Gündem Kadınlara sordular

Kadınlara sordular

08.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

'Kadınsılığı törpülemek bir öğreti. İtibar görmek için ciddi duruyor olabilirim'

Kadınlara sordular




Milliyet yazarları, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, son bir yılın en çok konuşulan kadınlarına en merak ettikleri soruları sordular. En başarılı, en beğenilen ya da en eleştirilen olmaları değildi kıstas. Çeşitli nedenlerle toplumun en çok konuştuğu, hakkında en çok yorum yaptığı kadınlardı onlar. Dolayısıyla da, soruların muhatabı... Haklarında bu kadar çok konuşulunca, yazarlarımız da Dünya Kadınlar Günü'nde, onlar hakkında en çok merak ettikleri soruları yönelttiler. Farklı açılardan, farklı nedenlerden...
- Magazin'de en çok konuşulan kadın: Firdevs. Dansözlük ve kuaförlük yaptıktan sonra Popstar yarışmasına katılan ve azmiyle Türk insanının desteğini kazanan Firdevs son günlerde magazinde en çok konuşulan kadındı.
- Başarısıyla en çok konuşulan kadın: Neslihan Demir. Kadın Milli Voleybol Takımı'nın Neslihan'ı Japonya'daki Dünya Şampiyonası'nda en iyi ikinci skorer seçildi. Yılın Voleybolcusu ödülünü aldı. Süreyya Ayhan'ın ardından son yıllarda başarısıyla en çok konuşulan kadın oldu.
- Dramıyla en çok konuşulan kadın: Ayşegül Porsuk. Adana'da sokak ortasında, kocası tarafından 52 yerinden bıçaklanan Porsuk'un yarattığı toplumsal tepki, daha sonraki hiçbir olayda, belki töre cinayetlerinde bile yaşanmadı. Porsuk, kadının hâlâ neler yaşadığını en iyi yansıtan örneklerden biriydi.
- Edebiyatta en çok konuşulan kadın: Elif Şafak. Bit Palas, Pinhan, Mahrem gibi kitaplarıyla tanınan Şafak, erkek yazarların arasından sıyrılarak adından sıkça söz ettirdi. Şafak, yakın bir zamanda İngilizce olarak kaleme aldığı yeni romanıyla da Türkiye'ye gelecek.
- Bilim dünyasında eleştirilerle en çok konuşulan kadın: Nükhet Yetiş. TÜBİTAK'ın başına getirilmesi yoğun tartışmalara neden oldu. Hükümetle yakın ilişki içinde olduğu iddia edildi. TÜBİTAK karıştı, istifalar geldi. Ancak TÜBİTAK Başkanı Yetiş'in yanıtlarını okuyamayacaksınız. Çünkü Yetiş önce röportajı kabul etti, soruları yazılı olarak istedi. Soruları gördükten sonra ise hiçbir mazeret göstermeden yanıt vermekten kaçındı. Yazarlarımızın sorularını yayımlıyoruz.



Sorular kimlerden?
Mehmet Y. Yılmaz
Hasan Cemal
Güneri Cıvaoğlu
Ahmet Tulgar
Osman Ulagay
Tuba Akyol


Elif Şafak: Bence "kadınsılığı törpülemek" ta Cumhuriyet'in başından bu yana gelen bir öğreti. İlginç bir şekilde bir dönemin sol hareketi içinde de, bugünün İslami hareketi içinde de bu çizgiden izdüşümler var. Kadınsı kadınlara âşık olabilir ama aslında pek saygı duymayız. Saygımızı erkeksi ya da yaşlı kadınlara veya cinsellik çağrıştırmayan kadınlara ayırırız. İlginç olan nokta, sadece erkeklerin gözünde değil, bizzat kadınların kendi gözünde de bu kalıp geçerli. Bence bu eski, bu yaygın kalıp toplum olarak bilinçaltımıza yerleşmiş. Beni de etkilediği muhakkak.


Elif Şafak: Kadınlar hakkında ileri sürülen tüm genellemelerin altında bir "doğallık" dayanağı var. Kadınlar "doğaları gereği" şöyle anaç, böyle barışçıl, ya da tam tersine öyle gevezeler mesela. Yok böyle bir doğa. Bunlar arasında belki de beni en çok rahatsız eden "idare etme öğretisi". Küçük yaştan itibaren önce babalarımızı, sonra kocalarımızı idare etmeyi öğrenerek büyüyoruz. Vaziyeti, evliliği, yuvayı, babayı, derken bütün bir hayatı idare ede ede...



Elif Şafak: Benim için roman yazmak bir sarkaç. Çok yoğun olarak yazdığım, kendimi tamamen yazıya adadığım dönemler var. İşte o dönemler içinde rüyalarımda romanın kelimelerini, karakterlerini gördüğüm çok olmuştur. Bazen bilmediğim dillerde gelir kelimeler, hatta böyle İbranice birkaç kelime keşfettiğim dahi oldu. Geçen sene ise romanın kelimeleri hep İngilizce geldi, ben de gündüzleri İngilizce yazdım. Ama şunu da eklemeliyim; başka bir dile geçmek çocukluktan beri zaten bildiğim bir tecrübe. İspanya'da yaşarken de hep İspanyolca yazıyordum.


Elif Şafak: Çocuklarla ilgili olumsuz hiçbir genellemem yok, ama mesele de bu zaten, genellemem yok. Yani "bütün çocuklar güzeldir", "bütün çocuklar melektir", bilmem ki öyle midir, sanmam. Ama tam da her çocuğu sevmediğim için bazı çocukları çok çok sevebilirim mesela paradoksal olarak. Benden iyi anne olmaz diye düşündüm hep ama çok iyi bir üvey anne olur!


Elif Şafak: Kendimden ya da görünüşümden rahatsızlık duymuyorum. Fakat çoğu zaman insanların bu tür meseleleri dillendirme biçimlerinden, Türkiye'de okurlardan entelektüellere kadar her yere nüfuz etmiş "cinsiyetçi söylemden" rahatsız oluyorum.



Elif Şafak: Aşkın ne olduğunu söylemektense ne olmadığını söyleyebilmek daha kolay sanki. Dingin, sakin, barışçıl, uyumlu bir akış değil aşk, hani şu "karşılıklı sevgi ve saygı temeli"nde. Tam tersine yıkıcı aşkın kimyası, yaratmaktan ziyade yok etmeye, alan açmaktan ziyade işgâl ve ilhak etmeye yönelik, kimsenin muzaffer olmadığı bir savaş meydanı. Yani sadece ötekiyle değil, kendinle de didik didik savaşmak demek aşk.


Elif Şafak: Yazarken her iki dilde de, yaşarken başka, yaşarken aşkın kendi dilinde.



Elif Şafak: Fotoğraf çektirmek konusunda hassas değilim, yeter ki benden "bana uymayan" ifadeler takınmam istenmesin. Eğer hep siyah giyiyorsam fotoğraf çektireceğim diye gidip beyaz giymem, bunu mecazi anlamda da söylüyorum. Bu konuda hassas olmamın sebebi ise Türkiye'de yazının değil yazarların konuşulduğu bir ortamın hâkim olması.


Elif Şafak: Bizde "okumamışlar"ın, cahil addedilenlerin kadın düşmanlıklarından ziyade, "okumuşların", aydınların kadın düşmanlığı kaygı verici. Dıştan bakınca zihnen en açık görünen, şöyle demokrat, böyle entelektüel erkekler dahi yaratıcı, kafası işleyen kadınlar karşısında komplekslere kapılıyor. Bu iflah olmaz hallerimizi pek çok yazar-sanatçı-aktivist-akademisyen kadınla paylaştığım oluyor elbette.



Elif Şafak: Birkaç kelime var ayrıştırarak kullanmayı sevdiğim. "Kimsesizlik" olarak bakarsak ne İstanbul'da, ne New York'ta kimsesizlik söz konusu. "Dışarlıklı" olmak açısından bakınca durum başka. Çocukluğumdan itibaren benimle beraber gelen bir hal bu, bir yere yerleşemeden, kök salmadan, bir ülkeden bir ülkeye yolculuk edip durdum. "Yalnızlık" ise kimsesiz olmadığınız halde gene de dışarlıklı olma hissinden içten içe bir türlü kurtulamadığınızda ortaya çıkan varoluşsal karışım. Yani daimi.


Elif Şafak: Gidişatı gördükçe iyimser olmak mümkün değil. Ama tam da bu kadar kaygıverici olduğu için uluslararası arenanın seyrüseferi ve militarist, tahakkümperver söylemlerin iktidarı, bu akıntıya karşı kürek çekenlere, bilhassa dünyanın her yerinde yazıp çizen, düşünüp sorgulayan beyinlere inancım büyük.



Feminizm benim için kapılanacak nihai bir durak ya da her kapıyı açacak altın anahtardan ziyade, düşünce sistematiğimi oluşturan nice nice unsurdan biri. Üstelik çok da zengin bir kaynak, sanılanın aksine. Ben bu kaynağı alıp başkalarıyla harmanlıyorum. Sömürgecilik karşıtı/sonrası kuramlar, feminist okumalar, kültürel çalışmalar, siyaset felsefesi, postmodernist edebiyat kuramları, mikro-tarihçilik, dinler tarihi ve illa ki tasavvuf, işte bunlar benim düşünce kaynaklarım. Bunlardan nasıl illallah diyebilirim?


Elif Şafak: Piliç edebiyatının kadınların kalemini nasıl "hafife aldığı" ortada. Ama bence daha önemli olan bir başka eğilim var bilhassa Amerika'da. Herkes kendi hikâyesini anlatsın eğilimi. Ne kadar özel olursa anlattıklarınız o kadar makbul. Edebiyat bir itiraf ve kimlik meselesi birilerinin nezdinde. Oysa edebiyat tam da başkası olabilme özgürlüğüdür. Elimizden kaçan işte bu özgürlük.

Diğer Röportajlar

  • Firdevs: "Önce kariyerim, aşka vakit yok" diyordu, şimdi "İkisi de önemli" diyor
  • Avrupa Şampiyonası'nda smaçlardaki başarısıyla Türk halkının gözbebeği oldu
  • Vücudunda ve ruhunda taşıdığı 52 bıçak yarası ile kendine sıfırdan bir hayat kurdu
  • İşte Nükhet Yetiş'in yanıt vermekten kaçındığı sorular





    GÜNCEL


    Kadınlara sordular
    Abidin'in itirafı bence samimiydi...
    Biz özel kadınlarız, çünkü hırslıyız
    Aynaya bakmadan giyiniyorum
    Başbakan ile önceden tanışır mıydınız?
    'Hünkarımı asla paylaşamazdım'
    Eğitim Yeditepe'den, diploma Avrupa'dan!
    Japonlar, Türkiye turlarına başlıyor
    Tarihte bugün