Gündem Uludağ Projesi engellendi!

Uludağ Projesi engellendi!

09.12.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Işın Çelebi, 1977’de CHP ile MHP arasında “MHP destekli CHP Azınlık Hükümeti” kurulması için temaslarda bulunulduğunu; CHP’li Vedat Dalokay ile MHP’li Gün Sazak’ın, Uludağ’da buluşarak mutabakata vardığı projenin yaşama geçmesinin engellendiğini yazdı

Uludağ Projesi engellendi


Sosyal demokrat kökenli ANAP dönemi bakanlarından Işın Çelebi, yarın piyasaya çıkacak kitabında Türkiye’nin yakın geçmişine dair ilginç olayları anlattı. 1970’li yıllarda dönemin CHP lideri Bülent Ecevit’in genç ekibi içinde yer alan, 1980’li yıllarda dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın yakın kurmay heyetinin önemli isimlerinden biri olan ve ANAP’ta 4 yıl bakanlık, 15 yıl milletvekilliği yapan Çelebi; siyasi yaşamındaki anıları ile yakın döneme ilişkin analizlerini, “Türkiye’nin Dönüşüm Yılları: Yeniden Öğrenme Zamanı” adını verdiği kitabında topladı. Çelebi’nin yaşadıklarının yanı sıra Türkiye’nin geleceğine ilişkin projelerine de yer verdiği kitabı yarın Alfa yayınları tarafından piyasaya verilecek.

CHP AZINLIK HÜKÜMETİ
Bülent Ecevit’in kurduğu CHP Azınlık Hükümeti, 28 Haziran 1977’de Meclis’ten güvenoyu alamadı. Bunun üzerine AP-MSP ve MHP’nin oluşturduğu İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. Ecevit’in ekibi de, Güneş Motel organizasyonu ile 11 AP’li milletvekilini transfer ederek, bu hükümeti 31 Aralık 1977’de Meclis’te düşürdü. Çelebi, bu süreçte, CHP’li Vedat Dalokay ile daha sonra Türk siyaset tarihine geçecek siyasi cinayetlerinden birinin kurbanı olan MHP’nin etkili isimlerinden Gün Sazak’ın Uludağ’da buluştuklarını belirtti. Bu buluşmada, Sazak, Dalokay’a, “MHP olarak CHP’yi dışarıdan destekleyelim” önerisinde bulundu. Çelebi, bu gelişmelerle ilgili şu bilgileri aktardı:

GÜNEŞ MOTEL OLMAZDI
“Merhum Vedat Dalokay, azınlık hükümeti güvenoyu alamayınca partiye MHP’yle işbirliği yapılmasını önerdiği için büyük bir tepki almıştı. Ne yazık ki CHP yönetimi Vedat Dalokay’ın önerilerini o dönemde sağlıklı bir şekilde değerlendirmeye almadı. CHP’nin hükümet kurabilmek için 11 oya ihtiyacı vardı. Bunun için Adalet Partisi milletvekilleriyle Ali Topuz’un organizasyonuyla transfer görüşmeleri yapıldı. Ankara’da eski Sanayi Bakanı Mehmet Turgut’un takibinden rahatsız olan Ali Topuz, tüm takımı İstanbul’a götürmeye karar verdi. İstanbul’da önce Sarayburnu’ndaki Kalyon Otel’e yerleştiler. Daha sonra Florya’da belediyeye ait Güneş Motel’e geçtiler. Aytekin Kotil’in de etkili olduğu bu çalışmalar sonucunda CHP bakanlık sözü verdiği 11 milletvekilini Adalet Partisi’nden transfer ederek 31 Aralık 1977 tarihinde 228’e karşı 218 oyla Milliyetçi Cephe Hükümeti’ni düşürmeyi başardı. Vedat Dalokay ve Gün Sazak, MHP destekli CHP hükümetinin kurulması için görüşmüşlerdi. Dalokay ve Sazak gibi geniş bir vizyona sahip insanların önerileri geçerli olsaydı, CHP daha sağlıklı kararlar alır ve tarihe Güneş Motel vakası olarak geçen olay yaşanmazdı.”

İNÖNÜ’YE KÖŞK TEKLİFİ
Çelebi, Özal’ın vefatından sonra İnönü’ye yaptıkları teklifle ilgili olarak da şu bilgileri verdi:
“Özal’ın vefatından sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için partide yaptığımız görüşmelerde aday olarak Erdal İnönü’yü önerdim. Mesut Yılmaz ve Mustafa Kalemli’yle görüştüm. Diğer arkadaşların da ikna olmasıyla ANAP olarak Erdal İnönü’ye Cumhurbaşkanlığı teklifi götürme kararı aldık. Eşim Şükran’la birlikte Özden Toker ve Metin Toker’i, Pembe Köşk’te ziyaret ederek Anavatan Partisi’nin düşüncesini ilettik. Özden Toker, İstanbul’da bulunan kardeşi Erdal İnönü’yü aradı ve durumu kendisine iletti. İnönü düşünmek için zamana ihtiyacı olduğunu belirtti. Aynı gece iyi bir hukukçu olan Güneş Gürseler, Erdal İnönü’nün ricası üzerine Çankaya’daki evimize geldi. Neden Erdal İnönü’yü düşündüğümüz, seçilme şansının ne kadar olduğu, ANAP grubunun birlikte hareket edip etmeyeceği gibi kritik sorular sordu. Bütün sorularını tek tek saatler boyunca cevapladım. Bu görüşmeler sonunda İnönü, Demirel’i destekleyeceğini belirterek bütün ısrarlarımıza rağmen teklifimizi kabul etmedi.”

‘İKİSİ DE LİDERİMDİ’
Çelebi, Ecevit’e ve Özal’a olan saygı ve bağlılığını şöyle anlattı:
“Ecevit’in ‘Halk için halkla birlikte’ sözü ile Özal’ın ‘Halka hizmet Hakk’a hizmettir’ ilkesini aynı anlayışta gördüm. Halkın hizmetinde olan iki lider, Bülent Ecevit’e Mayıs 1977’de İzmir Çiğli’de ve Turgut Özal’a Haziran 1988 kongresinde Ankara’da suikast girişimleri yapılması ilginçtir. Bu olayların arkası yeterince ciddi olarak araştırılmadı.”
Çelebi, Kemal Derviş ile yaptığı görüşmeyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
“2 Aralık 2012’de yaptığmız görüşmede Türkiye’ye gelişini kendisinden dinleme fırsatı buldum. Kemal Derviş’i ABD’deki evinden bizzat Bülent Ecevit aramış. Hatta telefonu açan eşi kendilerine şaka yapıldığını düşünmüş ve ‘Seni başbakan olduğunu söyleyen bir arkadaşın arıyor’ demiş. Kemal Derviş telefonu alınca arayanın Ecevit olduğunu anlamış.”

‘MAO’NIN OĞLU OLSANDA!’
Çelebi, Özal’ın kendisini ANAP’a davet ettiği görüşmeyi şöyle anlattı:
“Vizyonuna ve iş yapma anlayışına büyük saygı duyduğum Turgut Özal’ın böyle bir teklifte bulunmasından çok mutlu olmuş ve heyecan duymuştum. Türkiye’nin en önemli sanayi kuruluşlarından birinin başına geçmeye hazırlanırken gelen bu davet beni onurlandırmıştı. Ancak yeniden Özal’la birlikte çalışma şansını bulmak her ne kadar bana heyecan verse de sosyal demokrat kimlikte biri olarak ANAP’ta ne kadar verimli olabileceğimden emin değildim. ‘Efendim, ben bir sosyal demokratım. Nasıl yapacağım ANAP’ta?’ diye sordum. Özal’ın yanıtı, onun siyasete bakışının en güzel örneğiydi: ‘İstersen Mao’nun oğlu ol, beni hiç ilgilendirmez. Bana iş yapacak adam lazım. Ben seninle çalışmak istiyorum’.”

Haberin Devamı

‘DALOKAY’IN CAMİ PROJESİ UYGULANMADI’
Işın Çelebi’nin, Vedat Dalokay ile anılarına yer verdiği bölümlerden biri, Çamlıca Tepesi’ne yapılacak cami projesinin neden olduğu tartışmalara farklı bir boyutta ışık tutabilecek özellikler içeriyor. Kitapta, şu ifadeler yer aldı:
“Vedat Dalokay’ın aslında Kocatepe Camii için açılan yarışmayı kazanan fakat uygulanmayan projesi, yıllar sonra Pakistan’ın başkenti İslamabad’da inşa edildi. Kral Faysal Camii Projesi, bugün dünyanın en önemli mimari eserleri arasında sayılıyor. Kardeşimin yoğun bakımda kaldığı süre boyunca bana Kral Faysal Camii için yaptığı araştırmayı ayrıntılı biçimde anlatmıştı. Bu camiyi projelendirirken Mısır’daki İslam Kütüphanesi’nden başlayarak, dünyadaki belli başlı camileri, üniversiteleri ve kütüphaneleri dolaşmıştı.

ÜÇ KİTABI DA OKUDU
Mimar Sinan’ın eserlerini dikkatle incelemiş, Kuran-ı Kerim’i, İncil’i ve Tevrat’ı çok dikkatle okumuştu. Dalokay İslam’ın sevgi dini olduğuna inanıyordu. Camiyi de buna göre projelendirmişti. İçinde hayatı ve aydınlığı barındıran bir cami yapmıştı. Dalokay’ın ne demek istediğini, yıllar sonra Kral Faysal Camii’ni ziyaret ettiğimde anladım. Koyu yeşil ormanlarla kaplı Margala Dağı’nın eteğinde konumlanmış, bembeyaz, heybetli ve aydınlık bir yapı.

DİNDE SEVGİ
Vedat Dalokay, caminin pencerelerinin derin olmasını planlamış, içlerine de rahleler koymuştu. Böylece ibadete gelen insanlar bir kütüphanedeymişçesine bu rahlelerde kitap okuyordu. Bu anlayış, İslam’ın bir bilim dini olduğunu vurguluyordu. Caminin içinde sürekli kuşlar uçuyordu. Mimar Sinan’ın da yaptığı gibi duvarlarda kuşların konabileceği ayaklar yapmıştı. Kuşlar bu ayakları evleri kabul edip camiyi kirletmiyorlardı. Caminin ortasında temizliği simgeleyen ve fıskiyelerinden yayılan su sesiyle etrafa huzur veren bir havuz bulunuyordu. Cami, mimari felsefesiyle insanlara İslam’ın sevgi ve bilime dayalı aydınlık bir din olduğunu yansıtıyordu. Dalokay ibadetin korkuyla değil, sevgiyle yapılması gerektiğini düşünüyordu. Kocatepe projesinin, bu anlayıştan ötürü reddedildiğine inandığını söylemişti. İslamabad’da yapılan bu caminin, Türkiye’de olmamasının büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Cami, ülkemizde yeni bir mimari anlayışın gelişmesine yol açabilirdi.”

Haberin Devamı

DIŞİŞLERİ’NİN SADDAM TAKTİĞİ

Haberin Devamı

Işın Çelebi, dönemin Irak Devlet Başkanı Hüseyin Saddam’a karşı Türk dışişlerinin geliştirdiği “fıkralı müzakere” metotlarına da kitabında yer verdi. Saddam ile görüşecek olmaları nedeniyle bakan olarak müzakere dersi aldığını belirten Çelebi, Irak’la yürütülen su müzakerelerinin arka planını şöyle anlattı:
“Bağdat Büyükelçimiz Sönmez Köksal ve Dışişleri Bakanlığı’ndan Necati Utkan’ın da katıldığı görüşmeler tam bir sinir harbi şeklinde geçti. Başbakan Yıldırım Akbulut, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Tugay Özçeri, Bağdat Büyükelçimiz Sönmez Köksal ve Dışişleri Bakanlığı’ndan Necati Utkan ile Önder Özar’ın da katıldığı görüşmeler tam bir sinir harbi şeklinde geçti. Toplantıların düzenleneceği yerler bize hep son dakikada bildirildi. Saddam’ın insana tepeden bakan bir tavrı vardı. Çevresine sürekli kendisinin çok büyük ve ulaşılmaz bir otorite olduğu izlenimini vermek istiyordu. Görüşmelerde sürekli Mısır’ın dış politikadaki tutumunu ve ABD’yle ilişkilerini gündeme getirdi. Tepeden bakan anlayışa karşı olan kişiliğim nedeniyle Saddam’ın tavrından büyük rahatsızlık duydum. Bu nedenle müzakerelerde sert tartışmalar yaşadık. Saddam Hüseyin ve Başbakan Birinci Yardımcısı Taha Yasin Ramazan saniyede 700 metreküp su almak için diretiyordu. Saddam Hüseyin heyetimizi toplantılardan önce bekleterek ve her seferinde toplantı yerini değiştirerek gerginliğimizi artırmaya çalışıyordu. Bununla başa çıkabilmenin en iyi yolu değerli Büyükelçimiz Necati Utkan’ın anlattığı fıkralardı. Iraklılar bizim neşeli halimize bakıp şaşırıyorlardı. Bağdat Büyükelçisi Sönmez Köksal’la beraber Saddam’la görüşmeyi beklerken Necati Utkan’ın arka arkaya anlattığı fıkraları hiç unutamam:

GORBAÇOV LEKESİ
‘Macar Başbakanı Moskova’da Gorbaçov’u ziyaret eder. Bazı anlaşmalar imzalarlar. Macar başbakan Gorbaçov’a ülkesinde nasıl bu kadar çok sevildiğini sorar ve (Beni ülkemde sevmiyorlar) der. Gorbaçov da parmağıyla kafasını göstererek, (Sende bu yeterince yok) der. Başbakan ülkesine döner dönmez soluğu estetikçide alır ve (Bana da Gorbaçov’un alnındaki lekeden bir tane yapın) der.’ Necati Utkan biz Gorbaçov fıkrasının etkisini atlatamadan devam edip, (Ankara’ya dönünce hediye alalım, Figaro‘nun düğününe davetliyiz. Mayoları da unutmayın, Kuğu Gölü’ne gideceğiz) diye ekledikçe bizim heyetin kahkahaları Saddam’ın odasına kadar gidiyordu. Utkan, Özal’ın çok sevdiği ve güvendiği bir diplomattı. Bu fıkralar da müzakere sürecinin bir parçasıydı. Bugün de Irak ile Türkiye arasında uygulanmakta olan su politikası, kararlılıkla yürüttüğümüz o müzakerelerde karara bağlandı.”