18.01.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
“1998’in Şubat ayının sonunda biz Suna’nın hastalığının ALS olduğunu öğrendik. Demek ki o tarihten bugüne gelişimiz 19 sene. 19 senenin de son iki buçuk yılına kadar Suna makinede değildi. Fakat hastalığın enteresan bir tarafı var: Her şey eskiyebiliyor ancak beyin eskimiyor. O nedenle ben halen o ışığı önüme tutuyorum ve diyorum ki ‘Suna iyi olacaktır’. Buna inanmadığınız takdirde üçüncü bir kitap çıkacak ve göreceksiniz ki doktorlarımız ve diğer sağlıkçılar ALS hastalarının çevrelerinin nasıl idare edilmesi gerektiğini anlatacak.”
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayınları’ndan çıkan ve Rıdvan Akar’ın iki bölüm olarak kurguladığı kitabın ilk bölümünde, Suna Kıraç’ın yaşam öyküsünden detaylara yer veriliyor. Kıraç’ın notlarından, mektuplarından, albümlerinden ve yakınlarının tanıklıklarından derlenen bu bölümde; modern bir iş kadını, eğitimin önemini vurgulayan sivil toplum gönüllüsü, sevgi dolu bir eş ve anne olarak Suna Kıraç’ın portresi çiziliyor.
Suna Kıraç’ın doğuşuna, gelişimine ve sürdürülmesine katkıda bulunduğu Koç Vakfı, Koç Lisesi, Koç Üniversitesi, Galatasaray Eğitim Vakfı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü ve Kaleiçi Müzesi, Pera Müzesi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve uzun yıllardır onu yatağa bağlayan hastalığı üzerine kurulan, Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde yer alan Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı (NDAL) gibi kurumlar ve bu kurumların kahramanları ise kitabın ikinci bölümde tanıklıklarıyla yer buluyor.