Kültür Sanat 7 erkekten 1 hikaye

7 erkekten 1 hikaye

01.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şebnem Şenyener, son kitabı "Dansözün Ölümü"nde bilmece gibi bir metinle baş başa bırakıyor okuru. Bir yandan bir cinayetin izini sürerken diğer yandan da kadın olmayı anlatıyor, 'müstehcen'i sorguluyor. Zevkli, heyecanlı, tempolu, merak uyandıran bir polisiyeyle karşı karşıyayız.

7 erkekten 1 hikaye

TEKNİK OLARAK YAZARI ÖLDÜRDÜM, YERİNE OKURU KOYDUM. 1982 yılından bu yana New York'ta yaşayan Şebnem Şenyener, son kitabı "Dansözün Ölümü"nde bilmece gibi bir metinle baş başa bırakıyor okuyucuyu. Mu'nun cinayetinin izini sürerken bir yandan kadın bedenini, kadın olmayı anlatıyor, 'müstehcen'i sorguluyor. Zevkli, heyecanlı, tempolu, merak uyandıran bir polisiyenin izini sürenlereÖ Üstü örtülü olanların ardındakileri görmeye çalışanlara... Enis Batur'un "Elma" adlı kitabının çıkış noktası Gustave Courbet'nin "Dünyanın Kökeni" adlı tablosuydu. Sizin kitabınız "Dansözün Ölümü"nün de çıkış noktası aynı tablo. Bu tablo sizi nereden yakaladı?"Dansözün Ölümü" 1865 yılında yapıldığı andan itibaren ilk defa 1987'de New York'ta Brooklyn Müzesi'nde sergiye konulabildi. Tablo o zamana değin önce Halil Bey'in, sonra bir Macar kontunun, ardından Fransız bir psikologun ve felsefecinin evinde üzeri hep örtülü olarak kalmış. New York'ta yaşayan biri olarak tablonun ilk defa orada sergileniyor olması belki beni çeken şey. Tablonun Halil Bey tarafından Courbet'ye ısmarlanmış olması ve hikayesi de son derece ilginçti. Tablodaki modelin başı ve ayakları görünmüyor. Ama o dönemde Courbet'nin çalıştığı bir model var: İrlanda asıllı, kızıl saçlı bir kadın olan Johanna Hiffernan. Courbet'nin "Dünyanın Kökeni" tablosunun modelinin de o olduğu düşünülüyor. Fakat kesinlik kazanmış bir şey değil. Tablodaki kadının kim olduğu meçhul. Ama o kadın Courbet'ye ya da Courbet'yi yorumlayanlara göre ressamın kendisi. Flaubert nasıl "Madam Bovary" için o dönemde "Madam Bovary benim" dediyse, "Dünyanın Kökeni" Courbet'nin kendi portresi diye benimsediği bir çalışma. "Dünyanın Kökeni"nde kadının başı yok, çerçeve dışında bırakılıyor onun kimliği. New York'un en ünlü dansözü: Mu! Kızıl saçlı, büyüleyici, karşısındaki erkeklere diz çöktüren bir kadın! Hem mutlu hem hüzünlü hem çekici hem masum... Fransız gerçekçi ressam Gustave Courbert'nin Osmanlı diplomatı Halil Paşa için yaptığı, o çok tartışılan ve gizemini hiç kaybetmeyen ünlü tablosu "Dünyanın Kökeni"nin ilk sergilenişi... New York Brooklyn Müzesi... Mu, serginin açılışında ünlü 'yedi tül dansı'nı sergiler, erkeklerin hayran bakışları altında. Aynı gece Mu, soyunma odasında, ölü bulunur. Tıpkı "Dünyanın Kökeni"ndeki kimliği belirsiz kadının pozunda... Ve edebiyat düşkünü dedektifimiz Simontaut devreye girer. Mu'nun hayatına giren erkekler anlatmaya başlarlar... Tablo bir simge Belki bir ölçüde oradan yola çıkarak edebiyatın kadını, aşkı tanımlayışı, kadın objesi üzerinden aşkı anlatışı ilgimi çekti. O tablo da buna bir simge oluşturdu benim gözümde. Siz o çerçeve dışını mı çizmeye çalıştınız? Mu "Dünyanın Kökeni" tablosundaki kadın. Erkeğin kendisini kadın, kadının ise erkek üzerinden görüşü ve tanımlayışının bir simgesi. Mu'yu büyüten çok kuvvetli bir kadın var: Alla Verkulova. Ama bir türlü onun anneliğini kabullenmiyor. Bu yüzden kimsesi olmayan bir tip olarak beliriyor önce Mu. Belki onun getirdiği bir hüzün var. Birçok tezat şeyi barındırıyor karakterinde. Tablonun yapıldığı tarihte güzel kadın, aynada kendini beğenen kadın olarak kızıl saçlı bir kadın var. Yaratılış hikayelerini yorumlayan sanatçıların hepsinde böyle bir kızıl saçlı kadına rastlıyoruz. Mu da onlara benziyor. Nasıl tanımlıyorsunuz Mu'yu? Tablo müstehcen bir tablo. Cesur, net ve tartışmasız görünen bu tabloda niçin kadının yüzü yok? Kadının yüzü manzara dışında kalıyor. Yani ressam bir şeyin üstünü açıp bir başka şeyin üstünü kapatıyor. İşte romanın ana karakteri Mu. Yani çerçeve dışında kalan kadın. Mu'nun karakterinin değişik özelliklerini görüyoruz yedi erkeğin dilinden. Bir aynalama bu. Onlar Mu'ya bakıp, onu bize anlatıyorlar. Tabloda da Courbet bize kadını anlatıyor ama aynı zamanda kendini anlatmış oluyor. Dolayısıyla yedi erkek Mu'yu her anlattığında kendilerini de anlatmış oluyorlar. Mu ile tablo arasında birebir örtüşmeler var. Mesela plastik cerrah Leroy'un konuşmasında Mu'nun cinsel organının tablodakiyle aynı olduğunu öğreniyoruz. Bir yerde "Tablo da Mu kadar muzır bir eser" diyorsunuz. Müstehcenle meselesi var Evet, her tül kalktığında Mu'nun kim olduğunu biraz daha aydınlatan bir sır çözülür ve nihayet tam kim olduğu ortaya çıktığında, onu kimin, nasıl ve niçin öldürdüğü anlaşılır. Bütün metin onun kim olduğu üzerine kurulmuştur. Romanda biraz önce de söylediğiniz gibi yedi erkeğin dilinden Mu'yu dinliyoruz sırayla. Tıpkı romanda anlattığınız Yedi Tül Dansı gibi katman katman ortaya çıkıyor olaylar. Müstehcenle meselesi olan bir metin. Müstehcenin peşine düşen bir dedektif romanı bile diyebiliriz bu metne. Güzel üzerine, aşk üzerine, onların anlatısı üzerine. Siz romanın cesur bir metin olduğunu düşünüyor musunuz? Kadın bedenini, cinsel organını anlatışınız... "CİNAYETİ KİMİN İŞLEDİĞİNİ DEDEKTİF DEĞİL, OKUR ÇIKARIYOR" Çünkü dedektif kitaptaki 7. erkek aslında. Simontaut da Mu'yu anlatanlardan biri. Simontaut ilhamını hakiki bir New York dedektifinden aldı. Edebiyata meraklı biri. Parası olmadığı için yazarlık yapamayan ve o sebeble de polis olmak zorunda kalan bir dedektif. Suçun sadece hukuki değil insani bir durum olduğuna inanan ve insani çözüm arayan bir dedektif. Bu sebeble sorguladığı şüphelilerin ifadelerini edebi metinler gibi değerlendiriyor. Bir de, New York dedektiflerinin ifade metinlerinde kendi soruları yok. Kitapta kullandığım biçimde ifade metinleri. Simontaut'nun karakterine uygun düştü. Dedektif Simontaut'yu çok fazla ortaya çıkarmıyorsunuz. Neden direkt erkeklere sözü bıraktınız ve dedektifi kenara çektiniz? Evet çünkü okuyucuyu dedektifin yerine geçirmekti bir ölçüde amacım. Dedektif yerine siz ifadeleri inceleyip cinayeti kimin işlediğini buluyorsunuz. Yani yazarı öldürdüm diyelim orada teknik olarak. Onun yerine okuru koydum. Bir yandan da dedektifi çıkartıp okuyucuyu kişilerle baş başa bırakmayı mı amaçladınız?