Gündem Uluslararası ilişkilerde insanlık, duygu ve hesap

Uluslararası ilişkilerde insanlık, duygu ve hesap

01.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

‘Suriye meselesi, en azından ilk raundunda ‘realist’ dış politika teorisinin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun iyi duygularla örülmüş etik dış politika anlayışına galip geldi. Hepimizin alkışladığı ‘komşularla 0 sorun’ perspektifinden de geldik Rusya, İran ve Irak’la zincirleme şekerrenk ilişkiler dönemine’

Uluslararası ilişkilerde insanlık, duygu ve hesap

Bir Milliyet klasiği
Gazeteniz Milliyet, “Düşünenlerin Düşüncesi” köşesiyle toplumun kanaat önderlerine sayfalarını açıyor. Abdi İpekçi tarafından 6 Ocak 1963’te başlatılan köşe ülkenin ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok sorununu masaya yatırmıştı. Akademisyenlerden sosyal bilimcilere, sivil toplum temsilcilerinden işadamlarına, bilim insanlarından hukukçulara kadar uzman kalemler Milliyet için yazacaklar. Yazılarınızın uzunluğunun 3 bin vuruşu (1.5 sayfayı) geçmemesi gerekmektedir. İrtibat telefonumuz: 0212 337 9328. Mail adresi:aycaatikoglu@hotmail.com

Haberin Devamı

Türkiye’nin vizyon sahibi bir Dışişleri Bakanı var. Zürih ve Londra anlaşmalarının mimarı Fatin R. Zorlu’dan sonra Cumhuriyet döneminin en yetkin ve azimli dış politika yapımcısı. Aynı zamanda da bir düşünür, ‘komşularla 0 sorun’ politikasının geniş ufuklu teorisyeni. Uluslararası ilişkilerde hüküm süren geleneksel devlet mantığı ve realpolitik kavramından daha ziyade etik kaygıları ön planda tutan bir devlet adamı. Kant’ın vaz ettiği “ebedi barış” fikrini benimseyen bir entelektüel.

Ahlaki bir duruş çağrısı
Bu nedenledir ki, Ağustos 2012’de BM Genel Kurulu’nda yaptığı uzun Suriye konuşmasında kullandığı dil pragmatik bir siyaset adamınkinden daha çok bir ahlak felsefecisinin duygu yoğun söylemiydi. Suriye’deki baskı rejimini kınarken de azınlık hegemonyası ve insan hakları ihlallerinden değil, Beşir Esad yönetiminin “zalim” oluşundan yakınıyordu. Uluslararası toplumu ise eylemsizliği nedeniyle “suç ortağı” ilan ediyordu. Bizlerin “kardeş gibi gördüğümüz” Suriyelilerin çektiği acıları anlatırken mazlumla “dayanışmanın” ahlâki bir duruşun gereği olduğunu vurguluyordu. Onu donuk bakışlarla seyreden Kurul üyelerinin vicdanlarına seslenmekle yetinmiyor, Suriye’deki facianın bölgeyi ve tüm uluslararası toplumu içine çekeceği felaketlere de dikkati çekiyordu. Uluslararası toplumu bu “insanlık sınavında” başarılı olmaya davet ediyordu. Ama bakanımızın cansiperane çağrısını saygıyla dinleyenler arasında insaniyet sınavına giren olmadı.
Sayın Davutoğlu, BM Genel Kurulu’nun bir ay sonraki toplantısında da Suriye, Filistin, Afganistan ve Arakan halklarının patetik durumlarına çare bulunması için vicdanlara seslendi.
Suriye’deki “gaddar” rejimin uyguladığı “zulümden” söz etti. Dedikleri doğruydu. Ama BM delegeleri yine gamsızdı ve kayıtsız... Bakanımız “zalime gösterilen merhamet, zulüm gören halklara yapılabilecek en büyük merhametsizliktir” dediğinde de Kurul’da yaprak kıpırdamadı.

‘Varsın Türkiye uğraşsın’
BM’deki delegeler de Suriyeli muhaliflerin içler acısı durumunu bilmesine biliyorlardı ama onları ilgilendiren adalet, hakkaniyet ve iyi duygular değil, ülkelerinin devlet çıkarları ve stratejik hesaplarıydı.
Varsın, Türkiye mülteci kamplarıyla uğraşsındı, içini çeksindi, sızlansındı. Ortadoğu’da “oyun kuruculuktan” da bir daha zinhar söz etmesindi.
Varsın, müttefiklerine zarar vermeyecek ölçüde de yıpratılsındı. Ama tabii, lazım olduğunda faydalı olabilecek kadar da ayakta kalsındı.
Böylelikle Suriye meselesi, en azından bu ilk raundunda ‘realist’ dış politika teorisinin bakanımızın iyi duygularla örülmüş etik dış politika anlayışına galip geldiğini görmemize vesile oldu. Hepimizin alkışladığı ‘komşularla 0 sorun’ perspektifinden de geldik Rusya, İran ve Irak’la zincirleme şekerrenk ilişkiler dönemine. Her birinin stratejik çıkarlarını ve sosyolojik dinamiklerini hesaba katmadığımız için girdik türbülans alanına. Gerçekçi bir güç dengesi analizi ve ince ayar bir diplomasiyle yol kat edebileceğimiz bir ince uzun yola.

Haberin Devamı

Prof. Dr. Nur Vergin
Prof. Dr. Nur Vergin İstanbul’da doğdu. Çocukluğunu ve gençliğini yurt- dışında geçirdi. Paris-Sorbonne Üniversitesi’nde Sosyoloji öğretimini tamamladıktan sonra aynı üniversitede Sosyoloji Doktoru unvanını aldı. 1973’te Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi’nde göreve başladı. Bilkent ve Marmara üniversitelerinde de öğretim üyeliği yapan Nur Vergin, siyaset ve din sosyolojisi alanında çok sayıda esere imza attı. Çeşitli uluslararası Sosyal Bilimler derneklerine üye olan Vergin’in Industrialisation et Changement Social en Milieu Rural (1976), Siyaset Sosyolojisi (1980) ve Türkiye’ye Tanık Olmak (1998) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.