Kültür Sanat Brecht haklı çıkıyor

Brecht haklı çıkıyor

08.12.2008 - 00:44 | Son Güncellenme:

Tiyatro Pera’nın sanat yönetmeni Nesrin Kazankaya tarafından hazırlanan Bertolt Brecht kolajı, ünlü yazarın 70 yıl önce yazdığı metinlerle bugüne nasıl hitap ettiğini göstererek seyirciyi hem şaşırtıyor hem ürkütüyor

Brecht haklı çıkıyor

Hayatımız her daim tekrarlanan birtakım saçmalıklardan mı ibaret gerçekten? Bombalar patladıkça, rüşvetler yendikçe, “eşkıya dünyaya hükümdar oldukça” dilimizde aynı terane: “Tarih tekerrürden ibarettir.”
İbret alınmadıkça bazı sözler, bazı oyunlar, bazı yazarlar, ilk günkü tazeliklerini koruyorlar. Tıpkı Bertolt Brecht gibi...
11. Uluslararası İstanbul Bienali’nin Hırvat küratörleri WHW’nin bienalin temasını Brecht’in “Üç Kuruşluk Operası”ndaki bir replikten hareketle “İnsan Neyle Yaşar” olarak belirlemelerinin ardından, Tiyatro Pera’da seyrettiğim “Rahat Yaşamaya Övgü / Brecht Kabare” de tarihin Brecht’i nasıl hep taze tuttuğunu gösterdi.
Tiyatro Pera’nın çalışkan sanat yönetmeni Nesrin Kazankaya, bu kez bir Brecht kolajı hazırlamış seyircilerine. Brecht’in “Schweyk İkinci Dünya Savaşı’nda”, “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” ve “Üç Kuruşluk Opera” oyunlarından bölümler, yazarın “Faşizm Üzerine Yazılar” kitabından metinlerle birbirlerine eklemlenmiş.

Sanki Berlin’de gibi
Tabii Brecht tiyatrosunun ana damarlarından Kurt Weill ve Hanns Eisler müzikleri de yer almış oyunda. Turgay Erdener de yeni bestelerle katkıda bulunmuş.
Salona girdiğinizde sizi bir orkestra karşılıyor. Gerçekten de 1930’ların Berlin’inde bir kabarede gibi hissetmeniz mümkün kendinizi... Kenarda Thonet sandalyeler, arkada bir askıda duran çeşit çeşit kostümler, kırmızı kadife perde, rengarenk ampuller...

Öngörü veya aymazlık
Ve kadife perde aralanıyor, sahneye “Brecht Kabare”nin oyuncuları giriyor. Oyunun hedefinde ‘rahat yaşayanlar’ yani kapitalistler, küçük burjuvalar, köşebaşlarını tutanlar var. Yalnız onlar değil elbette, bu sömürü düzenine boyun eğen ya da vurdumduymazlığı yüzünden görmezden gelenler de nasibini alıyor eleştiriden...
Brecht’in 70 yıl önce yazdığı metinlerin bugüne nasıl hitap ettiğini görmek hem şaşırtıyor hem de ürkütüyor seyredeni... Brecht’in öngörüsü müdür acaba bu yoksa insanoğlunun aymazlığı mı?
İlk perdede Arturo Ui ve Scweyk’ı oynayan Levent Öktem hem iyi bir Brecht hem de iyi bir müzikal oyuncusu olduğunu gösteriyor. Öktem’in oyunda bir lokomotif görevi gördüğünü, üçüncü epizod olan “Üç Kuruşluk Opera”da daha iyi anlıyoruz. Zira burada Sustalı Mack’i canlandıran Volkan Aktan’ın rol için yetersiz kalması ikinci perdeyi düşürüyor.
Oyunun genç bir kadrosu var; İlker Yiğen, Linda Çandır ve Erdinç Anaz oyunculukları, sesleri ve dans yetenekleriyle başarılılar.
Başak Meşe, özellikle her rolde farklı kullandığı sesi ve yüksek tempolu oyunculuğuyla öne çıkıyor. Zeynep Özden’e ise özellikle dikkat çekmek isterim; onda gerçek bir sahne karizması var (dans konusunda pek kıvrak olmasa da).

Tam bugünün oyunu
Müzik yönetmenliğini Ahmet Kara’nın yaptığı oyunun başrollerinden birinde de orkestra var. Ancak Ezgi Kasapoğlu’nun, bugüne kadar Lotte Lenya, Gisela May, Milva gibi divalardan dinlediğimiz Weill şarkılarını soprano edasıyla söylemesini yadırgadım.
Vecdi Sayar’ın dekorunu, Nilüfer Moayeri’nin kostümlerini ve Yüksel Aymaz’ın ışık tasarımını da tebrik ederek son sözü söyleyeyim: “Rahat Yaşamaya Övgü” tam da bugünün oyunu! Mutlaka görün.