Ülkenin en zengin kentlerinden biri olan Basel, dünyanın en önemli ecza ve kimya şirketlerinin merkezlerinin yanı sıra fabrikalarına da ev sahipliği yapar.
Bu nedenle Basel'e, çevre kanton ve ülkelerden de insanlar sadece çalışmak için gelmektedir. Kentte kişi başına düşen yıllık kazanç 115 bin İsviçre Frangı'dır.
Dünya çapında önemli bir fuarcılık merkezi olan Basel'de her yıl çok sayıda etkinlik gerçekleştirilirken bundan sanat da üstüne düşen payı alır.
Art Basel gibi organizasyonlar sayesinde Basel, dünya sanat camiasında söz sahibi olmayı başarmıştır. Nispeten küçük bir kent olan Basel'de 40'tan fazla müze bulunuyor.
Tarihini iyi korumuş bir kent olan Basel'de 13. yüzyıldan kalma Ren Köprüsü kentin en önemli simgelerinden biri haline gelmiştir.
Bisiklet kullanımının yaygın olduğu kentte şehir içi ulaşımda yeşil tramvaylar da kullanılmakta. Öyle ki bu tramvaylar zaman içinde kentin de simgesi haline gelmiştir.
Eski ile yeniyi başarılı bir şekilde bir araya getiren Basel, mimari örnekleriyle de dikkat çeker.
Münster Katedrali gibi tarihi yapıların yanı sıra İsviçre'de pek rastlayamayacağınız çok katlı yapılar Basel'de birlikte yükselir.
Ren nehri ile ikiye ayrılan kentin eski şehir yakasında tarihi Orta Çağ'a kadar giden yapılar göze çarpar. Yeni şehirdeki yapıların da büyük bir bölümü 19. yüzyıl sonrasında inşa edilmiştir.
Baselliler özellikle yaz aylarında kenti ikiye ayıran Avrupa'nın en önemli nehirlerinden biri olan Ren kıyısındaki seyir kaldırımlarında eğlenmeyi tercih eder.
Ancak elbette diğer İsviçre kentlerinde de olduğu gibi Basel'de de hayat erken sayılabilecek bir saatte biter. İnsanlar evlerine çekilir.