26.07.2020 - 20:25 | Son Güncellenme:
Yaklaşık 10 yıldır düzenli olarak kamp yapıyor ve yeni yerler keşfediyorum.
Kamp yapmaya başladığım zamanlarda Türkiye'de dağcılar hariç kamp yapan insanları görmek pek olası değildi.
Zamanı geldiğinde artık hafta sonları yaptığım kampların ve doğa da geçirdiğim zamanın bana yeterli olmadığını anladığımda işimden istifa edip kendimi tam anlamıyla doğanın kollarına bırakmış oldum.
Tabi bu öyle sanıldığı gibi kolay olmuyor maalesef.
İşi bırakmak ve yola düşmek işin en kolay kısmı.
Bunun için biraz birikim ne yazık ki şart ve aynı zamanda ekonomik, en düşük bütçe ile sağlıklı yaşamayı ve seyahat etmeyi başlı başına ayrı bir süreç.
Yolda olmak gibi hayalleri olanların kendilerini çok iyi hazırlamaları gerekiyor.
Benim ilgi alanım fotoğraflar. Ben bu konuda hobimi işime çevirmiş durumdayım ve kendimi geçindirecek kadar olan parayı fotoğraf çekerek kazanıyorum. Çeşitli siteler ile anlaşmalarım var ve çektiğim fotoğrafları bu mecralarda alıcısına ulaştırıyorum. Bu sayede ise karnımı doyuruyor, yolda olabiliyorum. Yola çıkacak arkadaşlar için az da olsa düzenli bir gelir kaynağının olması ne yazık ki olmazsa olmaz bir durum. Ne demişler ? Hazıra dağ dayanmaz :)
İşi bıraktığımda açıkçası kendimi büyük bir boşluğa kapılmış hissettim ve bu yaşadığım his hoşuma gitmedi bu yüzden zaten hazırda beklettiğim çantamı alarak 1 hafta içerisinde yaklaşık 8000 KM sürecek otostop ile İran yolculuğuma başladım.
Sanırım içimdeki boşluk hissini dolduracak en güzel his yolda olma hissi.
Corona virüs sonrası hepimiz doğanın kıymetini daha iyi anlayıp kendimizi karavanlara, çadırlara atıp kamplara koştuk.
Kamp yapmak ülkemizde pandemi ile birlikte çok daha fazla popüler oldu ve bir çok insan ilk kamp tecrübelerini pandemi süresinde yaşadı.
Doğada olmanın, gece yatağında yatarken yıldızları izlemenin, şehirler sıcaktan kavrulurken sen serin serin uyumanın keyfini bir defa aldığın zaman bu işin geri dönüşü olmuyor.
Benim kamp yaptığım yerler genelde bakir alanlar oluyor.
İnsandan ne kadar uzak o kadar keyifli oluyor benim açımdan.
Özellikle herhangi bir gürültüden uzak, kendimle baş başa kalabildiğim, şehir ışıklarından uzak alanlar seçmeye özen gösteriyorum ki gece yıldızları daha net görebileyim.
Böyle yerler bulduğumda fark ettiğim başka bir şey ise çok normal zamanlara göre daha sağlıklı düşündüğüm, çok daha üretken olduğum.
Tabi burada okuyanları da yanlış yönlendirmek istemem.
Tenha ve uzak yerler kesinlikle belli bir tecrübe gerektiriyor.
Bu tecrübeyi zaman içinde edinmeden, bölgeyi, yaban hayatını iyi tanımadan yeni arkadaşlar için böyle bir kamp türünü önermiyorum.
Benim kullandığım 2 farklı ulaşım şekli var.
Birincisi kendi motosikletim, ikincisi ise otostop.
Pandemi sürecinden önce otostop ile seyahat etmek oldukça eğlenceli ve keyifli oluyordu.
Pandemi ile birlikte otostop ile seyahat ne yazık ki oldukça riskli.
Bu yüzden 200cc lik ufak motosikletim ile tüm seyahatlerimi gerçekleştiriyorum.
Ahh o motosikletimin dili olsa da konuşsa.
Öyle yollarda beni taşıyor ki, ben olsam çoktan pes etmiştim.
Buna korku diyemem fakat mutlaka endişelerim oluyordu ki hala oluyor.
Sonuçta aracına bindiğiniz insanı tanımıyor, huyunu suyunu bilmiyorsunuz.
Bu biraz endişe verici bir durum fakat insan her şeye çok çabuk uyum sağlayabiliyor.
Uzun süre otostop ile seyahat ettiğiniz zaman size kazandırdığı bir yön oluyor.
İlk görüştü insanlar hakkında daha fazla fikir sahibi olabilme yeteneği.
Bu çok önemli bir yetenek. Sanırım bu sayede istemsizce de olsa daha sağlıklı seyahatler gerçekleştirebiliyoruz.
Plansız bir yola çıktığım zaman işler bir türlü rayına oturmuyor bende.
Mutlaka bir planım oluyor. Hatta birden çok planım oluyor fakat bunların kaçını hayata geçirebiliyorum burası tartışılır.
Yolda her şey bir anda değişebiliyor. Gününüz çok kötü giderken ufacık bir olay birden bire gününüzü güzelleştirebiliyor.
Yola çıkıyorsanız her koşula, her duruma hazırlıklı olmalısınız.
Bu da güçlü bir irade ve kararlılık gerektiriyor.
Pandemi ile birlikte seyahat konusunda oldukça kısıtlandım, kısıtlandık.
Bu aralar Ege bölgesinin keşfedilmemiş yerleri ile ilgileniyorum.
Saatlerce yürüyor, buraya insan gelmez dediğim yerlere ulaşmaya çalışıyorum.
Sokağa çıkma yasakları hariç kamplarım hiç aksamadı. Şahane yerler keşfettim, pandemi süresinde bile muazzam zamanlar geçirdim, geçiriyorum. Hem 0 risk ile.
Aslında başıma kötü anlamda bir şey gelmedi fakat çok telaşlı, hareketli, stresli günlerimiz oldu.
Ben İran'a arkadaşım Ali Ekber ile birlikte gittim.
Normalde rotamız İran üzerinden Azerbaycan, Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Moldova, Macaristan, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Bulgaristan ve son olarak Türkiye'ye dönüş olacaktı fakat seyahatimizin 3. haftasında 1 günde her şey değişti ve ülkeden kaçış evremiz başladı.
Normalde miminum 3 ay planladığımız seyahatimiz 25 günde son bulmak zorunda kaldı.
Pandemi haberini aldığımızda Yaz'd şehrinde geziyorduk ve İran'da yerel seçimler vardı.
Seçimler biter bitmez 1 saat sonrasında Corona'dan ölen insanların haberi geldi.
Başlarda pek inanmadık çünkü bu kadar hızlı bir gelişim ihtimali aklımıza oturmadı.
Aradan 1 gün geçti ve yerel TV kanalları, ulusal kanallar da haber üstüne haber yapmaya başladığında endişelerimiz oldukça arttı ve dönüş için plan yapmaya başladık.
İlk tercihimiz bir an önce dönmek için uçak bileti almak oldu, aldık fakat 2 gün sonrasına bilet bulabildik.
Bu yüzden uçak zamanımız gelinceye kadar uçuş yasakları geldi.
Bu sefer planlarımızı değiştirip otobüs yolculuğu ile sınıra ulaşmak için bilet aradık.
Bulmak zor olsa da bir şekilde, fazla ödeme yaparak bilet bulduk.
Yaklaşık 19 saat süren ve 3 defa otobüs değiştirdiğimiz uzun bir yolculuğun ardından sınıra yakın bir şehir kasabasına ulaştık.
Bu arada havanın da -15 derecelerde olduğunu söylemem gerekiyor.
Planımız geceyi kasaba da geçirmek ve sabah bir şekilde ulaşım yolu bularak sınıra ulaşmaktı ve bunun için geceyi temiz olduğunu düşündüğümüz bir hostel de geçirdik.
Sabahın ilk ışıkları ile birlikte hem otostop deneyerek hem de gecen otobüsleri durdurmaya çalışarak bir şekilde yola çıktık ve şansımızın da yaver gitmesiyle otobüs ile sınır kapısına ulaştık.
Bundan sonrası biraz daha rahat oldu ve sınırda gerekli kontroller yapılarak ülkemize giriş yaptık.
Biz ülkeye giriş yaptıktan 14 saat sonra İran ile tüm sınır kapıları kapandı ve ne yazık ki içeri de bir çok gezgin arkadaşımız kaldı.
Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra çoğu otostop olmak üzere önce Hakkari, ardından Van, Ağrı, ve son olarak Kars'a ulaştık.
Burada son dakika olan iptaller yüzünden Doğu Ekspresi treninde yer bulduk ve Ankara'ya kadar tren ile seyahat ettik.
Buradan da İzmir'e otostop ile devam ettik evlerimize döndük.
Aklı başında insanlar olarak direkt hastaneye gittim ve durumu izah ederek kendimi karantinaya soktum.
Bu arada testlerim yapıldı ve sonucu negatif gördükten sonra evime döndüm.
Bunu inan ben de bilmiyorum :) Sanırım son rotamızdan yeni dönmüş belki de yeni bir rotaya çıkma hazırlığında olurdum.
Belki de Türkmenistan üzerinden başlayan bir rotada olurdum.
Bu kadar yolda zamanı gecen birisinin anıları olmaz mı hiç, elbette var.
Tek başıma çıktığım bir kampta ormanın derinliklerine doğru bir yerlerde kurmuştum çadırımı.
Ama o kadar derinlerdeydim ki bağırsam bile sesimi duyacak kimsenin olmadığı kadar.
Gece ufak bir ateş yaktım ve tam keyif yaparken çıtırtı halinde sesler duymaya başladım.
Fenerimi arkama doğru tuttuğumda bir tilki ile oldukça yakınlaşmıştık.
Alışkın olduğum için pek önemsemedim çünkü ne yemeğim ne de onların ilgisini çekecek bir şeyim vardı. Bu konularda dikkatliyimdir.
Aradan 5 dakika daha geçti ve sesler biraz daha arttı.
Bu arada tekrar feneri çevirdim ve tilkilerin 3 olduklarını fark ettim.
Bu durum biraz endişe vermişti çünkü normal şartlar altında özellikle tilkilerin bu kadar fazla yaklaşması ve sürü halinde bulunmaları alışageldik bir durum değil.
Yerimden kalkarak yüksek ses yaptım ve kaçmalarını sağladım. Pek fayda olduğunu söyleyemem çünkü 10 dakika sürmeden 6-7 adet tilki olmuştu etrafımda.
Zarar geleceğini anladım ve bir yandan ses yaparak bir yandan apar topar çadırımı toplamaya başladım.
Şansım yaver gitti ve sağ salim çadırımı topladım ve oradan ufak ufak uzaklaşmaya başladım.
Ben uzaklaşırken en son gördüğüm 10 civarında bir tilki sürüsüydü.
Allah'tan takip etmediler ve rahat bıraktılar. Yoksa ciddi anlamda problem yaşayabilirdim.
Yaklaşık 1 hafta sonra bu sefer gündüz ışığında aynı yere gittim ve etrafı dikkatlice izledim, taradım.
Benim kamp kurduğum yerde tilki yuvası olduğunu gördüm.
Bu yüzden, yuvalarına çok yakın olduğum için bu problemi yaşadığımı anladım ve o gün bu gündür ormanda kamp yaparken her zamankinden çok daha dikkatli davranıyorum.
Bu sıralar Türkiye içinde 4000 KM lik bir rota hazırlığındayım. Motosiklet ile yarı Türkiye turu diyebiliriz.
Yaklaşık 20 -25 gün sürecek bir ara rota olacak bu. Bir aksilik olmazsa Bayramın 1. günü tur başlayacak.
Bu yüzden şimdiden göreceğim, keşfedeceğim yeni yerlerin heyecanı var üzerimde.
En büyük planım minimum 3 yıl sürecek bir Asya seyahati.
Bunu ailemden bana büyük destek veren dayım ile gerçekleştirmek gibi bir planım var.
Şimdiden ufak ufak üzerinde konuşmalarımız başladı.
Zaman neyi gösterir bilinmez ama planlar değişse de yollar değişmiyor.
Yollarda olmaya devam edeceğim.
Kamp yapacakları alanları mutlaka önceden araştırmalarını ve gittiklerinde kötü bir sürprizle karşılaşmadan keyifli bir deneyim yaşamalarını isterim.
Bu zamanda otostop ile seyahat etmek oldukça riskli fakat yine de tek imkan bu ise çok dikkatli olmalarını, önce kedilerinin ve ailelerinin sağlıklarını düşünmelerini istiyorum.
Keyif her zaman yapılır. Sağlık olmazsa keyif yapmak mümkün olmuyor. Ayrıca @yoladuscom Instagram hesabımda da zaman zaman bu konularla ilgili bilgiler veriyorum.
Bu aslında tek çıktığım seyahatlerde de, arkadaşlarımla birlikte yaptığım gezilerde de üstünde durduğum bir konu.
Malum düşük bütçeler ile yaptığım gezilerde yemek konusuna da büyük bir bütçe ayıramıyorum bu yüzden hava şartlarına göre yemek tercihlerim çok değişiyor.
Bazen bir tavuk dönerle tüm günü geçirirken bazen şahane sofralar kurabiliyorum.
Bu tamamen hava şartları ve o an bulunduğum konum ile alakalı.
Özellikle dağlık alanlarda genellikle daha pratik ve yapımı kolay yiyecekler tercih ediyorum.
Bulgur pilavı, makarna, bolca salata, patates (yemeği, kızartması, salatası), çorba çesitleri (Mercimek, Tarhana, Domates).
Şehre daha yakın yerlerde ise imkanlar daha fazla olduğu için yukarıdaki yemeklere ek olarak bolca beyaz et ve kırmızı ete de soframda yer veriyorum.
Bu işin en sevdiğim taraflarından birisi de yol üzerinde denk geldiğim köylerden edindiğim gıdalar.
Hepsi cok taze ve besleyici. Özellikle gördüğüm bahçelerden izin alarak evlerinden göz hakkı alıyorum :)
Bir de bu işin taşıma kısımı var ki en zor tarafı o.
Çantanın içi zaten dolu durumda olduğundan fazla yiyecek taşıyamıyorum.
Bu yüzden gıdalarımı günlük veya en fazla 2 günlük olarak almayı tercih ediyorum.
Konakladığım yerlerde 2 günden fazla kalacaksam eğer mutlaka bir şekilde en yakın alışveriş yapacağım yere ulaşıyor, tekrardan 2 günlük bir alışveriş yapıyorum.
Aslında yolda çoğu zaman gezginler olarak bizleri sofralarına davet eden bir çok iyi niyetli insan ile karşılaşıyoruz.
Böyle güzel davetleri ise geri çevirmek büyük bir ayıp. Bu yüzden yemek konusunda büyük problemler yaşadığımı söyleyemem.