Gündem Bir tek karar vardı: Bağımsız yeni devlet

Bir tek karar vardı: Bağımsız yeni devlet

16.10.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:

“Samsun’a çıktığım gün genel durum ve görünüş” başlığını taşıyan Nutuk’un ilk bölümünde Mustafa Kemal, işgal altındaki ülkenin içinde bulunduğu güç koşullara dikkati çeker, manda ve himayenin kurtuluş yolu olarak tartışıldığına vurgu yapar... Kendi kararını ise şöyle açıklar “...Tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Anadolu’ya ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız...”

Bir tek karar vardı: Bağımsız yeni devlet

Mustafa Kemal, 9. Ordu Müfettişi göreviyle 16 Mayıs 1919’da Bandırma vapuruyla Samsun’a hareket ettiğinde, bir gün önce İzmir Yunanlarca işgal edilmişti. Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamıştı. İstanbul’a 13 Kasım 1918’de dönen Mustafa Kemal, Boğaz’a demirlemiş düşman donanmasını gördüğünde “Geldikleri gibi giderler” demiş ve kurtuluş mücadelesine başlamıştır.

Haberin Devamı

‘Genel durum ve görünüş’

Mustafa Kemal, Nutuk’un başında, işte bu ortamın bir panoramasını çizer:

“Samsun’a çıktığım gün genel durum ve görünüş” başlığını taşıyan bu bölümde Mustafa Kemal, ülkenin ne kadar güç durumda olduğunun altını çizmekle, kurtuluş mücadelesini de nasıl güç koşullar altında başlattığına dikkati çeker. Bu güçlük, Mustafa Kemal’in anlatımıyla özetle şöyledir: “Savaştan yenik çıkan Osmanlı Devleti koşulları ağır bir mütareke imzalamış, ordu her yerde zedelenmiştir. Ulus yorgun ve yoksuldur. Savaşa girilmesine neden olanlar yurt dışına kaçmışlardır. Padişah Vahdettin, tahtını kurtarma çabasındadır. Damat Ferit’in başkanlığındaki hükümet aciz, korkaktır. Ordunun elinden silahları alınmaktadır. Mütarekenin koşulları çiğnenerek, İtilaf Devletleri’nin donanması ve askeri İstanbul’a, Fransızlar Adana iline, İngilizler Urfa, Maraş ve Antep’e, İtalyanlar Antalya ve Konya’ya girmişlerdir; İngiliz askerleri Merzifon ve Samsun’da bile bulunmaktadırlar. Yunanlar 15 Mayıs’ta İzmir’e asker çıkarmışlardır. Yurdun her yanında Hristiyan azınlıklar, açık ya da gizli, devletin çökmesi için çalışmaktadırlar. İstanbul Rum Patrikhanesi, Mavi Mira Kurulu ile yurdun her yanında çeteler kurmakta, propagandalar yaptırmakla uğraşmaktadır. Ermeni Patriği de onlarla aynı düşüncede çalışıyor: Merkezi İstanbul’da olan Pontus Cemiyeti bütün Karadeniz kıyılarında hazırlık içindedir.”

Haberin Devamı

Atatürk’ün kararı

Durumun korkunçluğu ve ağırlığı karşısında, her yerde, her bölgede birtakım kişilerce kurtuluş yolları düşünülmeye başlanmıştır. Trakya’da, Doğu’da, Trabzon’da, İstanbul’da ve İzmir’de, “Müdafaai Hukuk”, “Reddi İlhak” adlarıyla dernekler kurulur. Bitlis, Elazığ illerinde ise İstanbul’dan yönetilen “Kürt Teali Cemiyeti”, Konya dolaylarında yine İstanbul’dan yönetilen “Teali İslam Cemiyeti” gibi zararlı dernekler de söz konusudur. “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” İngiltere yanlısı çalışmalar yapmakta, birtakım önde gelen kişiler de gerçek kurtuluşu, Amerikan mandası istemek ve sağlamakta görmektedir.Ordunun durumunu ve müfettişlik görevinin geniş yetkilerini anlatan Mustafa Kemal, “kendi kararı”nı şöyle açıklar: “… bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.”

Haberin Devamı

Mustafa Kemal’in ise daha Millî Mücadele’nin başında tek parolası vardır: “Ya istiklal ya ölüm!”

Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’nden sonra da Mazhar Müfit Kansu’ya şöyle diyecektir: “Tek tepe, tek kurşun kalıncaya kadar mücadele yahut da: Ya istiklal ya ölüm.”

Bir tek karar vardı: Bağımsız yeni devlet

16 Ekim 1927 tarihli Hakimiyeti Milliye gazetesinde Atatürk’ün Nutuk’u okumasına yer veriliyor.

İngiliz ajanların mektupları

“Tarihi yaşadığı gibi yazmak”, daha Sivas Kongresi günlerinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce sistemindeki yerini almıştı. Mazhar Müfit Kansu’ya şöyle der: “ben yazamazsam sen yazarsın…” “Başımıza neler örülmek istendiği ve nasıl direndiğimiz görülmeli ve gelecek kuşaklar için ders teşkil etmeli ve uyanıklık sağlamalıdır.”

Haberin Devamı

Nutuk’ta, İngiltere yanlısı çalışmalar yaptığını belirttiği “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” yani “İngiliz Dostları Derneği”nin faaliyetleri, görünürdeki adının tam aksine düşmancadır. Muhiplerin foyası, derneğin sözde başkanı, eski Şurayı Devlet  (Danıştay) üyesi Sait Molla’nın, derneğin gizli başkanı Rahip Frew’ya, asıl adıyla İngiliz ajanı ordu papazı Albay Emiling’e yazdığı on iki mektubun ele geçirilmesiyle ortaya dökülür. Mustafa Kemal Paşa’nın, “İngiliz serüvenci” dediği Rahip Frew’ya gönderilen mektuplarda; Millî Mücadele aleyhine yapılan propagandalar, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’yu örgütlemesine karşı faaliyetler, ayaklanmalar çıkarılması için verilen rüşvetler ve daha neler anlatılmaktadır.

Gelecek kuşaklara ders

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta bu mektupların tamamına yer verir.  Söz konusu belgelerin, “Ulusal savaşlar sırasında karşılaştığımız açık ve gizli güçlükler üzerinde köklü bir bilgi edinmeye ve gelecek kuşakların ders almasına ve uyanmasına yarayacak nitelikte” olduğunu kaydeder.  Atatürk’ün, bu belgelerin, gelecek kuşakların ders almasına ve uyanmasına yarayacağına ilişkin düşüncesi, çok öncelere; Nutku’nu okuduğu tarih olan 1927’den öncelere dayanır. Daha, Kurtuluş Savaşı başlarında Sivas’ta iken, bu belgeler için, Mazhar Müfit Kansu’ya şöyle diyordu: “Bir gün gelir de hatıratımı yazarsam, bunları aynen emsali âtiye için ibret ve intihabı mucip olmak üzere neşredeceğim. Fakat zaman ve hâdisatın neler tevlit edeceği belli olmaz. Bu gibi mühim vesaikin sende de birer sureti bulunsun.”

Haberin Devamı

‘Umudun çiçekleri’

Tarihler daha Ekim/Kasım 1919’u gösteriyor. Bütün ülke işgal altında ve Mustafa Kemal Paşa daha Ankara’ya bile gelmemiş. O gece, şunları kaydediyor tarihe: “Kopyalarını al, ben yazamazsam sen yazarsın, yazarsam sen de anılarında bunlardan söz etmeyi unutma. Çünkü bunlar Millî mücadelemizde karşı karşıya kaldığımız gizli ve açık binbir türlü güçlük ve entrikalar hakkında esaslı kanıtlardır. Başımıza neler örülmek istendiği ve nasıl direndiğimiz ve daha doğrusu milletin isteklerine uygun biçimde ve onun desteğiyle nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ders teşkil etmeli ve uyanıklık sağlamalıdır. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, gelecek umudunun ışıklı çiçekleri onlardır.”

YARIN: TAM BAĞIMSIZLIK DERSi