Kültür Sanat Biz bozduk, biz düzelteceğiz

Biz bozduk, biz düzelteceğiz

05.12.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:

Hakan Bulgurlu, Everest’e tırmanma mücadelesini anlattığı kitabında iklim krizine dikkat çekiyor. Bulgurlu “Evet, sorun büyük. Fakat çevrenin bugünkü hâlinden biz insanlar sorumluyuz, sadece birlik olduğumuzda bu konuda gidişatı değiştirme gücüne sahibiz” diyor.

Biz bozduk, biz düzelteceğiz

Efnan Atmaca - Halen Arçelik’te CEO olarak görev yapan; çevre, sürdürülebilir iş modelleri ve amaç odaklı stratejiler üzerine önde gelen fikir liderleri arasında yer alan Hakan Bulgurlu, iki yıl önce dünyanın en yüksek dağı Everest’e tırmandı. Yaşadığı yol hikâyesini de “Tehlikeli Tırmanış” adlı kitabında anlattı. Kitap insan ile doğa arasındaki mücadelenin dahası doğaya uyum sağlama gereksinimin hikâyesi bir yandan. Heyecanlı, nefes kesici. Ama ötesinde iklim krizine dikkat çekiyor kitap. Bu dikkatin yanı sıra bizi hiç de sıradan olmayan bir üst düzey yöneticiyle tanıştırıyor. Bulgurlu bize bu macerayı, değişen yöneticilik anlayışını ve iklim krizine çözüm olabilecek fikirlerini anlattı.

Haberin Devamı

Öncelikle sizin de kitapta dikkat çektiğiniz “iklim krizi” hakkında konuşmak istiyorum. Son dönemde sürekli bu kavram tartışılıyor. Hatta yurt dışında edebiyat alanında ‘iklim kitapları’ diye bir tür bile kuruldu ki sizinki Türkiye’de yayımlanan ilklerden oldu. Sizi bu konuya iten neydi?

Çocukluğumu ve gençliğimi Büyükada’da ve Ege sahillerinde geçirdim, hep doğayla iç içeydim. Denize olan tutkum da bu dönemlerde başladı. Her fırsatta doğada vakit geçirmeye çalışır, arkadaşlarımla yelkenliyle açılır ve doğayla uyum içinde olan bir yaşam alanı kurmanın planlarını yapardık. Doğayla bu ilişkim bana içinde bulunduğum ekosistemin nasıl kötü yönde değiştiğini yakından gözlemleme fırsatını sundu.

Kitabımda da yer alan bir örnekle açıklayayım. Ailemle gittiğim bir Tayland seyahatinde, benim için eşsiz bir yeri olan Maya Körfezi’ni çocuklarıma göstermek için sabırsızlanıyordum. Fakat, oraya vardığımızda çocuklarıma överek anlattığım berrak suyun, beyaz kumsalların, mağaraların çöp içinde olduğunu gördük ve büyük hayal kırıklığı yaşadık. Çocuklarım bana yanıt veremediğim sorular yöneltti. Doğanın bu kadar tahrip edildiğini yakından gördükten sonra daha fazla ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Çocuklarım da benim gibi doğaya çok düşkün; onların sorularına yanıt verebilme, onlara sevmeye devam edebilecekleri bir doğa ve yaşanabilir bir dünya bırakma isteği beni bu rolü üstlenmeye itti.

Haberin Devamı

Kitapta çevrenin bugünkü hâlinden insanın sorumlu olduğunu ancak birlik olunursa bu sorunun üzerinden gelinebileceğini söylüyorsunuz. En ufak bir çabanın bile farklılık yaratabileceği bu konu için sizin önerileriz nedir?

Çevremde de birçok kişinin yaptıklarının bir etkisi olmadığını düşünerek harekete geçmediğini görüyorum. Sorunların çok büyük olduğunu düşünüyor, umutsuzluğa kapılıyor ve pes ediyoruz. Evet, sorun büyük. Fakat çevrenin bugünkü hâlinden biz insanlar sorumluyuz, sadece birlik olduğumuzda bu konuda gidişatı değiştirme gücüne sahibiz.

Tüketim adımlarımızın çevre üzerindeki etkisini düşünerek, küçük adımlarla başlayabiliriz; hayatımızdan tek kullanımlık plastikleri çıkarmak, gıda israfından kaçınmak, et tüketimini azaltmak ve çevremizi de bilinçlendirerek örnek olmak ise sadece bazıları.

Haberin Devamı

Füruğ Ferruhzad’ın “Kuş ölür sen uçuşu hatırla” dediği gibi yol hikâyeleri birer “ol” hikâyesine döner sonunda. Sizin için de bir kişisel dönüşüm olmuş bu yolculuk. Neler kaldı sizde bu “ol” hikâyesinden?

Everest, bana çok şey öğretti; içsel olarak beni değiştiren bir yolculuk oldu. Doğayı kurtaracağıma inanarak bu yolculuğa çıkmıştım ama aslında doğa beni kurtardı. Doğaya hükmettiğimizi sanıyoruz ancak onun ihtişamı karşısında bizler sadece birer toz zerresiyiz. Hayatın ne kadar kısa ve değerli olduğunu anladım. Ailem artık en büyük önceliğim; eşime ve çocuklarıma daha çok zaman ayırıyorum. Ayrıca, insan vücudu ve beyninin düşündüğümüzden çok daha güçlü olduğunu, bu potansiyeli sınırlayanın biz insanlar olduğumuzu anladım. Öte yandan hayatın her alanında denge kurabilmenin mutluluğun anahtarı olduğunu; başarı için bir amaca sahip olmak kadar gerektiğinde geri çekilmenin, hatta vazgeçebilmenin ne kadar değerli olduğunu öğrendim.

Haberin Devamı

İş dünyasının alabileceği çok inisiyatif var

Yaptığınız yolculuğun bugün özlediğiniz ânı hangisi? Ve elbette bir kez daha böyle riskli bir maceraya atılır mısınız?

Tırmanış esnasında ikinci ve üçüncü kamp arasında ne kadar yükseğe tırmandığımı fark ettiğim bir an vardı. Sadece bulutları gördüğüm, dünyanın eğrisini fark edebildiğim bir an. Öyle bir yükseklikte hem istersem neler başarabileceğimi hem de dünyanın büyüklüğü ve doğanın ihtişamı karşısında ne kadar küçük ve önemsiz olduğumu anladım. Bu ana dönerek o resme tekrar bakabilmeyi isterdim ama haftalar süren hazırlık sürecini, göze aldığım tehlikeleri, ailemi ve sevdiklerimi bir daha görememe ihtimalini düşününce böyle bir maceraya tekrar atılmak çok zor görünüyor. 

“İklim krizi” üzerine bu kitaba paralel olarak planladığınız projeler var mı?

Bireysel olarak iklim krizi konusunda bayraktarlık yapmaya devam edeceğim. Söz sahibi olduğum her platformda farkındalık yaratmak, dokunduğum her insanın harekete geçmesini sağlamak için çabalayacağım. İş dünyasının bu konuda alabileceği çok inisiyatif var ve liderleri bilinçlendirme tarafında da potansiyel görüyorum.

Haberin Devamı

Artık başarının kriteri toplumsal fayda üretmek

Bu yıl Young Presidents Organizations tarafından küresel etki ödülüne aday gösterildiniz. Yaşadığımız bu deneyim sizin liderlik anlayışınızı nasıl değiştirdi?

Bu gibi ödüller aslında doğru yolda olduğunuzun bir göstergesi ve tabii ki hem bireysel hem de profesyonel olarak oldukça motive edici. Everest yolculuğum liderlik tarzımı da etkiledi. Artık eskisinden çok daha fazla dinliyorum, çevremdekilere daha çok güveniyorum. Gerekli alanı tanıdığınızda ekibiniz potansiyelini daha iyi ortaya çıkarıyor. Artık çevremdeki insanların da yaptıkları işlerde daha iyi olduklarını düşünüyorum; konusunun uzmanı olan insanların önemine her zamankinden çok inanıyorum. Bir lider olarak onlara alan tanıyorum. Bu da onların gelişimini güçlendiriyor.

Yönettiğim organizasyona, Arçelik’teki mesai arkadaşlarıma da sürdürülebilirlik konusunda net bir mesaj verebildiğimi ve savunduğumuz değerleri gerçekten benimseyerek daha iyi bir örnek olduğumu düşünüyorum. Bu da arkadaşlarımın daha iyi bir dünya için yüksek motivasyonla çalışmasına sadece yardımcı oluyor.

Bir önceki sorudan hareketle sizce bir CEO’nun, yöneticinin günümüzde görevini başarıyla sürdürmenin yanı sıra farklı bir misyonu olmalı mı?

Başarı kavramının hızla değiştiği bir dönemden geçiyoruz. Geçtiğimiz yıllarda başarılı bir şirket veya lider rakamlarla, finansal başarı ile ölçülürdü. Fakat, bugün hem tüketicilerin hem de çalışanların birçoğu markaların insanlara ve çevreye nasıl davrandıklarına, faaliyet gösterdikleri toplulukları nasıl desteklediklerine dikkat ediyor.

Bu nedenle, artık başarılı bir şirket ve CEO demek aslında toplumsal fayda gözetmek ve bir misyona sahip olmak demek. Artık liderlerin amaçlarını sadece finansal başarı odaklı olmaktan çıkarıp toplumun, gezegenin iyiliği için yeniden tanımlaması gerekiyor. Sadece ana hissedarların faydasını gözeten anlayış artık geride kaldı.