“Tek bir örnek vereyim” diyor Şahin ve “Şu anda inşa faaliyetleri devam eden ve 2023 yılında envantere almayı planladığımız İSTİF sınıfı fırkateynimiz için ABD, Mk41 VLS satışına izin vermedi. Dolayısı ile bizim 1-2 senelik bir zaman zarfı içerisinde bu dikey atım sistemini ve en geç 2-3 senelik bir zaman zarfı içerisinde ise dikey atım sisteminde kullanılacak hava savunma füzelerini geliştirmemiz gerekiyor” bilgisini paylaşıyor.
Son yıllarda Türkiye’nin kendi ihtiyaçları için ürettiği savunma sanayii sistemlerinin kısa sürede diğer ülkelerin radarına girdiğini biliyoruz… Peki benzer bir süreç atım sistemi ya da füzelerimiz için de geçerli olabilir mi? Dikey atım sistemi ve yakın hava savunma sistemi alanında ABD’nin bir tekel olduğunun altını çizen Şahin, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Kendi atım sistemini ve bu sistemde kullanacağı füzeleri geliştiren ülke sayısı oldukça az. Türkiye’nin geliştireceği bu sistemlerin çok ciddi bir ihracat potansiyeline sahip olacağını net bir şekilde söyleyebiliriz. Her şeyi geçelim; Türkiye, Pakistan’a ve Ukrayna’ya dörder adet MİLGEM korveti ihraç ediyor. Eğer atım sistemini ve füzelerimizi kendimiz üretsek Pakistan için üretilen gemilerle beraber milyonlarca dolar değerindeki bu alt kalemleri de satacaktık.
Az önce Gökdeniz’den bahsetmiştik. Pakistan ve Türkmenistan’a ihraç ettiğimiz savaş gemilerinde kullanılmak üzere tercih edildi bu sistem. İşte diğer sistemler için de benzeri olacak. Bu ihracat sözleşmesinde olmadıysa bir sonrakinde olacak…”