Gündem Ölüm Orucu: Bedenin ‘siyasallaşmasıdır’

Ölüm Orucu: Bedenin ‘siyasallaşmasıdır’

27.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bedenin bir silah olarak kullanılması, bedenin siyasallaştırılmasının çok önemli ve etkili bir yolu. Ezilen ve ötekileştirilen kişi siyasal bir özne/aktör olarak hareket etmeye, konuşmaya başladı... Bedeni aktif silahlaştırmanın en önemli örneği ‘intihar bombacısı’ olgusu... Bedeni pasif silahlaştırmanın örneği ise “ölüm orucu” ya da “açlık grevi” olgusu...

Ölüm Orucu: Bedenin ‘siyasallaşmasıdır’

Bir Milliyet klasiği
Gazeteniz Milliyet, “Düşünenlerin Düşüncesi” köşesiyle toplumun kanaat önderlerine sayfalarını açıyor. Abdi İpekçi tarafından 6 Ocak 1963’te başlatılan köşe ülkenin ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok sorununu masaya yatırmıştı. Akademisyenlerden sosyal bilimcilere, sivil toplum temsilcilerinden işadamlarına, bilim insanlarından hukukçulara kadar uzman kalemler Milliyet için yazacaklar. Yazılarınızın uzunluğunun 3 bin vuruşu (1.5 sayfayı) geçmemesi gerekmektedir. İrtibat telefonumuz: 0212 337 9328. Mail adresi:aycaatikoglu@hotmail.com

Haberin Devamı

Beden anatomiktir. Beden biyolojiktir. Beden kültüreldir. Ve, en önemlisi; beden siyasaldır.
Beden siyasaldır; hem siyasi mücadele alanı olarak, hem de siyasi bir araç olarak. 1980’lerden bugüne, özellikle, feminist yaklaşımların katkılarıyla, bedenin kültürel ve siyasal niteliği üzerine çok şey öğrendik. Özellikle, bir öteki olarak kadın bedeninin kontrolü üzerine yapılan mücadeleler ve tartışmalar, örneğin, kürtaj, kadın sünneti, dul kadının yakılarak öldürülmesi, başörtüsü, moda, vb. tartışmalar, bize bedenin nasıl kültürel ve siyasal bir mücadele alanına dönüştüğünü gösterdi.

Ezilen ve ötekileştirilen
Bedenin siyasallaşmasının çok önemli başka bir boyutu da “bedenin silahlaştırılması ve bu yolla siyasallaştırılması” oldu. Bedenin bir silah olarak kullanılması, bedenin siyasallaştırılmasının çok önemli ve etkili bir yolu oldu. Ezilen ve ötekileştirilen kişi, bedenini silaha dönüştürerek, siyasal bir özne/aktör olarak hareket etmeye, konuşmaya başladı. Bedeni silaha dönüştürerek siyasallaştırılmasının iki etkili yöntemi olduğunu söyleyebiliriz; “aktif olarak silahlaştırma” ve “pasif olarak silahlaştırma”. Bedenin aktif silahlaştırılmasının en çarpıcı örneği, “intihar bombacısı” olgusu oldu. Bedenin intihar bombasına dönüştürülmesi kararı ve eylemi, diğer insanlar ve çevresi üzerinde yarattığı etki ve tahrip temelinde, aktif bir siyasallaşma örneğini ortaya koyuyor.
Bedenin silahlaştırılma yoluyla siyasallaşmasının belki de en etkin yöntemi, “pasif silahlaştırma” olarak niteleyebileceğimiz, “ölüm orucu” ya da “açlık grevi” olgusu oldu. Pasif olma, bir insanın, aktör/özne olarak, diğer insanlara ya da çevresine hiç bir zarar vermeden, kendi bedenini yok ederek, konuşması ve hareket etmesi durumunu tanımlar. Ölüm orucu kararıyla, beden, kendisini yok ederek etki yaratacak bir silaha dönüşmüştür; ama, bu sefer, sadece kendisi yok olmakta, kendi dış alanına hiç bir zarar vermemektedir. Ölüm orucu kararı ve eylemi, pasif, ama ilk ve son kertede, siyasal bir karardır. Ölüm orucu kararı ve eylemi, bedenin silaha dönüştürülmesi ve bu yolla siyasallaşması kararıdır.

Siyasal mı vicdani mi?
Altını çizelim, ölüm orucu, çok etkili bir eylemi ve çok etkili bir siyasallaşmayı ortaya çıkartır. Kişinin kendi bedenini yok etme kararı, ne başka kişilere, ne de çevresine hiç bir zarar vermeden, sadece kendisine zarar veren bir süreci başlattığı için, ortaya konan taleplerden çok daha önemli olarak, siyasal olma ile vicdani olma arasındaki sınırı muğlaklaştırır. Özünde siyasi olan bu eyleme, dışarısının vicdani olarak bakmasını gerekli kılar; bu yolla da pasif olunarak, aktif olmadan çok daha etkili bir mücadele ve eylem ortaya konmuş olur. Kendi bedenini dışarıya hiçbir zarar vermeden yok etme kararı, güçlü olanın, muktedir olanın yöntemlerini zayıflatır, işe yaramaz hale getirir. Çünkü artık, siyaset konuşulurken, vicdan konuşuluyordur.

Ciddiye almak gerek
Bu nedenle, AK Parti hükümetinin bu gerçeği görüp, ölüm orucu eylemlerini ciddiye alması; Kürt sorununda siyasete dönmesi ve “Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması, anadilde savunmanın, ve anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması talepleri”ne siyasal olarak yanıt vermesi en doğru karar olacaktır. Bugün ölüm orucunu başlatan talepler, aşırı ve kabul edilemez talepler değildir. Bu karşılanabilir talepler temelinde yapılan ölüm oruçlarına karşı yanıtsız ve ilgisiz kalmak, hükümeti, sadece bugün vicdan sorunuyla yüz yüze bıraktırmayacak, yarın, karşılanamaz talepler temelinde başlatılacak bu tür eylemlere karşı da, çok daha güçsüz ve eleştiriye açık konuma getirecektir.

Adım atmak gerek
AK Parti hükümeti, ölüm orucu eyleminin siyasal niteliğini ve gücünü görmeli, ve bu temelde, bu sorunu çözmelidir. BDP’nin bu eylemleri durdurmak yerine, sonuna kadar araçsallaştırması ve bu araçsallaştırma içinde sürekli olarak vicdan dilini kullanması da ölüm orucu eyleminin ne kadar siyasal olduğunun bir göstergesidir. Ama bugün BDP’yi eleştirmek zamanı değil, ölüm oruçlarının bir an önce durması için, AK Parti hükümetini adım atmaya, Kürt sorununa çözümde siyaseti ve demokratik müzakereyi yeniden canlandırmaya davet etmek zamanıdır. Özünde siyasi olan bir eyleme AK parti siyasetle yanıt vermeli, kendini, silaha karşı vicdanın yanında konumlamalıdır.

Haberin Devamı

(Ölüm orucu üzerine, Banu Bargu’nun, Columbia University Press’ten bu yıl çıkacak Yaşamın Silahlaştırılması kitabına bakılabilir ve Steve McQueen’in Açlık filmi izlenebilir.)

Haberin Devamı

E. Fuat Keyman
E. Fuat Keyman, Canada Carleton Üniversitesi’nde doktora, Harward Üniversitesi’nde ise üst doktora yaptı. İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü ve Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyesidir. Küreseleşme, demokratikleşme, ve Türkiye üzerine, yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış kitapları bulunmaktadır. Türkiye’nin dönüşümü ve demokratikleşmesi üzerine yaptığı son kitap çalışması Londra ve Amerika’da bulunan Macmillan Yayınevi’den çıkacak.