01.11.2017 - 15:45 | Son Güncellenme:
IRA ile ilişkilendirilmiş bu filmde, Bobby Sands’in insanlık dışı muamelelere maruz kalışı sert bir dille ele alınıyor. Mahkumların battaniye ve yıkanmama eylemleriyle ilerleyen direnişleri, altı hafta süren açlık grevi ile doruğa çıkıyor. Hayatı mücadele ile geçmiş Sands’ın kendi vücudunu yaşamının son savaş alanı olarak addedmesiyle yaşanan dramatik süreç muazzam bir etkileyicilikle gözler önüne seriliyor. En az hapishane mahkumları için olduğu kadar gardiyanlar için de tam bir cehennem olan hapishane dahilinde gardiyanların alt üst olmuş psikolojisi de aktarılıyor
Deney, bilim adına bir oyun olarak başlar. 20 adam; iki hafta; 4000 Mark para uğruna bir oyun oynarlar. Oyun yapay olarak oluşturulmuş bir hapishanede insanın saldırgan davranışlarının araştırılmasıdır.8 kişi gardiyan, 12 kişi mahkum olur. Mahkumlardan kurallara uymasını isteyen gardiyanlar bunu sağlamak için şiddet uygulamak dışında herşeyde serbesttir.Oyun oynanmaya başlar ve olaylar karışık boyutlara ulaşır... Hem de çok karışık.
Derek Vinyard, babası zenciler tarafından öldürülen bir Neo-Nazi'dir. Bir gün arabasını soymaya çalışan üç zenciyi acımasızca öldürür ve tutuklanarak hapise gönderilir. Derek, hapiste kaldığı sürede ırkçı düşüncelerini sorgulamaya başlar ve iyilikle kötülüğün her ırkın içinde varolduğunu farkeder. Kardeşi Danny de ırkçı fikirler taşımaktadır ve yaşadıklarından ders alan Derek, hapisten çıkınca Danny'ye doğru yolu göstermeye çalışacaktır.
Don Siegel'in yönetmenliğini yaptığı ve Clint Eastwood'un başrolde yer aldığı 1979 ABD yapımı hapishane filmi.[3] Film gerçek olaylara dayanmaktadır ve Alcatraz Adası üzerinde bulunan maksimum güvenlikli hapishaneden muhtemelen tek başarılı kaçış denemesini dramatize etmektedir. Film, Coogan's Bluff (1968), Two Mules for Sister Sara (1970), The Beguiled (1971) ve Dirty Harry (1971) filmlerinin ardından, Siegel ve Eastwood arasındaki 5. ve son ortak çalışmadır.
Suçsuz olduğu halde mahkûm edilen Papillon ve mahkûm gemisinde tanıştığı arkadaşı banker Dega, Fransız Guyanası'na gönderilmişlerdir. Burası kaçması imkânsız bir hapishanedir. Mahkûmlara çok kötü şartlarda çalıştırılmakta ve yaşamaya çalışmaktadırlar.Papillon ilk günden itibaren kaçmayı kafasına koyar. Arkadaşı Dega'ya vuran gardiyanı döverek kaçar. Kaçmadan önce konuştuğu bir mahkûmdan aldığı bilgi ile gittiği tüccar onu insan avcılarına satar ve böylece hapishaneye geri götürülür. Hücre hapsinde 2 yıl tek başına dayanır. Bu sırada kendisine yemek gönderen Dega'yı ele vermez. İki yılın sonunda arkadaşları ile yeni bir plan yapar,Clousette ve Maturette adlı iki arkadaşıyla kaçarlar. Kaçışlarında Cüzzamlılar Adası'ndakilerden yardım görürler. Venezuela'ya kadar ulaşırlar. Burada 2 arkadaşı yakalanır.Kelebek ise kaçarken Guajiro Kızılderilileri'nin yaşadığı köye gelir.Ve uzun süre burada yaşar.Buradan da ayrılmaya karar verir fakat sığındığı bir manastırda başrahibenin ihbarıyla yakalanır.Fransız Guyanası'na iade edilir.5 yıl hücre cezası daha alır.Çıkınca arkadaşı Dega'nın da bulunduğu Şeytan Adası'na gönderilir.Fakat Dega akıl sağlığını yitirmiş gibidir.Papillon ise çeşitli denemelerden sonra hindistan cevizlerini bir torbaya doldurup yaptığı torba-sal ile adadan kaçacaktır.Filmin sonunda salla uzaklaşırken bağırır: -Sizi pislikler!Ben hala buradayım...Kelebek, özgürlüğe adanmış bir başyapıttır. Gerçek bir hayat hikâyesinden alınmıştır. Arkadaşlığın, bağlılığın, vefakarlığın bu kadar iyi oynandığı, müziğin filmle bu kadar iyi bütünleştiği sayılı filmlerdendir. Filmdeki hapishaneler daha sonra kapatılmıştır. Papillon 25 yaşında mahkûm olmuş, 38'inde kaçmış, 67'sine kadar özgürce yaşamıştır.
Genç ve başarılı bir bankacı olan Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkum edilir ve Shawshank hapishanesine gönderilir. Burada başta Red olmak üzere yeni arkadaşlar edinir. Hapishane yaşamını uyum sağlamaya çalışırken diğer yandan da bilgisi ve kültürüyle etrafındaki insanları etkilemeyi başaracaktır
Paul Edgecomb'un hapishanedeki görevi, idama mahkum edilen mahkumları son yolculuklarına uğurlamaktır. Çalıştığı yıllar içerisinde yüzlerce mahkumu idam etmiştir. Bir gün John Coffey isimli korkutucu görünümlü bir adamla tanışır. Ancak Coffey'in bu ürkütücü görünümünün altında oldukça saf bir ruh yatmaktadır. Coffey, iki küçük kız çocuğunun katil davasında yargılanmaktadır. Coffey'in günden güne gün yüzüne çıkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkında yeni ipuçlarını anbean ortaya çıkaracaktır.
Altı yıllık cezasını çekmek üzere Fransa'da bir hapishaneye giren Malik Djabena hayata karşı geç kalmış bir adamdır. Ne okuyabiliyordur ne de yazabiliyordur. Henüz 19 yaşının sonuna doğru gelmektedir ve diğer mahkumlara göre oldukça zayıf görünmektedir. Genelde azınlıklardan olan suçluların bulunduğu bu hapishanede, bir yeni gelen olarak Malik'in ed çeşitli yükümlülükleri olacaktır. Günden güne görevleri yerine getirdikçe hapishanede nüfuz sahibi olmaya başlayan Malik, bulunduğu ortamda yavaş yavaş yükselip kendi planlarını yapmaya başlayacaktır.
Asi ruhlu, başına buyruk ama sicili temiz bir genç olan Luke (Paul Newman) sarhoş olduğu bir gece ortada bir neden yokken kasabanın parkmetrelerine zarar verdiği için hapse gönderilir. Yer ABD'nin güney eyaletlerinden birindedir ve 1960'lı yıllarda bu bölgede hapishaneler bir nevi toplama kampını andırır. Mahkûmlar bütün gün yol yapımı gibi ağır işlerde çalıştırılırlar. Şartlar çok çetin disiplin ise sıkıdır. Aslında başarılı bir askerlik geçmişi de olan Luke fazla bir ceza da almamıştır, ancak buna rağmen defalarca kaçma girişiminde bulunur. Her girişiminde cezası daha da arttığı gibi kamp yöneticilerinin gittikçe vahşileşen baskılarına da maruz kalmaya başlar. Bütün bunlar soğukkanlı duruşunu (Zaten lakabı da "Cool hand" dir), inatçılığı ve iradesini kırmaya yetmez. Bu özellikleriyle diğer mahkûmların idolü haline gelir. Onların yapamaya cesaret edemediğini yapmış, baskı ve kaba kuvvete karşı özgürlüğün sembolü haline gelmiştir. İşte bu nedenle idareciler onun iradesini diğer mahkûmların önünde kırmayı denerler ve başarır gibi de olurlar. Önceleri tamamen teslim olmuş gözüken bir Luke diğer mahkûmların umutlarını kırsa da son bir kaçma girişimiyle onların gözünde tekrar bir kahraman haline gelir ama bu kez yöneticiler daha ileri gitmesine izin vermeyecekler ve onu vuracaklardır.
Carandiru', içinde yaklaşık 8000 mahkum barındıran, halk arasında 'Carandiru' olarak bilinen Brezilya Sao Paulo Hapishanesi'nde 1992 Ekim'inde gerçekleşen bir isyanın öyküsünü beyazperdeye taşıyor. Babenco, bir isyan olarak başlayıp bir katliama dönüşen olayı ('9. Koğuş Katliamı'), öykünün merkezine AIDS'le mücadele için hapishaneye gelen, idealist bir doktor karakterini koyarak işlemeyi tercih etmiş. Zamanla hapishanedeki farklı grupların saygısını kazanan doktor, hızla gelişen olaylar karşısında çaresiz kalıyor.
Bağımsız sinemanın en gözde oyuncularından Steve Buscemi, 1996'da ilk yönetmenlik denemesi olan Trees Lounge'u çekmişti. Animal Factory, bu ilk deneyimin ardından gelen, etkileyici bir hapisane draması. Bir uyuşturucu meselesi yüzünden içeri düşen 21 yaşındaki Ron'un en büyük korkusu tecavüze uğramaktır. Korunmak için, hapisaneyi kendi krallığı gibi idare eden bir başka mahkuma, Ear'le sığınır. Zaman içinde Earl'ün gerçek yüzünü görmeye başlayan Ron, belki de asıl korkması gereken kişinin o olduğunu anlar. Sundance'de olumlu tepkiler toplayan Animal Factory'nin oyuncu kadrosunda Mickey Rourke, Tom Arnold gibi küçük, ama etkileyici roller oynayan usta isimler var.
Annesinin hapis cezası yüzünden hapishanede büyümek zorunda kalan Barış, bütün mahkumların neşe kaynağıdır. Siyasi mahkumlardan biri olan İnci ile arasındaki yakınlık diğer bütün mahkumlarla olandan çok daha farklıdır.Küçük Barış ile İnci arasında gelişen bu sevgi dolu dostluk, hapishane duvarlarını bile delen koskoca bir dünya yaratmalarını sağlayacaktır.
Konusunu gerçek yaşanmışlıklardan alan Duvar, 1970’li yılların sonunda Ankara Kapalı Cezaevi’nde başlayan bir isyanı konu alır. Hapishanenin tüm ağır ve kirli işlerini yapan, en kötü hücrelerinde kalan çocuklar koğuşundan çıkar isyan… Dördüncü koğuşun çocukları terk edilmiştirler, hırsızdırlar, katildirler… Ama asıl en başta kadersizdirler… Bu bahtsızlar hücresinde, diriliğini yitirmeyen tek şey umut kırıntılarıdır. Bir gün daha iyi bir hapishanenin parmaklıkları ardına kaçabilmektir. Sinemamızın en değerli, en özgün isimlerinden Yılmaz Güney tarafından yazılıp yönetilen film, dönemin polita, siyaset ve hatta insanlık kavramında kanayan yaraları su yüzüne çıkarıyor. Politik sinemamızın en önemli filmlerinden olan yapıt ayrıca 1983 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterilmiştir.
Kemal Tahir'in Malatya Cezaevi'nde yattığı 3 aylık bir dönemin öyküsü. 1943 Türkiye'sini sergileyen Kemal Tahir'in (Kadir İnanır) hapishane anılarıyla iç-içe geliştiği Malatya genelevinin ünlü sermayesi Tözey'in (Hülya Koçyiğit), çocuk yaştaki sevgilisiyle birlikte kocasını zehirleyen idam mahkumu Hanım Kuzu'nun (Perihan Savaş) dramı.
Birlikte geçen askerliğin ardından Levent, Gökhan ve Karlıdağ'ın yolları tekrar birleşir. İşinde aradığını bulamayan Levent, bir sitcom için senaryo çalışmalarına başlar ve Gökhan'ı da filminde oynatmak ister. Ancak, başlarını belaya sokarlar. Askerlik arkadaşları Karlıdağ'la karşılaşan iki arkadaş kendilerini yeraltı dünyasındaki bir hesaplaşmanın içinde bulurlar.
Türk Edebiyatı'nın en önemli başucu eserlerinden Orhan Kemal’in 72. Koğuş'u, II. Dünya Savaşı rüzgârını arkasına alan Türkiye'nin karanlık bir döneminde bir hapishane koğuşunda yaşananları anlatıyor. Hapishane ortamını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan film; mahkûmların kendi aralarındaki ilişkilerine, acılarına, sefaletine ortak olup, onları hayalleri ve çelişkileriyle perdeye taşıyor. Dört duvar arasında sıkışıp kalanların, "elini kana bulayanların" hayatı karşımızdaki. Ve dışarıda onlarsız dönen dünyanın içindeki varoluş arayışları...
İbrahim, Aydın ve Muzaffer çok yakın 3 arkadaştır. İbrahim, resmi üniforma görmekten çok rahatsız olan biridir. İbrahim, bir gün resmi üniformalı birisiyle karşılaşınca hemen oradan kaçmak ister ancak durumdan şüphelenen polis, 3 arkadaşı da içeri alır. Suçsuz yere 6,5 yıl hapis yatan arkadaşlar sonunda dışarı çıkmayı başarır.
Kerim Korcan'ın aynı isimli eserindeki 9 hikayeden sürgüne gönderilişine kadar olan hikayeleri içeren bu ilk filmin konusu; toprak sahiplerinden Abidin Ağa`nın oğlunu vuran Tatar Ramazan dört yıl hapis yatmıştır. Çıktığında Zeynep ailesinin baskısına rağmen Tatar Ramazan`ı karşılar, köye dönerler. Oda sahnesinde, Ramazan evi satıp beraber İzmir ya da İstanbul`a gitmeyi planladığını söyler. Fakat Abidin Ağa`nın oğlu Necmi yakasını rahat bırakmaz ve kısa bir süre sonra yağmurlu bir günde Hamdi`yle birlikte Ramazan`ı sıkıştırır, Ramazan yaralanır fakat bıçağıyla Hamdi`yi öldürür. Necmi kaçar.Bu olay üzerine 11 yıl hapis yiyen Ramazan tekrar hapishaneye düşer. Bu arada Zeynep de sürekli aile baskısı altındadır. Gittiği hapishanede kimseye bulaşmamaya çalışan Tatar Ramazan esrar satan, kumar oynatan bir koğuş ağasıyla karşılaşır. Başlarda "rahat durmadı demesinler" diye kimseye bulaşmamaya çalışır. Aynı zamanda hapishanede İdamlık Hüseyin`e de ağabeylik eder ve hapisane müdürüne Ankara'ye mektup yazması için konuşur. Fakat bu konuda da hapishane müdürü onu aldatır. Zamanla koğuş ağasının (Koca Mustafa ve Cıbıl Halil) da gardiyanlarla beraber olduğunu görür. Sonunda dayanamayarak Mustafa`ya bir tokat patlatır. Gariban kesimi arkasına alır ve gariban kesim arasında sevilen sayılan birisi olur. Mustafa bu tokadı sindiremeyerek geceleyin Tatar Ramazan`ı arkadaşlarıyla öldürmek ister fakat Ramazan olayı anlar ve Mustafa`yı bıçaklayarak öldürür. 7 sene daha alır ve sürgüne gönderilir...700 kasaba.70 vilayet.7 düvelde namı söylendi...