15.12.2013 - 18:06 | Son Güncellenme:
MİLLİYET MAGAZİN SERVİSİ
Dünyası yıkılıyor. Ama "Ozan" ve "'Umut"un mutlu ve devamlı bir evlilikleri olmayacak. "Hakan" onların kötülüklerini ya da mutsuz olmalarını isteyen biri değil. Sadece aşık olduğu kadın evleniyor. Bu yüzden çok duygusal. Bir yandan da kendisiyle savaş vererek 'Duygu'yla (İpek Elban) bir ilişki sürdürmeye çalışıyor. Aşkı ve mantığı arasında kalıyor. Mantığıyla hareket ederek ilerlemeye çalışıyor ve tökezliyor. İlerleyen bölümlerde "Hakan"ın duyguları daha ağır basacaktır...
Türkiye'deki bütün diziler böyle. Kültürümüz, genel yapımız, izleyicimiz, halkımız bunu seviyor. Hâlâ Yeşilçam filmi yayınlandığında reytinglerde üst sırada yer alıyor. Aşk üçgenleri hikayenin temelini oluşturuyor. Bizim insanımız da aşk üçgenlerini seviyor...
Bazen ufak bir şekilde müdahale ettiğim oluyor. Bu bütün oyuncularda vardır. Mutlaka kendinizden bir şeyler katarsınız. Senaryoda yazılanı tamamen oynamazsınız. Bazı şeyleri biraz yontarsınız ki daha gerçekçi olsun...
Seviyorum kendisini ama bana uymayan bir sürü yönü var. Mesela böyle bir durumda "Hakan"ın tavrı çok doğru, her şeyi olgunlukla karşılıyor. Aşık olduğu kadını koparıt alacak, bunun için çaba gösterecek ya da arkadaşıyla bütün ilişkisini kesecek. Ama hakan "Ben arkadaşımı seviyorum... Umut defterini kapattım" demesine rağmen hisleri aynen devam ediyor. Hakan bence siyah ya da beyaz olmalı...
En az fotoğraf paylaşan kişi benim sanırım... Çünkü sosyal medyayla aram pek iyi değil. Setimiz çok keyifli, zamanımızın çoğunu birlikte geçiriyoruz. Eğer iyi anlaşmaz ve olumlu bir enerji yakalayamazsak çok sıkıcı bir ortam olur. İnsanlar hep eğlendiğimizi düşünüyor. Çalışıyoruz ve herkes işine çok konsantre oluyor...
İkisi de çok iyi partnerler... Bana göre çok gençler. Hiç belli etmektense aramızda 10 yaş fark var. Özellikle Şükrü'nün bu yolda başını alıp gideceğini düşünüyorum. Çünkü çok doğru ve güzel bir elektriği var. Kabiliyetli ve çok çalışıyor. Bütün oyuncu arkadaşlarımdan mutluyum hepsiyle ayrı ayrı çalışmak çok keyifli...
Oyunculuk anlamında kendinizi eleştirir misiniz?Eleştirmez olur muyum? Sonuçta bu bir insan işi. Yönetmene her şeyi yüklemek yanlış. O da monitörden bakıp hatalarımızı gördüğünde, tekrar almamızı sağlıyor ama bazı şeyler gözünden kaçırabiliyor. Bazen bakıp "Keşke bu sahneyi tekrar aldırsaydım" dediğim yerler oluyor...
Çok değerli yönetmenlerimiz var. Bu diziye Nisan Akman'la başladık. Şimdi Adnan Güler'le devam ediyoruz. İkisi de sinema filmi çeker gibi dizi çekiyor. Ama Çağan Irmak çok beğenerek takip ettiğim biri... Kendisini yakından tanıyor ve seviyorum. Çektiği filmleri çok başarılı buluyorum. Onun çektiği işlerde yer almak isterim. Zeki Demirkubuz ve Atalay Taşdiken de çok beğendiğim yönetmenler arasında...
Normal hayatı düzgün ve gayet dingin bir şekilde devam eden ama matematiksel hesaplarla cinayet işleyen psikopat bir seri katili oynamayı çok isterim. Gündüz ve gece hayatı çok başka olan izleyicinin "Bu nasıl bir adam?" diye soracağı birini oynamak isterim...
Haddim olmayan işlere çok fazla karışmak istemem. Hikaye yazan bir yönüm var. Ama bunu senaryoya dökmek çok başka bir kabiliyet. Başka bir senaristimiz böyle bir hikayeyi kaleme alırsa ben de seve seve oynamaya çalışırım...
Olmaz mı? Dolu... Mesela saat sabahın 05.00'i ama senin rol icabı neşeli ve enerjik bir şekilde gülmen ya da ağlaman gerekiyor. Ama sen o sırada uyuyorsun. Bu tarz sahneler zorlayabiliyor...
Takıntılı olmama, takıntılıyım. Her şeye dikkat eden çok detaycı bir insanım. Aşırı gözlem yapıyorum, inceliyorum ve çok yoruluyorum. O an, o ortamda olan her insanı çok fazla inceliyorum. Bu da benim beynimi çok fazla yoruyor. Kendimle ilgili en büyük eleştirdiğim nokta bu... Ama yaptığım gözlemler oyunculuk anlamında beni besliyor...
Ticari zekam var. Ama ticarete yönelmek istemedim. 20 senedir aktif olarak spor yapıyorum. Ama son dönemde spora biraz ara verdim. Vaktim oldukça motosiklet kullanıyorum...
Ufak bir kaza geçirdim. Çok fazla gazeteci arkadaşım aradı. Ama ben ve şirketim gerekli açıklamayı yaptık. Fotoğrafımı yayınladım. Daha da fazla bir şey yapamaz, her yere çıkıp konuşamazdım. Ben aksini söylememe rağmen 'Suratı parçalandı' haberleri çıktı. Bu haberi okuduktan, izledikten sonra anneannem hastalandı. Bu tarz yanlış bir haberlerden dolayı benim aileme bir şey olsa bu haberi yapan arkadaş nasıl hesap verecekti?
Allah korudu, verilmiş sadakam varmış. Sonuçta yüzümle iş yapıyorum. Doğal olarak insanın içinde ufak bir tedirginlik oluyor. Ama bunu yaşamam gerekiyormuş ki yaşadım. Ölüm de, hayatta, yaralanma da insanlar için... O yüzden böyle ufak şeyleri kafama hiç takmam. Kaza sırasında ailem zaten yanımdaydı. Gayet sakin bir şekilde gittim ne gerekiyorsa onu yaptırdım. Gördüğünüz gibi şu an hiç bir şeyim kalmadı...
Aşk, Beşiktaş... Hayat, Beşiktaş... Her şey Beşiktaş... Ben hasta bir Beşiktaşlıyım. Bunun benim için çok ayrı bir önemi var. Bizim için Beşiktaş sadece bir semt değil. Enteresan bir taraftar grubuna sahibiz. Sağ olsunlar doğum günümü de hatırlayıp kutladılar...
Bunu planlamadım, ama baba olmak istiyorum. Başkalarının çocuklarını severken içim gidiyor, kendimi kaybediyorum. Hiçbir kan bağım olmayan bir çocuğu böyle seviyorsam, kendi çocuğum olsa herhalde çıldırırım. Kafamın üzerinde gezdiririm. Baba olmak, bu duyguyu yaşamak istiyorum. İnşallah ben de kendi ailem gibi bir aile kurabilirim.