03.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fisun Yalçınkaya
Caddebostan Kültür Merkezi, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın hazırladığı ‘Bir Usta Bir Dünya: Özdemir Asaf - Tüm dünyayı kucaklamak istedim; kollarım yetişmedi’ sergisine ev sahipliği yapıyor. Böylece “Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia” dizesinin sahibi şair Asaf, ilk kez bir sergiye konu oluyor.
Sergi, “Evet, benim yıllarım yok. Yok artık. Benim olaylarım var. Yıllarım olaylarım arasına saçıldı” diye yazan şairin hayatını önemli olaylar ve eserleri üzerinden anlatım yoluna gidiyor. Sergide Asaf’ın yaşamı özel arşivinden fotoğrafları, not defterleri, kitapları, onun için yapılan çizimlerle gösteriliyor. Sergi vesilesiyle şairin fotoğrafçı Yıldız Moran Arun’dan olan üç oğlundan en büyüğü Gün Arun’la konuştuk.
-Sizce bugüne Özdemir Asaf neler bıraktı, bugün nasıl hatırlanıyor?
Yaşadığı döneme çok etki bırakmış ama az anlaşılmış bir şair. Her zaman kendine özgü çizgisinde durmuş ve oradan ilerlemiş. Bugüne etkisine gelince... Özdemir Asaf düşündüren bir şair, düşündükçe hem onunla buluşuyorsunuz hem kendi yaşamınızla buluşuyorsunuz. Sanıyorum ki edebiyatla ilgilenen her kişi Özdemir Asaf’la buluşmuştur. O buluşma da bir zenginlik doğurmuştur.
- Neden az anlaşıldığını düşünüyorsunuz?
Bana öyle geliyor ki zamanında çevresini zorlamış bir şair. Türkçe’nin gelişiminin çok kuvvetli olduğu bir dönemde, alışılmış kalıpların dışında aykırı bir dil adamı. Kendisine karşı kimi zaman farklı düşünen dil insanları tavır almışlar. Ama bu aynı zamanda onların bir arada olduğunun da göstergesi... Kayıtsız kalınmadığını gösteriyor. O dönem toplumda edebiyatın öneminin daha büyük olduğu bir dönem. O çevredekiler de öncü insanlar. Öncülerin birbiriyle çatışması da çok doğal.
- Yaşadığı dönem size göre onda nasıl bir etki yaratmıştı?
Babam, zamanının ötesinde bir insandı. Zamandan bağımsız da diyebiliriz. “Bir şiiri yazdığımda onun karşısına geçer dururum, o şiir, o söz kendi anlamını bulacak mı zaman içinde, hala ayakta duracak mı kendiyle barışık olacak mı” gibi ifadeleri vardır. Zamanla yıpranmayan sözleri kitap oldu. Eşsiz bir arşivi var, gençlik dönemi yazılarında bile çok çalışkan, ağırbaşlı ve özenli bir yazar görüyoruz.
‘Birden şair olmuyor’
- Bu sergide öne çıkan önemli şeyler neler?
Bu sergi bütünü içinde önemli... Özdemir Asaf’ı anlatan ilk sergi. Özdemir Asaf birdenbire bir şair olmuyor. Sergi, bir dil adamının oluşumu olan o hayatın bütününü görmeyi sağlıyor. Çizimler, resimler, yaşam öyküsünün filmi Özdemir Asaf’ı tanımak isteyenler için çok değerli bir malzeme. Sergiyi gezmek kendisiyle sohbet etmek gibi olacak. Gencecikken kullandığı not defterlerini görmek, önemli sanat insanlarıyla ortak paylaştıklarını görüyoruz sergide. O her biri ayrı değerli insanlar birbirlerinin varlıklarından güç aldılar. Babam dışarıya hiç kapalı olmadı, halka, dışarıya çok açıktı.
- Baba olarak nasıldı?
Babam çok iyi bir baba, özenli bir büyüktü bizim için. Bizi dikkatle izleyen gözlemleyen sorularımıza saygıyla cevap veren bir insandı. Öğütleri, inanın, az oldu ama her biri iz bıraktı. Bizi kendi düzenimiz içinde yaşar tuttu, etkilemedi, serbest bıraktı. Sadece en iyi koşulları bize hazırlayıp bıraktı.
‘Sanat halka taşınırdı’
- Peki, ailesi ve o dönemin atmosferinin etkisi nasıl?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda etkisi olan bir aileden geliyor. O zamanlar toplumun rengi farklıydı. Şiir matineleri vardı örneğin. O matinelerin en önemli isimlerinden biri Özdemir Asaf’tı. O matinelerde halk ile buluşmak, halka sanatını taşımak söz konusuydu. O dönemin içinde düzgün durmak, anlama önem vermek önemliydi. Bu sergide bana ait dönemi izlememi sağladı. Asaf bundan sonrasına da uzanıyor zaten. Serginin adı da bu çok boyutluluğun bir tarifi olsa gerek.