Gündem Tövbe, hayata yeniden başlamak ve arınmaktır

Tövbe, hayata yeniden başlamak ve arınmaktır

22.07.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Her insan günah işleyebilir ancak Hz. Peygamberimiz bu gerçeğe şöyle ışık tutmuştur: “Her bir insan hata edici/günah işleyicidir. Ancak hata işleyenlerin en hayırlısı tövbe edip Allah’tan affını dileyendir”

Tövbe, hayata yeniden başlamak ve arınmaktır

İnsanı yaratan Allah, onun dünya ve âhiret saadetini, emirleri ve yasaklarının tatbik edilmesi şartına bağlamıştır.
Yüce Mevlâmız, emirleri ve yasaklarına aykırılığı da insanın bunalımlarının kaynağı ve âhiret azabının sebebi kılmıştır.
Bu yaratılış düzeni sebebiyledir ki insan, ilâhî emir ve yasaklara muhalefet ettiği sürece ve işlediği günahlardan arınmadığı müddetçe bunalımlarını gideremez. Mesut olamaz. İlahî azaptan korunamaz.
Günahlarına tövbe etmek müminin farz görevidir. Bu görev ömür boyunca da devam edecektir. Zira insan melekler gibi nûranî bir yaratık olmadığı ve günahlara arzulu nefsî bir güçle yaratıldığı için hatalara düşmekten korunamaz.

Her insan günah işleyebilir
Peygamberimiz bu gerçeği şöyle açıklamıştır.
“Her bir insan hata edici/günah işleyicidir. Ancak hata işleyenlerin en hayırlısı tövbe edip Allah’tan affını dileyendir.”
Bizler Kuran’ımızın Mütaffifûn sûresindeki ifadesiyle kalplerimizi paslandıran, Rabbimizle aramızda perde oluşturan ve cehenneme yol olabilecek olan günahlarımızı tövbe ile gidermez, giderek de artırırsak ilâhî adalet gereği iç huzursuzluğumuz artar, ruhî elemlerimiz çoğalır, vücudumuza ve malımıza yönelik maddî ve manevi cezalara muhatap olabiliriz. Ayrıca âhiretimizi kuşatacak ilâhi azaba da uğrarız. Hiç bir kurtarıcı da bizi kurtaramaz.
Bu gerçeği açıklamak içindir ki Peygamberimiz öz kızı Hz. Fatıma’ya şöyle buyurmuştur:
“Ya Fatıma! Aman nefsini Allah’ın azabından kurtarmaya çalış. Zira Allah’a yemin ederim ki, ben senden Allah’ın azabını gideremem...”
Hata edebiliriz. Namaz kılmamak, zekât vermemek, ana-babaya âsi olmak, adaletten sapmak, ve hileli imâlat yapmak gibi rabbimizin emirlerine itaatsizlik yapabiliriz, mümkündür.
İçki içmek, zina yapmak, faiz alıp-vermek, karaborsacılık yapmak, yalan söylemek, şahıs veya kamu mallarını zimmete geçirmek ve Rabbimizin üzerimizdeki sayılamayacak kadar çok olan nimetleri üzerinde düşünmemek gibi günahların/suçların faili olabiliriz.
Bizden benzeri daha nice günahlar zuhur edebilir.

Bunalım ve azap sebebi
Günahlarımızın sebep olacağı bunalımlar, musibetler ve azaplardan korunabilmek için Mevlâmızın bizlere açtığı tövbe kapısından kulluk şuuru ile içeriye girmeliyiz. Mevlâmızdan affımızı dilemeliyiz. Eğer yaptığımız günahlar, haklara tecavüz gibi kul hakları ile ilgili ise Allah’tan bağışlanmamızı talep ederken hak sahiplerinin de haklarını ödemeliyiz.
Böylece gerekli şartlarına riâyet ederek günahlarımıza tövbe etmeliyiz.
Yüce Allah emirlerini tatbik edip yasaklarından kaçınmayan kullarını cezalandıracaktır. Fakat kulunu günahları ölçüsünde azaplandırmak Allah’a görev değildir,Yüce Mevlâmız, rahmetini öfkesi/ gazabı dahil her şeye üstün kılmıştır.

Tövbeleri kabul sözü
Merhameti ve affı sınırsız olan Mevlâmız kullarını cezalandırmayı da sevmez. Bunun içindir ki hatasız olamayacak kullarına Tahrim Sûresi’nde şu lütufkâr emri vermektedir:
“Ey iman edenler! İşlediğiniz günahlara bir daha dönmeyecek şekilde Allah’a tövbe ediniz...”
Rabbimizin bu emrine icabet ederek O’nun lütfuna gönül bağlayanlar elbette ki bağışlanacaklardır, çünkü O kullarına bağışlamayı vaat etmekte ve şu müjdeli duyuruyu yapmaktadır:
“Allah kullarının tövbelerini kabul eder. Onların günahlarını bağışlar. Yaptıklarınızı da bilir.”
“Allah (şahısların, putların, ilkelerin, rejimlerin v.s.) zatına ortak tutulmasını hiç mi hiç bağışlamaz. Ama dilediği kişilerden bunun dışındaki günahları bağışlar...”

Ölüm komasına ertelenmemeli
Günahlarını küçümseyen ve tövbesini sonu gelmeyen yarınlara erteleyen zavallılardan olmayalım. Rûhu günahlarından arındırmanın, İslâmî yaşayışa yönelerek mutlu olmanın, öz ifadesiyle ilâhî azabdan korunarak ilâhi rızaya ve cennetlere ermenin yolu tövbedir. Tövbe arınmadır, hayata yeniden başlamadır.
Yazımızı Peygamberimizden hadîslerle bitiriyorum. Allah’ın Peygamberi şöyle buyuruyor:
“Ey İnsanlar! Allah’a tövbe ediniz. Zira ben günde yüz defa: (Allahım! Beni bağışla!, diyerek) Allah’a tövbe ederim.”

Haberin Devamı

SORU CEVAP

Allah’ın nimetleri nelerdir?

Allah’ın rahmetini örneklendirir misiniz?

Mevlâmız Rahman, Rahîm, Gafûr, Raûf, Settar ve Kerîm olan bir Rabdir. -Allah şanını artırsın- Peygamberimiz bir ananın çocuğunu ateşe atamayacağını, Allahın kullarına olan merhametinin ise ananın çocuğuna olan merhametinden pek çok olduğunu bildirir ve bu çokluğu şöyle açıklar:
“Allah, yüz bölüme ayırdığı rahmetinin yalnızca birini insanlar, cinler ve hayvanlara vermiştir. (İnsanlar ve cinler) paylarına düşen o bir rahmetle birbirlerine acır ve ikramda bulunurlar. Vahşi hayvanların yavrularına şefkati de o bir rahmetten aldıkları pay sebebiyledir. Allah, kendi zatına ayırdığı doksan dokuz bölümlük rahmetiyle Kıyamet Günü’nde kullarına merhamet edecektir.”
Rabbimiz böylesine sonsuz rahmet sahibi olduğu içindir ki, ne derece günah sahibi olunursa olunsun rahmetinden ümit kesilmemesini emretmektedir. Zümer Sûresinde Mevlâmız şöyle buyurur:
“... Ey günah işlemekle nefislerine karşı haddi aşmış kullarım! Allah’ın rahmetinden/sizi bağışlamasından ümidi kesmeyiniz. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır. Çok çok merhamet edendir.”

Haberin Devamı

Maddi yönden imkânları uygun olmasına rağmen, iftar vermemek günah mı?

Bir Ramazan ayına girilirken Peygamberimiz müslümanları iftar vermeye teşvik ederek şöyle buyurmuşlardır:
“Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse bu onun kul hakları dışındaki bazı günahlarının bağışlanmasına ve cehennem azabından kurtulmasına sebep olabilir. Ayrıca oruçlunun sevabından bir kısmı eksiltilmeksizin ona oruçlunun mükâfatı gibi mükâfat verilir.”
Biz bu hadise dayanarak fakir de olsalar her Müslüman’ın evinde ana baba ve kardeşlere olsun iftar verilmesini tavsiye ettik. Ahiret hayatını düşünen Müslüman bu gibi imkânları değerlendirir. Maddi imkânları olduğu halde iftar vermeyen müslüman büyük sevaplardan yoksun kalır ama günah işlemiş olmaz.

İş gereği gündüzü uyuyarak geçirdiğimizde, orucun sevabı azalır mı?

İşi gereği akşamları çalışıp da gündüzleri uyumak konumunda olan kişi bu yolu iradesini kullanarak isteyerek seçmiş olmayacağı için niyetine göre sevap alır. Bir diğer anlatımla gündüzü uyuyarak geçirdiği için orucunun sevabı azalmaz. Çünkü Peygamberimiz “Ameller niyetlere göre sevap kazanır” buyurmuşlardır. Ancak öğle ve ikindi namazları uykuda geçirilmemeli kalkıp kılınmalıdır. Bunun için birleştirme yapılarak öğlen son vaktinde ve ardından ikindi de ilk vaktinde kılınabilir.

Haberin Devamı

PEYGAMBERİMİZDEN HAYAT DERSLERİ

En zeki mümin ölümü en çok hatırlayandır

“İbn-ü Ömer anlatıyor:
Allah’ın Resûlü (S.) ile beraberdim. Ensar’dan bir sahâbi Allah’ın Resûlü’ne geldi ve O’na selâm verdi. Sonra da sordu:
- Ya Resûlellah! müminlerin en üstünü hangisidir?
- Onların ahlâkı en güzel olanıdır.
- (Ya Resûlellah!) müminlerin en zekisi hangisidir?
- Onların ölümü en çok hatırlayanı, ölümden sonrası için İslâmi çizgide en güzel şekilde ahiret hazırlığı yapanıdır. İşte onlar, en zeki müminlerdir.”
***
Hz. Aişe (R.) anlatıyor:
“Allah’ın Resûlü’ne (S.) ansızın gelen ölümü nasıl değerlendirdiğini sordum.
Şu cevabı verdi.
- Gerçek mümin için bir rahatlıktır. (Dünyanın sıkıntıları ve dertlerinden kurtuluştur.)
Allah’a itâat etmeyen günahlara dalmış kişi için de (tövbesiz ölüm olacağından) hüzün sebebidir.”
***
Peygamber’imizin ifadesiyle ölüm gerçek mümin için ilahî bir hediyedir. Cennet bahçelerinden bir bahçe olan kabir hayatına ulaşma aracıdır.
Bu sebeble hakiki mümine ansızın gelen ölüm pek tabîî ki hayırdır. Rahatlıktır. Güzelliklerle dolu bir hayata birden erişmedir. Ancak Hak’dan sapmış günahlara dalmış kişiler için tevbe etmeye, Hak yola girmeye imkân bırakmayacağı için de bir hasret ve elem sebebidir.

Haberin Devamı

BİR DUA

Ey Rabbimiz! Bize dünyada güzellik ver. Ahiret’te de güzellik ver. Bizi Cehennem azabından
koru.