Kültür Sanat 150 yıl önce bu topraklarda

150 yıl önce bu topraklarda

17.02.2010 - 23:49 | Son Güncellenme:

Julia Pardoe’nun 1837 tarihli, üç ciltlik “Sultanlar Şehri İstanbul” seyahatnamesi W. H. Bartlett’in çizimleri de eklenerek yeniden basıldı.

150 yıl önce  bu topraklarda

Sultanlar şehri ya da şehirlerin sultanı: İstanbul. Yüzlerce yıldır bu şehre adım atan herkes vuruldu ona, aklının bir parçasını burada bıraktı giderken, tanıdığı tanımadığı herkese anlattı şehrin büyüsünü. Bazısı da yazdı. İstanbul, dünyanın en büyük külliyatına sahip şehirlerinden biri olsa gerek.
Eline kalemi alıp İstanbul’u anlatanlardan biri de Julia Pardoe’ydu. Bundan 150 yıl önce gördü İstanbul’u ve bugüne kadar taşınan “Sultanlar Şehri İstanbul” seyahatnamesini yazdı. Orijinali üç cilt olan seyahatname, tek bir ciltte toplanıp W. H. Bartlett’in çizimleri de eklenerek İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yeniden basıldı.

Tecrübeli bir gezgin
Bu seyahatnamenin ilginçliği 1836’da kaleme alınmasının yanı sıra, bir kadının imzasını taşıması. Pardoe’nun ilham kaynağı da yine bir kadına aitmiş: İngiliz sefiri Lord Montagu’nün karısı Lady Montagu’nun 1716-1718 arasında dostlarına İstanbul’dan yolladığı mektuplar.
Julia Pardoe 1806 doğumlu, İngiliz ordusunda subay olan Thomas Pardoe’nun kızı. Yazıyla tutkulu ilişkisi erken yaşlarda başladı. İlk şiir kitabı 14 yaşında basıldı, ilk romanı yayımlandığında ise 23 yaşındaydı.
Babası 1836’da resmi bir görevle İstanbul’a gönderildiğinde, 30 yaşındaki Julia da ona eşlik etti. Aslında tecrübeli bir gezgindi. Bünyesi zayıf, kolayca vereme yakalanabilir diye korkan ailesi onu sık sık iklimi yumuşak ülkelere gönderiyordu. İlk seyahatnamesi “Portekiz’in Hususiyetleri ve Adetleri” de 1833’te yayımlandı.
Julia ve Thomas Pardoe İstanbul’da 9 ay kaldılar. Bu süre boyunca Julia birçok paşanın ve hanım sultanın haremlerine konuk oldu; babasının görevi nedeniyle Mekteb-i Hayriye, Selimiye Kışlası gibi resmi alanlara girebildi.
Bu sayede çok geniş çaplı bir seyahatname yazılabildi. Üç bölümde toplanan 640 sayfalık kitapta dönemin Türk kadınlarının evde ve çarşıda nasıl davrandıklarından tutun da saltanat düğünü şenliklerine; Rumların paskalyasından 19. yüzyıl Türk tımarhanelerine kadar yüzlerce konu var.
Kitabın son bölümünde Pardoe İstanbul’dan ayrılıp Balkanlar’a doğru çıktığı yolculuğu da anlatıyor. O dönemde Osmanlı İmparatorluğu içinde bulunan bu coğrafyaya ait yazılarda İstanbul’a değilse de Osmanlı’ya ait adetleri okuyoruz.

Tıpkı bugün gibi
Bugün geçtiğimiz yolların, artık göre göre kanıksadığımız camilerin, kiliselerin, içlerine girip çıktığımız pek çok yapının 1800’lerde nasıl kullanıldığını öğrenmek, her şeyden önce farkındalık yaratıyor insanda. Yalnızca bize, bizim zamanımıza aitmiş gibi gördüğümüz İstanbul’un bizden önce olduğu gibi bizden sonra da kendi kimliği ve cazibesiyle varolacağını hatırlatıyor Julia Pardoe’nun yazdıkları. Bir anlamda hizaya getiriyor.
Yazarın yalnızca gözle görülene değil, burada yaşayanların algılarına dair tespitleri de şaşırtıcı. “İstanbul’daki üç vebanın yangın, salgınlar ve tercümanlar olduğu söylenir” diyor Pardoe, “Orada bulunduğum müddet zarfında gördüklerime ve işittiklerime istinaden, bir dördüncüyü ilave etmek ve buna siyaset demek geliyor içimden.” Ve bugün yaşadığımız keşmekeşi 150 yıl öncesinden anlatan şu cümleyi kuruyor: “Bir müddet kalmak üzere Şark’a gelen yabancıya, herhangi bir tarafı veya hizbi tutmadığında ve Avrupa’da yapacağı gibi, görüşlerden birine katılmadan dosdoğru ve müstakil bir yol takip ettiğinde, her iki tarafın da şüpheyle bakacağı katidir.”
Evet, “Tarih tekerrürden ibarettir”. Ama kimsenin söylemeye yanaşmadığı bir devam cümlesi var bu sözün: “Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Resimleri kesip çerçeveletebilirsiniz
“Sultanlar Şehri İstanbul”un içindeki çizimlere çarpılmamak mümkün değil. Bir Kağıthane mesiresi görüntüsüyle açılıyor kitap. Kağıthane deresi üzerinde kayıklar, etrafta beyaz şemsiyeli, feraceli hanımlar, çocuklar... “Gel de gör beni, bambaşka biri” diyor sanki güzelim Kağıthane.
Kitaptaki resimler W. H. Bartlett imzalı. Bartlett bu kitaptaki resimleri aslında Julia Pardoe’nun İstanbul üzerine yazdığı ikinci kitap olan “Boğaziçi’nin Güzellikleri” için çizmişti. Bu resimler, “Sultanlar Şehri”nin bu baskısı için yeniden gözden geçirilip kitaba eklendi. Her resim arkası boş bir sayfaya, sayfa numarası olmadan yerleştirilmiş. Dilediğinizi kesip çerçeveletebilirsiniz.