Gündem Bir ileri iki geri harita değişmedi

Bir ileri iki geri harita değişmedi

12.08.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

2007’den bu yana sonuçları, siyasi yaşamı nasıl şekillendireceği merakla beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimi, ilk turda bitti. Sonuçların neden bu şekilde şekillendiğini sadece dün sandığa açık biçimde yansıyan parametrelere bakarak değil, uzak ve yakın geçmişi analiz ederek bulabiliriz.

Bir ileri iki geri harita değişmedi

Sandığa dün yansıyan ve sosyal medyadan başlanarak analiz edilen açık parametreleri şöyle sıralayabiliriz:

Sandığa toplam seçmenin yaklaşık 15 milyonu gitmedi. 55 milyon toplam seçmenin bir bölümünün hiçbir seçimde neredeyse sandığa gitmediği biliniyor. Bu durumda, 30 Ağustos’ta sandığa gidenlerin yaklaşık 6 milyonunun bu kez gitmemeyi tercih ettiğini söylemek mümkün.

30 Ağustos seçimleri baz alındığında, CHP-MHP çatısının toplam oylarının 4 milyon azaldığı görülüyor. Ancak buradan, “sandığa gitmeyen 6 milyondan 4 milyonu çatıya oy verecekti” çıkarımını yapmak çok mümkün değil.

Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, katılım oranı azalmasına rağmen 30 Ağustos’la sayısal olarak neredeyse aynı oyu, 20 milyonu aşkın oy aldı. Bu da matematiksel olarak, sandığa gitmeyenlerin bir bölümünün de Ak Partili olduğunu gösteriyor. Ak Parti‘nin çok güçlü olduğu illerde de katılım düşük görülüyor. Bu da Erdoğan’ın seçmeninin bir bölümü sandığa gitmese de çatı partilerinden aldığı oylarla sayısal oyunu koruduğunu, oranını ise katılım sayesinde yüzde 52’ye taşıdığını gösteriyor.

Seçimin ikinci tura kalması için, dünkü katılım oranına göre, muhalefetin iki adayının yaklaşık 1.5 milyon daha oy alması gerekiyordu. Ancak, 6 milyonun içinden bu oy alınsa bile Ak Parti de sandığa gitmeyenlerden oy alabileceğinden, “Hepsi gelse farklı olurdu” ezberi de bozulabilirdi.

Katılım oranının düşmesine rağmen oyunu neredeyse iki katına çıkartan Demirtaş için, “Genel seçim olsa farklı olurdu” demek mümkün değil. Demirtaş, 6 milyon seçmen oy kullansa ve bu seçmenlerin tekinden oy alamasa bile yüzde 8 çıtasını da aşabiliyordu. Doğu’daki katılım oranının düşüklüğü de gözetildiğinde, Demirtaş’ın barajı tek başına zorlayabileceği açıkça ortada.

4 seçmenden biri yoktu
Peki, katılım oranına göre 4 seçmenden biri neden sandığa gitmedi.

Seçim yorgunluğu, hem iktidarı hem muhalefeti etkiledi. Erdoğan taraftarları, kazanacağından emindi. Muhalefet seçmeninde umutsuzluk hâkimdi.

CHP’nin ulusalcı ve sol kesimleri için Ekmeleddin İhsanoğlu ismi, “boykot nedeni” oldu. Sandığa gitmeyenlerin tamamını, “tatili bölmediler” diye suçlamak bu nedenle mümkün değil. 10. Cumhurbaşkanı Sezer örneğinde olduğu gibi boykotçular da önemli bir etkendi.

İhsanoğlu ismi, MHP seçmeninin bir bölümü için de ikna edici olmadı. Erdoğan’a Doğu ve İç Anadolu’dan kaymaların olmasının nedeni de bu. MHP’nin güçlü olduğu illerde de bu kaymalar oransal olarak açıkça gözüküyor.

Asıl sorun ‘harita’
Katılım oranı, boykot ya da umutsuzluktan dolayı mı yerel seçimin çok altında kaldı, istatistikî olarak belirlemek mümkün değil. Ancak Türkiye siyasetinde, özellikle iki büyük parti açısından değişmeyen bir tablo var; Türkiye haritası. Ak Parti, her türlü gelişmeye karşılık refleks göstererek bitmez bir enerjiyle çalışırken, HDP yeni bir dil ve üslupla Türkiye partisi olma yolunda dev bir adım attı.
CHP ve MHP ise yerel seçimde özellikle Ankara’da, “umut olan”, ancak yine de başarıya ulaşamayan Ankara formülünü Cumhurbaşkanlığı seçimine resmen taşıyarak, sağ tandanslı bir adayda birleşti. “Erdoğan karşıtlığında birleşme” formülünü ısrarla deneyen iki büyük parti, haritanın hiçbir yerini değiştiremediği gibi, kendi renkleriyle boyalı alanlarda, “bir ileri iki geri” gidip gelmeyi sürdürdü. Uzun vadede oluşan haritanın dili ise CHP ve MHP’ye, Erdoğan karşıtlığında birleşmenin ötesinde bir siyaset biçimini, başka partilerin seçmeninin, “Erdoğan kazanır bak” denilerek çekilmeye çalışılması stratejisinin bırakılmasını, daha fazla kapı, daha yeni bir dil, daha az çelişkili söylemler kullanılmasını işaret ediyor.