Yolun kalabalığın bana resmen cumartesi akşamı 20.00 suları bağdat caddesini hatırlattı. Burada biraz yolda bahsetmek istiyorum. Yol başlangıçta geniş uzun düz ara ara merdiven olan betondan ibaret. Yukarıya doğru yürüdükçe merdiven genişliği daralıyor ve kalabalık yer yer azalıp artıyor. Ancak şöyle bir şey var ki burada dağın en tepesine kadar beton merdivenden yürüyorsunuz. Bu sebepten dolayı dinlenerek yaşlı genç herkesin çıkabileceği bir yer ve ücretsiz.
Dönüyorum asrın hatasına çok hızlı çıktığım için belirli bir süre sonra t-shirt'üm sırılsıklam oldu. Hemen değiştirip diğerini giydim. Bir kaç saat sonra oda sırılsıklam olduktan sonra onu da hasta olmamak adına çıkarıp küçük sırt çantamın arkasına astım. Artık bir tek mavi kapşonlum ve ben kalmıştık ve yularıya yaklaştıkça sabahın verdiği soğunda etkisiyle her yerim soğuktan titriyordu. Yukarıya ulaşmaya 1 km kala yol artık iyice daralmış, kalabalık artmış ve tek kişilik kuyruk haline gelmişti.
Yorgunluktan ve kalabalıktan fazla ayakta duramadığım için uyuyacak bir köşe aradım ama bu durum imkansızdı. Yukarı da ki daracık alan iğne atsan yere düşmeyecek şekildeydi. Bir ara değişik bir bina bulup içine girdim ama orada da askerler hemen gelip beni çıkardılar. Artık manzara ve oraya ulaşmanın hazzından daha çok bedenim bana değişik hazlar veriyordu ve vücudumu ayakta tutamayıp acı çekmeye başlamıştım
Hemen dönüş yoluna koyuldum ama henüz yarım kilometre yürüdükten sonra uykusuz ve dinlenmeden tamamladığım 26. saatime girdikten sonra artık yürüyecek halim kalmamıştı olduğum yere çöktüm ve belirbi bir süre kımıldayamadım. Bir yandan kendime aşırı sinirlenip kendimi bu kadar zorladığım için kendime kızarken, diğer yandan da dökülen gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Vücudum çıldırmış bir şekilde gözlerim sürekli uzanıp uyuyabileceğim bir yer arıyordu ama yoktu. Tam ümitlerim kesilmişken dağın eteğinde Polis İstasyonu yazısını gördüm. Hemen güç bela adımlar ile oraya doğru yürüyüp direk içeriye girdim. İçeride ne yazık ki kimse doğru düzgün İngilizce bilmiyordu.
Orada gördüğüm dam yanındaki adamlara Sri Lanka dilinde bir şeyler söyledikten sonra, beni polis karakolunun arka tarafına götürüp yarı açık yarı kapalı bir alanda ucundan bütün dağın manzarasını gören bir yatak verdiler. Galiba hayatımda uyuduğum en ilginç yerler listesine burası da girmiştir. Çantamdan son bir hamle şişme yastığımı çıkarıp şişirip suyumu içtikten sonra bammm! diye düşüp bayılmışım. 5-6 saat sonra güzel yemek kokuları ve sesler içinde uyandım. Polisler vardiyadan gelmişler. Hepsi yarı atlet üniformalarını yıkayıp askıya asmış bir biçimde yemek hazırlıyorlardı. Hemen kalkıp şefin yanına gidip sarılıp tekrar teşekkür ettim. Bana kocaman bir tabakta pilav üzerinde karışık şeyler olan klasik her yerde yediğim Sri Lanka yemeğinden getirdiler.