Ekonomi Turing'in antikaları gitti mülkleri de tehlikede

Turing'in antikaları gitti mülkleri de tehlikede

24.01.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Turing'in antikaları gitti mülkleri de tehlikede

Turingin antikaları gitti mülkleri de tehlikede


Eylem Türk


       Yıldız Parkı, Malta Köşkü, Çadır Köşkü, Emirgan, Beyaz, Pembe, Sarı Köşkler'i İstanbul halkına yeniden kazandıran Çelik Gülersoy'un başında olduğu Turing'in nefesi tükenmek üzere.
       Elindeki sınırlı kaynakla sanata ve kültür yaşamına yeni bir soluk getirmeyi amaçlayan Turing'in eski Turing olmadığını söyleyen Gülersoy, turizm işletmelerinin iflasın eşiğine geldiğini, üst üste alınan darbelerle bir hukuk cinayetine kurban gittiklerini belirtti.
       Malta Köşkü ile Türkiye'ye Europa Nostra Ödülünü kazandıran Gülersoy, "Önce antikaları sattık. Böyle giderse sıra, mülklere gelecek. Küçülmekten başka çare yok, yarıya yakın işçimizi çıkaracağız. Fenerbahçe Parkı'ndan çıkacağız. Soğuk Çeşme Sokağı'nın bir bölümü zaten boşaldı" dedi.
       Turing'i Paris'e benzeten Gülersoy, "Paris tüm sorulara cevap veren bir şehir. Turing de öyle. Her soruya cevap verir" diye konuştu. İstanbul'un ikinci mimarından sorularımıza cevap aldık:
       - Turing eski Turing değil diyorsunuz. 77 yıllık bir geçmişi olan bu kurumda yaşanan olumsuz değişimin öyküsü nasıl başladı?
       Gülersoy: Geldiğimiz nokta birkaç olumsuz gelişmenin sonucu. Bunun başında 1990'da merhum Adnan Kahveci'nin Türkiye'ye giriş rejimini değiştirmesi geliyor. Dışarıda oturan Türkler, ülkeye girerken taşıtları bir teminat olarak gösteriyordu. Bu değiştirildi ve serbestleştirildi. Bununla kurum 20 yıldır süregelen gelirinin yüzde 80'ini kaybetti. Liberasyon sonucunda girip de çıkmayan taşıtların miktarı birkaç yüzbini geçti. Bunların sadece 30 bini Mercedes'ti. Futbolcuların, bakanların altından kaçak Mercedesler çıktı. Türkiye bu kadar zengin mi?
       - Kurum'un işlettiği park ve köşkler elinden alındı.
       Gülersoy: Talihsiz olaylar bununla da bitmedi. Kuruma ikinci darbe belediyeden geldi. Evet parklar, köşkler gitti. Bu kuruma ekonomik açıdan çok fazla zarar vermedi. Bu tip kurumlar rantabl değildir. Ekonomik işletmeyi bilmediğimiz için muhaliflerimiz bizi suçladı. Ancak bu görüşün anlamı yok, çünkü işletme yönünden kurum beceriksiz olsaydı binlerce davet düzgün yapılmazdı. Verimsizlik işin tabiatından geliyordu. Aynı verimsizlik belediyenin başında ama ne gam!
       - Devamında neler oldu?
       Gülersoy: Üçüncü ve asıl en büyük darbe Danıştay'dan geldi. Bu kurum 77 yıllık bir kurum. Bunun 65 yılını vergi ödemeden geçirdi. Çünkü yaptığımız iş kamu hizmeti. Gümrükler vergi veriyor mu? Biz de elmanın yarısıyız. 12 yıl önce bir maliye müfettişi, kurumu teftiş etti. Hesaplar her zamanki gibi temiz çıktı. Müfettiş bey gümrük faaliyetini vergi konusu saydı. Mahalli vergi dairesi tahakkukta bulundu. İtiraz ettik kazandı. Anayasamız yargı kararlarının herkesi bağlayacağını yazıyor. Fakat hayır, öyle olmadı. Ertesi yıl aynı vergi dairesi yeniden tahakkukta bulundu. Eldeki yargı kararı bir yıla ait değildi. Bunun üzerine yine dava ettik. İstanbul'da kazandık Danıştay'a gittik. Üçüncü kez kazandık.
       - Dördüncü davaya gerek görüldü mü?
       Gülersoy: Evet yine dava açıldı ve biz dördüncü yıl davayı kaybettik. Çünkü Danıştay fikir değiştirdi. Çünkü kişiler değişmiş. Böyle bir lüks dünyada görülmüş müdür? O tarihten beri vergiyi ödüyoruz. Geçen yıl vergi dairesi yeni bir tezle kapımıza geldi. "Gecikme cezanızı ödeyeceksiniz" diye.
       Dedik ki ödemedik, çünkü devletimiz bize ödeme dedi. Elde yargı kararı varken hangi mükellef ödeyeceğim diye tutturur. Kalktık Danıştay'a gittik. Durumumuzu anlattık. Dava açtık, gerekçesiz kararla reddedildi ve kaybettik.
       - Ne kadarlık bir borç ödemek zorunda kaldınız?
       Gülersoy: Toplam 225 milyar lira. Mevcut durumda kurum ayakta kalmaya uğraşıyor. Tüzüğünüzün gereği el atmamız gereken hiçbir turizm ve sanat konusuna sahip çıkamıyoruz. Elimize geçen üç kuruşu da cezanın faizine ödüyoruz. Geçen yıl faize ödediğimiz para 75 milyar lira.
       Deprem ve Apo'nun yakalanmasının da turizme yaptığı tahribat ölçülür gibi değil. Güneydeki konaklama tesisleri çökme noktasında. Üç kesim var ki bunlar için durum trajik. Sermayeyi kendi kazananlar ki bunun içine Turing de giriyor. İkincisi işini kaybeden personel. Üçüncüsü de çarşı esnafı.

'İflasın eşiğine geldik'

       - Vergi borcu ve turizmde yaşanan kriz, hangi sonuçlara yol açtı?
       Gülersoy: Soğukçeşme sokağı boşaldı ve durma noktasına geldi. Biz, personelimize ve devletimize karşı yükümlülüklerimizi yerine getiren masum bir vergi mükellefiyiz. O yüzden yüksek kıdem tazminatları ödüyoruz. Garsonlara bile 5 milyar tazminat ödüyoruz. Turizmin bu durumu işletmelerimizi iflasın eşiğine getirdi. Köşklerden kalan antikaları sattık. 45 milyar lira gelir elde ettik. Bu da 5 - 10 kişinin tazminatını karşıladı. Bugünlerde başımız Kadıköy Belediyesi ile problemli. Fenerbahçe Parkı'nı çamur deryasından cennet bahçesine biz çevirdik. Tek temiz para parkın otoparkından geliyordu. Bu geliri belediyeyle paylaşıyorduk. Geçen yıl zabıta geldi parkı kapattı, mühürledi. Belediye mühürü söküp açtı. Tek yanlı işletmeye başladı ve otopark gelirinin üstüne oturdu. Bu durumda Fenerbahçe'den de çıkmamız gerekecek. Üzerine oturduğu kurum payı 50 milyarı buldu. Bu para personelin üç aylık maaşını karşılar. Biz de onunla bahar aylarını bulup, nefes alabilirdik.
       - İşçi çıkartacak mısınız?
       Gülersoy: Paskalya'ya kadar işçileri tek tek işten çıkartacağız. Paskalya'da yüzde 50 indireceğiz. Görüldüğü gibi Danıştay'ın sorumlu olduğu bir hukuk cinayetinin nedeniyle bir kültür şehri ışıklarını söndürüyor. Kurumun şu anda mülkiyetinde Sultanahmet Grubu ve Safranbolu evleri kaldı. Kurumun mülkiyetinde olmayan şehre ait tek yer Fenerbahçe Parkı. Bu parktan da çıkacağız.
       Küçüleceğiz. Soğukçeşme'de işçi sayımızı 42 kişiden 20'ye düşüreceğiz. Yeni projelere elveda demek zorundayız. Bu yazda işler açılmazsa en son olarak mülk satışına başvuracağız.