19.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Can Kozanoğlu
Birçok yazı "Onu da bir başka hafta konuşuruz" diye bitiyor, araya farklı konular giriyor. Geçen hafta '80'lerin porno dışı video filmleri için de aynı şeyi yazmıştım. Bu sefer araya başka konu sokmayalım.
Yalnızca porno dışı video filmler değil, bütünüyle '80'lerin sinema ortamı vakadır zaten. '60'ların Sinematek kuşağı '70'lerde iyice dağılmış, '80'lerde yeni bir sinema sevgisi dalgası hissediliyor; bugünkü sinemasever kuşağın köklerinin salındığı yıllar. Sinemacı olma heveslisi gençlerin sayısı hızla artıyor. Beyoğlu'nda, Ortaköy'de kendilerini "Ben yönetmenim" diye tanıtan ama hiç filmi olmayan çok sayıda kişiye de rastlanıyor, ki bazıları pek genç değil artık.
Sinema sevgisi yeniden büyüyor, lakin fazla film üretilmiyor. Seks filmleri furyası bitmiş, Yeşilçam toparlanamamış. Şimdi ''80'lerin entel filmleri' diye anılan bazı filmler çekiliyor. Pek aleyhlerinde bulunmak istemiyorum ama zaman zaman Sinematürk'te rastlıyorum da... Aleyhlerinde bulunmamak için hiçbir şey söylememek lazım. '60'ların Avrupa'sının bunalım filmleri, '70'lerin Türkiye'sinin siyasî ortamı, '80'lerin kafa dağınıklığı, müthiş bir iddia, çekilmez bir karanlık, hepsi birbirine girmiş.
Video devri '80'ler
Bir yanda 'sert âlem aşkları'nı anlatan filmler var. Banu Alkan, Bahar Öztan, Sevtap Parman, Serpil Çakmaklı, mafya erkekleri, mutlaka tekne-yat ve bar sahneleri. Öyle bir furya... Kemal Sunal formda. Arabesk filmler şöyle böyle. Akla ilk Şener Şen'i getiren başarılı komedi filmleri var. Komedi dışı birkaç kayda değer film de çekiliyor. Ama Türkiye '80'lerde doğru dürüst film üretimi yapamıyor. Zaten salonların sayısı da azalıyor.
Ve artık evlerde video cihazları var... İşte '80'lerin video filmleri dediğim kategori böyle bir ortamda oluşuyor. Salonlarda gösterilmeyen, yalnızca evlerde seyredilen filmler.
Yıllar sonra bir belgesel için o filmlerden çok sayıda seyretmek zorunda kalmıştım. "Kötü filmlerdi" diyeceğim, tam olmayacak. '60'ların da özensizce çekilmiş ucuz filmleri vardı ama onlar bu özelliklerinden gelen bir espri taşıyordu. "Aaa, ne saçma!" diye seyrediyoruz hâlâ. Oysa sözünü ettiğim filmler, fazla mı tepeden bakıyorum acaba, seyredilmeyecek kadar kötüydü. Bir dönem nasıl pazar bulmuşlar, nasıl seyirci bulmuşlar, kiralanıp evlere götürülmüşler, hayret. Çekimler, oyunculuk, senaryo... Hepsi nasıl tatsız, nasıl anlamsız...
Bu tür filmlerden birinin prodüktörüyle başrol oyuncusunun pazarlığına tanık olmuştum vaktiyle. O sahneyi anlatırsam, başka söze gerek kalmayacak belki.
Dizileri eleştirmek mi!
İsim vermeyeceğim. 60'larda siyasî taşlama plakları yaparak şöhret olmuş biri, '80'lerde aynı işi kasetlere taşımıştı. Onunla röportaja gittim. Adam aynı zamanda video film prodüktörü. Girdim odaya. Zamanın en ünlü piyanist şantörlerinden biri içeride. Prodüktör biraz beklememi istedi. Piyanist şantöre video filmde oynaması teklif edilmiş, o konuşuluyor.
Piyanist şantör daha önce filminde oynadığı firmadan yakındı: "Abi, piyano çalıyorum, künyemi çıkarttırıyorlar, 'Daha zengin olmadın' diye. Seyirci bu künyeyi bileğimde görmek ister." Baktım, taşlı maşlı altın bir künye. Prodüktör "Bizde olmaz öyle şey" dedi.
Piyanist şantör şikayetlerine devam etti: "Bir montaj yapmışlar, önce doğum sahnesi, sonra bizim nikâh sahnesi. Gayrımeşru çocuğum olmuş gibi. Ayıptır." Prodüktör yine "Bizde öyle şey olmaz" dedi.
"Araba sahnesi varsa benim Mercedes'i vermem, çizildi çekimde!" Yine mesele yok. Sonra prodüktör filmin konusunu anlattı. İlk sahnede piyanist şantör Galata Köprüsü'nde yürüyor. Gariban. Sonra aşk, şöhret, para... Fakat filmin sonunda her şeyini kaybediyor, yine köprüde yürüyor. Piyanist şantör "Abi güzel de, iyi bitseydi film" diye itiraz etti. Prodüktör bu kez ağırlığını koydu: "Sen köprüde her şeyini kaybetmiş halde yürürken bitsin ki, film tutarsa devamını çekelim. Mutlu sonla biterse devamı olmaz!"
Anlaştılar, öpüştüler, piyanist şantör gitti. Sonra film çekildi mi, hatta beğenilip devamı da çekildi mi, bilmiyorum. Ama bu sahnenin, '80'lerin video filmleri hakkında fikir verdiğini sanıyorum. Bir zamanlar evlerde bunlar seyrediliyordu. Hani şimdi dizileri çok eleştiriyoruz da...
POPULER KÜLTÜR