25.09.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
EYLEM TÜRK / GÜNÜN SÖYLEŞİSİ
Fotoğraflar: Ozan Güzelce
Küçük, sanayicilikten milletvekilliğine uzanan kariyer sürecinde, “Siyaset mi zor, çikolata üretimi mi?” sorumuzu, “Biri uzun yıllardır içinde bulunduğum diğeri çok yeni adım attığım bir alan... İnşallah siyasi kariyerim de çikolata gibi tatlı anılarla geçer” diye yanıtlıyor. Küçük, siyasetteki öncelikli hedefinin ise kadınlar ve çocuklara yönelik projeler üzerinde çalışmak olduğunu söylüyor. Eski sanayici yeni siyasetçi Küçük, siyasete girme kararından eşiyle tanışma öykülerine, Meclis’teki projelerinden diyet programına kadar sorularımızı yanıtladı.
* Siyasetten önce Elit Çikolata’da yönetim kurulundaydınız? Kaç yıldır iş dünyasının içindesiniz?
Ben iş hayatına üniversite yıllarında atıldım. O dönemde özel İngilizce öğretmenliği yaptım. Onu takiben 8 yıl kadar tekstil sektöründe ticaret deneyimim oldu. Ocak 2011 tarihine kadar 10 yılı aşkın bir süre Elit Çikolata’da yönetim kurulu üyeliği görevini yürüttüm. Aralık 2010’da ise kurulduğu günden beri destek verdiğim Cumhuriyet Halk Evleri Yönetim Kurulu’nda görev yapmaya başladım. Son genel seçimde de CHP İstanbul Milletvekili olarak parlementoya girdim.
* Politikaya gireli kısa bir süre oldu ama kıyaslamanızı istesem sizce siyaset mi zor, çikolata üretimi mi?
Biri uzun yıllardır içinde bulunduğum diğeri çok yeni adım attığım bir alan... İnanç, dürüstlük, sevgi, emek ve de Allah’ın yardımı ile her işte başarının geleceğine inanırım. İnşallah siyasi kariyerim de çikolata gibi tatlı anılarla dolu olarak geçer.
* Siyasete girme kararını nasıl verdiniz?
Yaşadığımız topluma karşı hepimizin ödev ve sorumlukları olduğuna inanıyorum. Hepimiz ülkemizin daha zengin, daha adil, daha gelişmiş ve çağdaş standartlarda olmasını arzu ederiz. Ben benim konumumda, donanımımda birisi için siyasete katılmanın, bu demokratik hakkı kullanmanın sosyal sorumluluk açısından bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Evimizin dışında sorunlar devam ederken kişisel olarak bizlerin iyi durumda olması bir şey ifade etmez. Toplum bir bütündür, büyük bir ailedir. Siyaset de en etkin sonuç alınabilecek bir alan olduğu için siyasete girmeye karar verdim.
* CHP’yi tercih etmenizdeki neden ne?
CHP her şeyden önce Atatürk’ün kurduğu bir parti. Ben Atatürk’ün çizdiği modele, işaret ettiği yola yürekten inanan, Cumhuriyet’imizin kadınlara sağladığı imkanlardan yararlanmış bir bireyim. Kadın haklarının mimarı olan, demokratik ve laik yapıyı merkeze alan bir siyasi parti olduğu için CHP’deyim. Benim için CHP toplumun daha eşit,insanların daha özgür olması gerektiğini savunan ilerici bir kimliğin ifadesi.
* Dedeniz de siyasetçiymiş. Siyasete ilginizde onun etkisi var mı?
Evet dedem İhsan Şerif Özgen TBMM’de Başkanlık Divanı İdare Amiri olarak görev yapmış bir Demokrat Parti Kütahya milletvekiliydi. Annem gibi dedem de eczacıdır. Ben 4 yaşındayken vefat ettiği için kendisini hep annemden dinledim. Annem dedemin ‘dürüst, onurlu, cesur ve yenilikçi’ bir kişi olduğunu anlatır hep. Bu nedenle dedemle gurur duyarak büyüdüm. Dedemin izinde gitme kararım gerek annem tarafından gerek dayım eski Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen tarafından büyük bir memnuniyet ve duygusallıkla karşılandı. Allah mahçup etmesin diyorum.
‘Hafta içi diyetteyim’
* Sporla ve diyetle aranız nasıl?
Gençlik yıllarımda uzun yıllar yüzdüm ve tenis oynadım. Artık belfıtığı rahatsızlığım olduğundan sadece yürüyüş yapabiliyorum.
Diyete gelince, evet haftanın 5 günü diyette gibi beslenmeye dikkat ederim. Hafta sonları disiplini elden bırakırım. Galiba her alanda olduğum gibi beslenmede de iradeli ve ölçülüyüm.
‘Hafta içi diyetteyim’
n Sporla ve diyetle aranız nasıl?
Gençlik yıllarımda uzun yıllar yüzdüm ve tenis oynadım. Artık belfıtığı rahatsızlığım olduğundan sadece yürüyüş yapabiliyorum.
Diyete gelince, evet haftanın 5 günü diyette gibi beslenmeye dikkat ederim. Hafta sonları disiplini elden bırakırım. Galiba her alanda olduğum gibi beslenmede de iradeli ve ölçülüyüm.
‘Genel Başkanımız bizi vekil çıkaramadığımız illerle görevlendirdi’
* Siyasi çizginizde kadınlar, yoksulluk ve değişim nerede yer alıyor? Bunlara yönelik ne gibi projeleriniz var?
Öncelikli siyasi hedeflerim arasında toplum hayatında yeterli görünürlükleri olmayan, sesleri duyulmayan, ihtiyaçları ve hakları yeterince dikkate alınmayan ve sadece seçimden seçime hatırlanan yoksul ve eğitimsiz kadınlarımız ile çocuklarımız var. Bu bağlamda Cumhuriyet Halk Evleri’nin misyonuna gönülden inanıyorum. Ve de engelli vatandaşlarımızın TBMM’de daha fazla temsil edilip, içinde bukundukları yalnızlık ve çaresizlik hissinden kurtulmalarını sağlayacak çözümler üretmek istyorum. Bu da Ankara’yı herkese ve her yere yakınlaştırmak demek.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda görev almam nedeniyle kadın sorunları, kadın hakları, eğitimi, istihdamı, kadına yönelik şiddet konularına daha fazla ağırlık vereceğim. Bu anlamda da mutluyum. Bu nedenle meslek edindirme projelerini çok önemsiyorum.
Ayrıca Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, bizleri seçimden sonra milletvekili çıkaramadığımız 33 şehir ile görevlendirdi. Bu illerde teşkilatı, örgütlenmeyi denetlemek, halkın ne düşündüğünü öğrenmek için çalışacağız. Ben Gümüşhane ve Nevşehir’den sorumlu oldum.
‘Dokunulmazlık gazetecilere ve sanatçıyada verilsin'
* Siyaset hayatına girdiğiniz süre içinde nelerle karşılaştınız?
Gerek seçim gerekse de Ramazan ayı çalışmalarımda gittiğim her yerde ilgi, sevgi ve coşku ile karşılaştım. Herhalde hiç bir mekanda hiç bir mahallede yabancılık çekmedim. Bunda sıcak kanlı olmam faydalı oldu diyebilirim.
Benim siyasi hedefim ülkemizin içinde bulunduğu kutuplaşma iklimini ılımanlaştırıp, birleştirici, uzlaşmacı ve yapıcı bir uslubun hakim olduğu bir yasama organının oluşmasına katkı sağlamak. Vatandaşlarımızın bizden beklediği gergin ve partizan bir Türkiye değil, farklı düşüncelerin yanyana olabildiği ve bu düşüncelerden çözümler üretebilen bir Türkiye. Mecliste kadın milletvekili sayısının artmasının bu anlamda büyük fayda sağlayacağını düşünüyorum.
Yine çok önem verdiğim bir diğer konu da sadece milletvekillerinin değil, sanatın, sanatçının, ifade özgürlüğünün, gazetecinin, yazarın, öğrencilerin, gençlerin, akademisyenlerin, bilim insanlarının da dokunulmaz olmaları gerektiği. İleriye ancak farklı eser ve fikirlerin yaratıcı çarpışmaları sonucu gidebiliz.
‘Tanıl, siyasi mücadeleye girme isteğime büyük destek verdi’
* Tanıl Bey ile tanışmanız nasıl oldu?
Tanıl ile 1973 yılında Silivri’deki yazlık sitemizde tanıştık. Aynı arkadaş grubunda -ki halen çoğu ile dostluğumuz devam eder- başlayan tanışmamız zamanla birbirini beğenmeye, tanımaya, etkilenmeye ve flörte dönüştü. Tanıl ile 24 Aralık 1982’de evlendik. 1 mayıs 1984’de de kızımız Gözde dünyaya geldi.
* Eşiniz siyasete girmeniz konusunda sizi destekledi mi?
Evet, büyük destek verdi. Tanıl, ülkem için görev yapma arzuma, buna kendimi hazır hissedip siyasi mücadeleye girme isteğime ve bu uğurda yola çıkma kararıma her zaman saygı duydu.
* Siyaseti gördükten sonra eşinizin de siyasete girmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?
Daha yolun çok başındayım. Şu ana kadar gördüklerimden de, olduğum yerden de çok mutlu ve çok umutluyum. Eşime gelince, Tanıl’ın kendisine gelen tüm tekliflere rağmen siyasete girmemek kendi kararıdır. O siyaset yerine sivil toplum alanında ülkemize hizmeti seçti ve uzun yıllardır da bu bağlamda mücadele veriyor. İkimizin de yolu açık olur inşallah.