18.05.2020 - 11:15 | Son Güncellenme:
DHA
Yozgat'taki istila görüntüleri bölge sakinlerini endişelendiriyor. Bir bulut şeklinde köyü ve ekili alanları kaplayan sarı ve siyah sinekler, vatandaşları endişelendirdi.
Köyde bahçesini eken Atila Ertuğrul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir anda küçük sineklerin köyü istila ettiğini ve çalışmakta zorlandıklarını söyledi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19), çekirge istilası derken şimdi de sinek istilasına uğradıklarını ifade eden Ertuğrul, "Bu sineklerin ekili alanlara zarar verip vermediğini bilemiyoruz. Ziraat mühendislerine soracağız. İnşallah zarar vermiyorlardır." dedi.
Tuncay İldiş de arazinin büyük bölümünü kapladığını belirterek "Sinekler 3-4 saattir bulut şeklinde arazi üzerinde, inşallah kısa sürede kaybolurlar." diye konuştu.
Corona virüs (Covid-19) dünyaya yayılmadan haftalar önce Afrika kıtasının bir bölümü bir başka devasa felaketle karşı karşıyaydı. Afrika'daki bazı ülkelerde yayılan çekirge istilası, son 70 yılın en büyük felaketi olarak nitelendiriliyor.
Ayrıca uzmanlar, ikinci dalga istilanın, bir öncekinin yaklaşık 20 katı büyüklüğünde olduğunu dile getiriyor. Somali'de milyarlarca çöl çekirgesi, mevsimsel yağışların ardından ortaya çıkarak yeni üreme alanı arayışı içerisinde girmiş durumda.
Savunmasız milyonlarca kişi risk altında. Ancak bölge halkları çekirge istilasıyla mücadele için bir araya gelmeleri halinde bu defa corona virüsün yayılması riski ile de karşı karşıya kalıyor. Bu da kırsal kesimlerde yaşayanlar için ikinci bir tehdit anlamına geliyor.
Koşullarının elverişli olması nedeniyle ikinci üreme süreci haziran ve temmuz sonu gibi yaşanacak. Bu da hasat mevsimiyle aynı döneme denk geleceği anlamına geliyor.
Son dönemlerde Türkiye'nin de sınırlarında bulunup tehdit oluşturan Fas çekirgesi istilası ile ilgili açıklamalarda bulunan DÜ Fen Fakültesi Zooloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Satar, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde istilaya neden olan çekirge türünü Fas çekirgesi olarak tespit ettiklerini söyledi.
Şubat ayı içerisinde de bu türün yeniden sürü oluşturabileceği konusunda bilgilendirmelerde bulunduklarını aktaran Prof. Dr. Satar, "Ama görüyoruz ki daha önce ilaçlama sonucu iki yıl önce yok edilen bu türlerin yumurtalarından çıkan yavruların yine sürü oluşturma kabiliyetinde olduğunu görüyoruz.
Burada da çok fazla ilaçlama yapılmaması gerekir. Bunların doğal düşmanlarla yok edilmesini biz öneriyoruz. Bu Fas çekirgesi Afrika'da zarar veren çöl çekirgelerinden daha farklı olduklarını söyleyebiliriz.
Bunlar Afrika'dan gelen çok daha tehlikeli olan türlerden farklı türler. Başka yerlerde de çalışan arkadaşlarımız var. Öğretim görevlisi Dr. Mustafa İlçin hocamızın önderliğinde Bingöl'de bulunan bir ekibimizden şunu öğrendik, Bingöl'de de sürü oluşturma olduğunu görüyoruz.
Bingöl'de de çiftçilerin çekirgeler tarafından zarar göreceği konusunda bilgilendirmelerde bulunduk. Aşırı ilaçlama yapılırsa korkarım Bingöl'de arıların da ölebileceği konusunda endişelerimiz söz konusu. Özellikle Bingöl'de bunlarla mücadelede doğal düşmanların kullanılması gerekir.
Daha çok ördek, tavuk kullanılması gerekir. Tavuklar günde 70 adet çekirge yerken, ördekler bunun üç katından daha fazlasını tüketebilirler. Birleşmiş Milletler Dünya Tarım Örgütü, 21 Nisan'da bir açıklamada bulunmuştu. Burada paylaştıkları haberde Afrika çöl çekirgelerinin önümüzdeki aylarda Doğu Afrika, Yemen ve Güney İran'da çekirge istilalarına neden olacağı konusunda bilgiler verildi. Biz de buradan çiftçilerimize sesleniyoruz, diyoruz ki lütfen bilinçsiz olarak ilaç kullanmayın. İlk etapta bunları yok edersiniz.
Ama bu şekilde bunların doğal düşmanlarını da yok edersiniz. Onun için size zirai mücadele merkezleri, araştırma merkezleri tarafından bildirilen oranlarda ilaç kullanınız" dedi.
İlçeye 40 kilometre uzaklıktaki Güldoruğu Mahallesi kırsalında görülen binlerce çekirge korkuya neden oldu.
Mahalle halkı çekirge istilasının ekili arazilerine zarar vermesinden korktuklarını belirterek, yetkililerden yardım istedi.
Çekirgelerin son yıllarda bölgede sıkça görüldüğünü ve her yıl çoğaldığını belirten mahalle halkından Mehmet Aycan, "Son yıllarda mahallemizde sürekli çekirgeler görülüyor ve girdikleri alanı tamamen bitiriyorlar.
Bizler hayvancılık ve çiftçilikten geçiniyoruz ama çekirgeler her yere zarar verdiği için sıkıntı çekiyoruz.
Devlet yetkililerinden yardım bekliyoruz, kendi imkanlarımız ile ilaçlama yapıyoruz ama yeterli değil'' dedi.
İran’ı istila eden çekirge, kış mevsimine rağmen Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde görüldü. Ordu Üniversitesi (ODÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Sevgili ise Afrika’dan başlayarak yayılan ve Türkiye'nin İran ile Irak sınırına kadar gelen çekirge istilasını değerlendirdi. Çöl çekirgesi sürüsünün Türkiye’ye gelebileceğini düşünmediğini belirten Sevgili, "Geliyorlar bizi yok edecekler’ gibi bir durum yok. Ülkemizde var olan tehdit edici türler var, bunları kontrol etmek gerekiyor" dedi.
İlçede esnaflık yapan Übeyit Kartal adlı vatandaş, sabah saatlerinde dükkanını açtığında kapı önünde büyük bir çekirge gördü. Eline aldığı peçeteyle çekirgeyi yakalayan Kartal, “Bu mevsimde çekirgenin Yüksekova’da olması beni çok şaşırttı. Büyük ihtimal bu İran ve Irak’tan gelmiş olmalı. Ben metreyle ölçtüm, tam 8 santimetre uzunluğundadır. Allah’tan şimdi havalar soğuk, yoksa gelirlerdi” dedi.
Yüksekova Belediyesi veteriner hekimi Hekim Kaçan ise Yüksekova’da bir vatandaş tarafında görülen çekirgenin bu mevsimde görülebilecek bir çekirge olmadığını belirterek, “Muhtemelen bu çekirge Irak ve İran’ı istila eden sürüden görülendir. Muhtemelen hava daha sıcak olsaydı, bu çekirge sürüsü buradan geçebilirdi. İnanılmaz bir durum, Yüksekova’da bu mevsimde bir çekirge görüldü. Şimdi İran ve Irak’ta hava daha sıcak olduğu için orada görülmüş bu çekirge istilası. Burada daha hala yerde kar olduğu için çekirgeler buraya gelmemiş” ifadelerini kullandı.
Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Sevgili, çekirgelerin zaman zaman farklı ülkelerde yoğun popülasyonla kendini gösterdiğini, son çekirge istilasının ise Afrika’nın doğu kesimleri, Arabistan, Pakistan, İran, Irak’ın kuzey tarafları ve Pakistan-Hindistan sınırı bölgelerinde çok yoğun görüldüğünü belirtti. Çöl çekirgelerinin 3 yıl önce yoğun şekilde görüldüğünü, 1 kilometrekare alanda 150 milyon kadar çekirgenin olabildiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Sevgili, “Bunlara çöl çekirgesi deniyor. Bunlar birbirleriyle çok yakın temas halinde oldukları zaman bulundukları alanda bitkileri hızla bitirip, toplu bir şekilde daha başka bölgelere göç etme durumuna geçiyorlar. İndikleri her alandaki bitkilerle beslenip, onları yok edip, o alanda çiftleşip üreyip tekrar başka bir alana gidiyorlar. Tarım alanları için çok büyük sıkıntı oluşturuyorlar. Kıtlık oluşturuyor. 2020'de bu dönemde görülen bu çekirgeler özellikle Doğu Afrika’yı, Arabistan’ın bazı kısımlarını, Kuveyt, Sudan, Yemen, Pakistan gibi alanlarda çok büyük sorunlar yaşattı” dedi.
'Çöl çekirgeleri Türkiye’ye gelir mi ?' sorusunun akla geldiğini belirten Prof. Dr. Sevgili, “Zaman zaman tarihte gelmişler, fakat oradaki türler açısından çok büyük tehlike olduğunu düşünmüyorum. Çöl çekirgesinden farklı olarak bizim ülkemizde yaşayan bazı çekirge türleri var. Bunlar bizim ülkemizde zaman zaman çok aşırı ürediklerinde lokalde olsa bazı zararlar veriyor. Geçen ve önceki sene Şanlıurfa’nın değişik bölgelerinde bazı çekirge türleri lokal alanlarda ciddi zararlara neden oldu
Mardin'in Derik ilçesine bağlı kırsal Meşeli Mahallesi’nde, yağmurun ardından göl kenarında çok sayıda yılan ortaya çıktı. Mahallede yaşayanlar, göl kenarında gördükleri onlarca yılanı öldürdü. Mahalle sakinleri, yılanları gördüklerinde çok korktuklarını ifade ederek, can güvenlikleri için öldürdüklerini iddia etti.
Mardin'den gelen 'sürü yılan' haberinin ardından bir ilden daha korkutan görüntüler geldi.
İlçe merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan Yürekli köyündeki ‘Yılan Pınarı’ bölgesinde yılanların sürü halinde güneşlenmesi görenleri şaşırtıyor.
Yol boyu sürü halinde bulunan yılanlar, Brezilya’nın ‘Yılan Adası’nı andırıyor. Yoldan geçenler ise yılanların bazen topluca yola kadar geldiklerini ifade etti.
Yoldan geçen Nevzat Çınar adlı vatandaş, her sene düzenli bisiklet turu yaptığını belirterek, “Yüksekova’ya 30 kilometre uzaklıkta bulunan Yürekli köyünde her sene bulunan yılanlar bu defa yola çıktılar. Yol boyu yılanları sürü halinde görmek mümkün. Bu yılanların sürü halinde yola çıkması hem korkutuyor hem de şaşırtıyor. Bu yoldan geçenlerin daha dikkatli olmaları gerekiyor. Şu an sürü halinde yavru yılanları görmek de mümkün” dedi.
Öte yandan Anadolu’nun endemik nadir yılan türleri arasında gösterilen ve koruma altında olan kedi gözlü yılan Kahramanmaraş’ta biyolog Özlem Kurtoğlu tarafından ilk kez görüntülendi.
Biyolog Özlem Kurtoğlu, soosan yılanı olarak da bilinen; Akdeniz ve Kafkasya bölgelerinde yaşayan endemik bir zehirli 'Colubridae’ yılan olan kedi gözlü yılanı, Onikişubat ilçesine bağlı Ilıca Mahallesi kırsalında görüntüledi. Bölgede yaşadığı bilinen ancak ilk kez görüntülenen kedi gözlü yılan, koruma altındaki ender türlerden biri.
Kedi gözlü yılanlar, doğada küçük kemirgenler, kertenkeleler ve kuşlar gibi canlılarla besleniyor. Kedi gözlü yılanlar (Telescopus fallax), 'Colubridae' (kırbaç yılanları) familyasına dahil yarı zehirli türlerden biridir. Yarı zehirli tür olarak değerlendirilmesinin sebebi; yarı zehirli yılanların zehir dişleri zehirli yılanlarda olduğu gibi üst çenenin en önünde yer almayıp, üst çenenin en arkasında yer almasından kaynaklıdır.
Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen, kamuoyunda öldürülen yılanlarla ilişkili haberlere değinerek "Doğa canlanıyor. Bu canlıların hepsi ülkemiz doğasının biyolojik zenginlikleridir. Hiç birisi korkulacak bir şey veya yok edilmesi gereken bir düşman değildir" ifadelerine yer verdi.
Türkiye'nin çeşitli yerlerinde görülen yılanlarla ilgili kamuoyunda yer alan haberleri değerlendiren BEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen, yılanların öldürülmesine tepki gösterdi. Sözen, "Birkaç gündür basında Türkiye'nin çeşitli yerlerinde yılanların görülmeye başladığı haberlerini mutlulukla izliyoruz.
Bahar geldi ve doğa uyanıyor. Kış uykusundaki kurbağalar, semenderler, yılanlar, kertenkeleler, yer sincapları, yedi uyurlar vb pek çok canlı artık uyanıyor ve ekosistemdeki görevlerini sürdürmek üzere aktivite göstermeye başlıyorlar. Doğa bütün coşkusuyla uyanıyor. Bu canlıların hepsi ülkemiz doğasının biyolojik zenginlikleridir. Hiç birisi korkulacak bir şey veya yok edilmesi gereken bir düşman değildir" ifadelerine yer verdi.
Türkiye'deki 60'a yakın yılan türünden 10 kadarının dünya üzerinde sadece Türkiye'de yaşayan endemik tür olduğunu aktaran Sözen şöyle devam etti:
"Türkiye doğasında 60'a yakın yılan türü yaşamaktadır ve bunlardan 10 kadarı dünya üzerinde sadece ülkemizde yaşayan endemik türlerdir. Hiç bir yılan türü doğrudan insana saldırmaz ve ülkemizdeki yılanların çoğu zehirsizdir. Zehirli olan türlerin 14 tanesi engereklerdir ve zehirli olmalarına rağmen oldukça uysal yılanlardır. Ekosistemde özellikle farelerle beslenerek doğada aşırı çoğalmalarını ve böylece insanlara zarar vermelerini, tarım alanlarına zarar vermelerini, pek çok hastalığı insana bulaştırmalarını engellerler. Bu yüzden insanların karşılaştığı hiç bir yılanı öldürmemesi gerekir."
Görülen yılanların mutluluk duyulacak bir durum olduğunu aktaran Prof. Dr. Mustafa Sözen, "Maalesef bugünlerde ortaya çıkan yılanlarla ilgili üzüntü verici ve insanları hatalı yönlendiren haberler basında sıkça yer almaya başladı. Örneğin 2 gün önce Mardin'de çok sayıda su yılanının (Natrix tessellata) görüldüğü ve hepsinin mahalleli tarafından öldürüldüğünü okuduk.
Daha bugün ise Hakkari'de görülen zararsız bir yılan türü olan Yarısucul yılanın (Natrix natrix) görülmesi "Korkutan görüntü" başlığıyla basında yer aldı. Aynı zamanda insanlarımızı bu konuda yeterince bilgilendirememiş olmamızdan dolayı da ülkem adına üzülüyorum. İnsanlarımıza Biyolojik çeşitliliğimiz, zenginliğimizi çok iyi bir şekilde öğretmeli ve bir yılanın görülmüş olmasının korkulacak bir şey değil, mutluluk duyulacak bir şey olduğu bilincini yerleştirmeliyiz. Bir Yaban hayatı uzmanı olarak bu konudaki görüşümü duyurmak istedim" şeklinde konuştu.