceğuz da

03.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu yıl yüzde 25 artırılan çay taban fiyatının sıkıntıya soktuğu üreticiler, hem fiyatta pazarlık yapmak, hem de Çaykur’un özelleştirilmesinde söz sahibi olabilmek için örgütlenmeye başlıyor

Örcütleneceğuz da




Geçit vermez dağlarla, gökyüzü arasına sıkışıp kalmış ve çay üretiminden başka geçim kaynağı olmayan Rizeliler artık isyanda.
Bir yandan üretime getirilen kota ve IMF’nin dayattığı taban fiyatı, öte yandan çay bedellerinin geç ödenmesi ve özel sektörün insafına terk edilmişlik, Rizelileri “Çaya Konseyi" şeklinde örgütlenme aşamasına getirdi.
Fındık ya da Pamuk Konseyi gibi tüccar ve üreticilerden oluşan bir platformdan çok, kendi yetiştirdiği ürünün karşılığını isteyen işçi gibi “fiyat pazarlığı yapan bir sendikal anlayış içinde" olan çay üreticileri, örgütlenmeyi hükümetin tek taraflı fiyat açıklamasına karşı tepki olarak hayata geçirmeye çalışıyor.

210 bin aile geçiniyor
Üreticiler, ziraat odaları, Çaykur ve hükümet yetkililerinin oturup maliyet hesabı çıkarmasına rağmen, sonunda IMF’nin istediği taban fiyatının uygulanmasına tepki gösteren Rize’nin Ardeşen ilçesi Ziraat Odası Başkanı Adem Oğuz, hazırladığı rapor ile ilçe ve köyleri tek tek dolaşıp “örgütlenmeyi" anlatıyor. Rize’nin tamamı yanında Trabzon ve Artvin’i de kapsayan 767 bin hektar arazide üretim yapan 210 bin aileyi bir araya getirmeye çalışıyor.
Adem Oğuz, kısa sürede, Derepazarı, Çayeli, Pazar ve İkizdere ilçelerinde çiftçilerin tek örgütlenme biçimi olan ziraat odalarının da desteğini aldı.
Oğuz örgütlenmenin önemini şöyle anlatıyor:
“Ziraat odalarının yapısı, üreticileri yeterince temsil edemiyor. Yaptırımı yok. Onun için her yıl açıklanan fiyat üreticileri mağdur ediyor. Çay konusunda herkes fikir ortaya atıyor ama en az sesi çıkan üreticiler. Artık fiyatın dayatılmasına karşı, gelecek sene pazarlık yapmak istiyoruz. Yoksa çay vermeme kararını da düşünüyoruz."

Kenya çayı tehdit oldu
Geçen yıl 130 bin lira olan yaş çay alım fiyatının, yapılan tüm maliyet hesaplarının bir kenara bırakılarak, hükümet tarafından yüzde 25 oranındaki zam ile 162 bin liraya yükseltilmesi zaten fakirlik sınırında yaşayan Rizelileri iyice sıkıntıya sokmuş.
Rize’nin Pazar İlçesi Ziraat Odası’ndan Nurettin İnce, “Eskiden bir kilo yaş çay fiyatıyla üç kilo zeytin alınıyordu. Şimdi bir kilo zeytin için 10 kilo çay vermek gerekiyor." diye durumu özetliyor.
Dünya’da 2 milyon 800 bin ton kuru çay üretilirken, 1 milyon 700 bin tonu tüketilebiliyor. Bir milyon ton çay fazlası Türkiye’deki üreticileri de tehdit ediyor. Dünya çay üretiminin yüzde 27.2’sini Hindistan, yüzde 23.3’ünü Çin, yüzde 9.2’sini Srilanka, yüzde 9.3’ünü Kenya, yüzde 5.3’ünü Endonezya, ve yüzde 5.1’ini de Türkiye üretiyor. Türkiye’de gitgide ithal çayın tüketimi artarken, yerli çayın pazar payı yüzde 60’a gerilemiş durumda.
Derepazarı Ziraat Odası Başkanı Bünyamin Albayrak “İthal, çayın içine bağımlılık yapan madde konuluyor. Bunun için ithal çay konusunda önlem alınması lazım. Yoksa Kenyalıların çayı Rizeliler’in sonu olacak" diyor.
İlk kez 1888 - 1892 yılları arasında Bursa’da yapılan ve iklimin yetersiz olması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanan üretim denemeleri, 1937 yılında Rize’de olumlu sonuç vermiş. O yılları dün gibi hatırlayan ve yıllarca şoförlük yaptıktan sonra Ardeşen’de tarlası ile uğraşan Mustafa Kumoğlu, “İsmet İnönü çayı getirdiğinde 2.5 yaprak diye şart koydu. Ama bizimkiler şimdi 3.5 hatta 4.5 yaprak kesim yapıyor. Çayın filiz kısmı yerine sertleşmiş kısımları satılıyor. Bu da Rize çayının kalitesini bozuyor. Üretim fazlası diye ortaya çıkan da bu zaten. Bir dönümde 500 kilo yaş çay alacağına bir tona çıkıyor.
Kabahat biraz da bizde, ama bu fiyatla ayakta kalmakta mümkün değil. Hükümet yalnız çayı değil, Karadeniz’i de öldürdü" diyerek Türk çayındaki kalite bozulması sorununu da anlatıyor.

‘Gecikme faizi ödensin’
Bu yıl çay üreticilerine kota uygulaması da başladı. Çaykur üç sürgün dönemi boyunca dekar başına çay alımını 865 kilogram ile sınırladı.
Üreticiler mayıs ayında teslim ettikleri birinci sürgünün bedellerini yeni aldılar. İkinci sürgünün ödemelerine ise başlanmadı. Üçüncü sürgünün ne zaman verileceği ise belirsiz. Üreticiler geciken ödemeler için, çiftçilerden alınan zirai kredi faizleri kadar devletin “gecikme faizi" ödemesini istiyorlar.

Çay erozyonu önlüyor ama göçü durduramıyor
Rize kent merkezinin denize yapılan dolgunun üzerinde olduğu hesaba katıldığında, sarp dağların yamaçlarında çay üretimi yapılan arazilerin miras yoluyla bölünmesi de en önemli sorunlardan birisini oluşturuyor. Yüzde 50’si ortalama 4 - 5 dekarlık araziler üzerinde üretilen çay, dağlarda toprağın kaymasını engellerken, büyükşehirlere göçü engellemeye yetmiyor. Çayeli Ziraat Odası Başkanı soruyor;
“Dört dekar arazide toplam 3 ton çay alanın eline 500 milyon lira geçiyor. Çay fiyatı 162 bin lira olarak açıklandı ama kesintilerle 157 bin lira elimize geçiyor. Bir yıl 500 milyon lira ile bu insan ne yapar ?
Zaten buradakiler, büyük şehirlerden akrabalarının gönderdikleri yiyecekler olmasa açlıktan ölecek durumda"

Özel sektörün insafı yok
Ruhsatsız üretimlerle birlikte bir milyon tona çıkan yaş çayın ancak 550 bin tonu Çaykur tarafından alınıyor. Halen depolarında 130 bin ton kuru çay stoğu bulunan Çaykur’un yani hükümetin bu tavrı sayıları 360’ı bulan özel sektör çay fabrikalarının iştahını kabartıyor.
Devletin ilan ettiği fiyattan üreticinin malını alan özel çay fabrikaları parasını ise bir ya da bir buçuk yıl sonra ödüyor. Yani özel fabrikalar çayı alıyor, işliyor hatta satıyor bunun arkasından uzun süre sonra çiftçiye parası ödeniyor. Eğer sahibi fabrikayı kapatıp gitmemişse. Bazı fabrikalarda 100 kilo yaş çaya karşılık 7 kilo çay veriyor. Çiftçiler de bunu ya pazarda ya da büyükşehirde akrabalarına gönderip satıp paraya çeviriyor.

Çaykur’a ortak olalım
Çaykur’un 45 fabrikasının da özelleştirileceği düşünüldüğünde, çiftçilerin umutsuzlukları iyice artıyor. Tamamen özel sektörün eline bırakılacak olan çiftçiler, bu nedenle örgütlenmekten başka çare göremiyorlar. Ya Çaykur’un yeni sahiplerinin de dekar başına 800 kilo çay alım taahüdü vermesini yada üreticilerin de kuruma ortak edilmesini istiyorlar.

Rize’nin kivisi çıktı
Rizeliler 60 yıldan beri geçim kaynağı olan çayın yanında kivi üretiminde de uzmanlaşıyor. Toprak ve iklim koşulları uygun olduğu için Ardeşen Ziraat Odası tarafından yurtdışından getirilen fidanların halka dağıtılmasıyla başlanılan üretimin ardından ihracat da gündeme geldi.
1991 yılında başlayan deneme üretimi bugün 500 tona ulaştı. Türkiye’deki oteller yanında meyvesuyu üreticilerine de satılan kivinin 60 tonu geçen yıl Lübnan’a ihraç edildi. Ardeşen ve çevresinde 25 bin ağaçla yapılan üretim için 1997 yılında Kivi Pazarlama Kooperatifi kuruldu. Ancak artan üretimle birlikte, kivinin saklanması sorunu ortaya çıktı. Çiftçiler bunun için soğuk hava deposunun kurulmasını bekliyorlar.