12.09.2017 - 12:28 | Son Güncellenme:
Olaylar 1944 yılında Nazi Almanyası'nın kontrolünde Kuzey İtalya'da kurulmuş kısa ömürlü bir kukla devlet olan ve "Salò Cumhuriyeti" olarak da bilinen faşist İtalyan Sosyal Cumhuriyeti'nde geçer. Şehrin ileri gelen seçkinlerinden dört sefih 9 kız 9 da erkek 18 genç insanı yakalayıp bir şatoya kapatırlar. Beraberlerindeki 4 yaşlı fahişe ile birlikte 120 gün boyunca bu genç kölelere bir dizi fiziksel, ruhsal ve cinsel işkence uygularlar.
Miloš, genç karısı ve küçük oğluyla sade bir hayat süren emekli bir porno oyuncusudur. Ekonomik olarak zor bir dönemden geçmesine rağmen ev yaşantısı oldukça mutludur, en büyük problemi ise Miloš'un aile yaşantısını kıskanan polis memuru erkek kardeşi Marko'dur.Eski bir iş arkadaşı olan Lejla, porno endüstrisine tamamen veda etmek ve ailesinin ekonomik geleceğini garanti altına almak adına son bir büyük ödemenin peşinde olan Miloš'a, Vukmir tarafından yönetilecek bir sanat filminde yer alması önerisini sunar. Vukmir, iyi bağlantıları olan varlıklı bir porno yönetmenidir ve oyuncuları arasına, hiçbir görsel ya da fiziksel uyaran olmadan ereksiyon olabilme ve bunu sürdürebilme konusunda efsanevi bir yeteneği olan Miloš'u da katmak istemektedir. Filmin başında Vukmir büyük bir teklifle gelir, Miloš pek gönüllü olmasa da Vukmir'in teklifini kabul eder.
En iyi efekt gerçek olanıdır sözünden yola çıkılarak yapılmış 18 ülkede yasaklanmış, blair witch tarzı filmlere esin kaynağı olmuş bir film. Bir grup bilim adamının belgesel çekmek için amazonlardaki yerli kabilesine yapılan seyahat, ve bu zamanda başlarından geçen olaylar anlatılıyor.İçerdiği fazla şiddet, tecavüz gibi sahnelerden dolayı bir çok ülkede sansürlenmiştir.
Ann (Naomi Watts), George (Tim Roth) ve oğulları Georgie (Devon Gearhart) kısa bir tatil için göl kenarındaki yazlık evlerine giderler. Vardıklarında komşuları Fred ve Eva’de bir gariplik sezerler. Ertesi sabah golf oynamak üzere sözleşmişlerdir. George ve Georgie yelkenli teknelerini tamir ederken, Ann de yemek yapmaya koyulur. Bu sırada Eva’ların misafiri olarak tanıştıkları genç ve kibar görünümlü Peter (Brady Corbet) Ann’den yumurta istemey gelir. Birden, Peter’ın içeriye nasıl girdiği konusunda şüphelenen Ann yumurtaları vermekte tereddüt yaşar ve bu, aile için gerilim dolu saatlerin başlangıcı olur.
Geleceğin Britanyasında, ilaç bağımlısı bir çete her gece şiddet gösterilerinde bulunmaktadır. Adam dövüp, hırsızlık yapıp insanlara tecavüz etmektedir. Bir gece çetenin başı Alex diğerleri tarafından polise ihbar edilir. Hapse giren Alex'in cezasını hafifletmesi için önünde bir seçenek vardır: Bir deneye tabi tutulmak. Sonrasında Alex'in hayatı tümüyle değişecektir.
Hz İsa’nın, Kudüs’te çarmıha gerilmesinden önceki son on iki saati anlatan film, Mel Gibson’ın yönetmenliği ile izleyicisi ile buluşuyor. Hikâye İsa’nın son akşam yemeğini yemesinin ardından dua edişi ile başlıyor. Mucizeler yaratan ve halk tarafından Tanrının Oğlu olarak ilan edilen İsa, Judas’ın da ihaneti ile birlikte tutuklanır. Ferisi liderleri onu, şeytana karşı çıkmak ve dine küfretmekle suçlarlar. Sonunda İsa ölüm cezasına çarptırılır. Çıkarıldığı mahkemede Romalılar tarafından yaşatılacağı ve uzun saatler sürecek olan işkencenin ardından çarmıha gerilip oldukça zor anlara maruz kalır.
Birbirinden farklı olağanüstü yeteneklere sahip bir kadın ölüm çetesi çeşitli büyük suikastlerde aktif rol almışlardır. Bill tarafından yönetilen çeteden ayrılan eski 'kara mamba' lakaplı, 'Gelin' in eski takım arkadaşlarından ve Bill'den intikam almak için haklı sebepleri vardır. Bir arabada hissiz bir halde uyanan Gelin, düğün günü kendisine yapılanları anbean hatırlamaktadır. Şimdi sıra kendisine büyük kötülükler yapan bu ölüm çetesine karşı esaslı bir intikam planı yürütmeye gelmiştir. Aykırı yönetmen Quentin Tarantino'nun 'Rezervuar Köpekleri'yle başlayan başarılı kariyerinin en önemli yapıtlarından biri olan film, uzakdoğu dövüş filmlerinden beslendiği estetik harikası bir yapım.
Alex ve Marcus, Fransa'da yaşayan mutlu bir çifttir. Ancak günün birinde Alex, yolda yürürken saldırıya uğrar ve bir adam tarafından ona tecavüz edilir. Marcus tecavüzcüden intikam almak için hemen harekete geçer ve arkadaşı Pierre ile birlikte onu aramaya koyulur.Filmin başrolünde, o yıllarda evli olan Monica Bellucci ile Vincent Cassel yer alıyor. 2002 yapımı Gaspar Noe filmi, içindeki tecavüz sahnesiyle uzun süre konuşulmuştu. Filmin tersten akan kurgusu, olayların kronolojik sırasının tam tersi bir akış sunuyor. Filmin mottosu olan "Le temps détruit tout (Zaman her şeyi yok eder)" sözleri de filmin konusuyla yakından ilgili bir cümle olarak filmin değişik yerlerinde karşımıza çıkıyor.
Senaryosunu Quentin Tarantino'nun yazdığı filmi Oliver Stone yönetmiş ve bunun yüzünden araları açılmıştı. Mickey ve Mallory birbirlerini seven ama 'doğuştan katil' olan iki aşık. Yaşadıklarını öldürerek hissedebiliyorlar belki de. Ancak 90'ların giderek çığrından çıkan medyası da onları kahraman gibi göstermekten geri kalmıyor. Böylece iki doğuştan katil yolculukları sırasında arkalarında onlarca ölü bırakarak yollarına devam ediyorlar. Yakalandıklarındaysa medya yine kurtarıcıları olarak çıkıyor karşılarına.
Karısı ve bebeğiyle mutlu bir hayat süren işadamı Oh Dae-su bir gün evinin önünden kaçırılır. Uyandığında kendini özel yapılmış bir hücrede bulur. Karısının öldürüldüğünü öğrenen Dae-su, 15 yıllık tutsaklığın ardından serbest bırakılır. Oh Dae-su yemin etmiştir. Mutlu hayatını yok eden adamdan intikam alacaktır. Bir Japon lokantasında tanıştığı Mido, intikamını alması için ona yardım sözü verir. Daha sonra ortaya çıkan Evergreen lakaplı bir adam ona 5 gün içinde neden hapsedildiğinin nedenini bulmasını aksi takdirde Mido'yu öldüreceğini söyler. Oh Dae-su, hapsedilmesinin ardındaki gerçeği bulur. Bununla beraber başka bir gerçeği de.
Yazar olan David, yeni filminin seneryosunu tamamlamak için sakin bir yer ister ve karısı Amy'nin çocukluğuyla gençliğinin geçtiği kasabaya,Amy'nin babasının evine bir süreliğine yerleşmeye karar verirler. Güneyde yer alan bu küçük kasabada herkes kendi hâlindedir ve birbirini tanımaktadır. Evlerinin ahır bölümünün onarılmasını isteyen çift Amy'nin lise yıllarındaki sevgilisi Charlie ve arkadaşlarını tutar ancak olaylar farklı bir yönde gelişir. Yıllardır bekleyen sırlar ortaya çıkar ve bu çift korkunç katliamlara tanık olurlar.
Üniversite mezunu iki gencin sırt çantalarıyla yaptıkları Avrupa gezisini konu alıyor. Paxton ve Josh, sonunda sırt çantalı Amerikalıların nirvanası olarak bilinen öğrenci pansiyonuna gelirler. Bu özel yer bir Slovak kasabasının dışındadır ve güzel oldukları kadar da çaresiz Doğu Avrupalı kadınlarla doludur. İkili çok geçmeden egzotik güzeller Natalya ve Svetlana’yla yakınlaşırlar.
Katıldığı bir ödül töreninde Nazi döneminin mimari anlayışına hayran olduğunu açıklayarak geniş kitleleri şok eden Lars von Trier, korku gerilim filmi projesi Antichrist ile beyazperde'yi de sarsmayı başardı. Senaryosunu Trier’le beraber Anders Thomas Jensen’ın yazdığı film, çocuklarını kaybettikten sonra, bir orman kulübesinde olayı unutmaya çalışan bir çiftin yaşadıkları travmayı, epik bir görsel şölen eşliğinde sinemaseverlere aktarıyor. Willem Dafoe'nun bu filmdeki performansı konusunda destan yazdığını söylemek abartılı olmayacaktır. Özellikle Charlotte Gainsbourg'un da sayrıl kadın karakter rolündeki başarısı kusursuz ve filmin etkisini en üst düzeye çıkartıyor.
Yunanistan'dan gelen en şok edici, kışkırtıcı ve en yaratıcı filmlerden biri olan Köpek Dişi, atmosferiyle Michael Haneke'yi, duygusal sıkıntı açısından Lars Von Trier'i anımsatıyor. Film, üç genç kardeşin anne babalarıyla, sanki paralel bir evrende, farkında olmadıkları bir tutsaklıkta yaşadığı evde geçiyor. İşlevsiz ailelerin gelebileceği son nokta bu...
1955 yılında savaş-sonrası Auschwitz'de geçen film, renkli ve siyah beyaz görüntüleri birlikte içeriyor. "Hiroşima Sevgilim"e benzer bir şekilde, haber görüntüleri ve fotoğraflar, öyküyü anlatmakta Resnais'e yardımcı oluyor. Hikâye sadece Holocaust (Yahudi soykırımı) değil, aynı zamanda insanoğlunun hayvani zalimliği. "Nuit et brouillard", yedinci sanatın en gerçekçi ve etkileyici 'belge-film'lerinden.
Yazar Paul Sheldon arabasının takla atarak yoldan çıkmasına neden olan kar fırtınasını hatırlamaktadır.Tek hatırladığı Annie Wilkes'in evinde gözlerini açması ve bu kadının kendisinin aşırı bir fanatiğ olduğu ve hayatının sonuna kadar onu kişisel tutsağı olarak alı koymasının farkına varmasıdır.
Deney, bilim adına bir oyun olarak başlar. 20 adam; iki hafta; 4000 Mark para uğruna bir oyun oynarlar. Oyun yapay olarak oluşturulmuş bir hapishanede insanın saldırgan davranışlarının araştırılmasıdır.8 kişi gardiyan, 12 kişi mahkum olur. Mahkumlardan kurallara uymasını isteyen gardiyanlar bunu sağlamak için şiddet uygulamak dışında herşeyde serbesttir.Oyun oynanmaya başlar ve olaylar karışık boyutlara ulaşır... Hem de çok karışık.
Filmde son derece sıra dışı bir seri katilin, kurbanlarına yaşamın anlamını ve değerini anlatmak gibi bir takıntısı vardır. Kendilerine ölümcül oyunlar oynayarak hayatta kalma şansı tanımaktadır. İmkan dışı seçimlerde bulunması gereken kurbanlar, ellerinden gelen mücadeleyi verirlerken farkında olmadan yaşamak uğrunda neleri feda edebileceklerine de şahit olmaktadırlar. Bu katilin son kurbanları Adam ve Dr.Lawrence Gordon’dur. Bu adamlar birbirlerini hiç tanımazlar ama gözlerini açtıklarında aynı odadadırlar. Yerde kanlar içinde başka bir yabancı yatmaktadır. Adam kendini başından vurarak intihar etmiştir. İpuçlarını kullanarak neler olup bittiğini çözmeye çalışırlar. An itibari ile sekiz saatleri vardır. Bu sürenin sonunda ya içlerinden biri ölecek ya da katil her ikisini de öldürecektir.
Steven R.Monroe yönetmenliğinde 1978 yapımı Day of the Woman ''I Spit on Your Grave''nin yeniden çevrimi 'I Spit on Your Grave. 78 yapımı film; genç bir kadın yazarın sakin ve sessiz nehir kenarındaki evine huzur içinde çalışmasına devam etme ve kitabını yazma amacıyla gitmesi ile start almakta ve buradan itibaren her şey yolunda iken bir anda, tüm gerçekliği içinde barındıran şiddeti ile perdeye yansıyan kareler, huzuru bulmak için gelen genç kadının vahşet ve insanlık dışı muamele ile karşılaşmasını ve sürüp giden eziyetler ve kadının sonradan hepsinin izini bulup tek tek intikam almasını konu edinmekteydi. Filmin 2010 versiyonunda kadın kahramanımız 'Jennifer Hills' karakterini Sarah Butler canlandırıyor. 1978 yılı orijinal versiyonu 'Day of the Woman'da bu karaktere Camille Keaton hayat vermişti. 25 yaşındaki genç aktris Sarah Butler'in filmografisindeki en önemli ve belki de en zor karakterlerden birini oynayacağı yapım olacak 'I Spit on Your Grave'.Day of the Woman'ın 2010 versiyonunda Sarah Butler dışında oynadığı rollerin altından başarıyla kalkan aktör Andrew Howard ( Devil's Chair, Blood River, Luster), Jeff Branson, Chad Lindberg (Push), Daniel Franzese (Killer Pad, War of the Worlds), Rodney Eastman (Joey in A A Nightmare on Elm Street Part 3: Dream Warriors , A Nightmare on Elm Street Part 4: The Dream Master), Saxon Sharbino ve Amber Dawn Landrum gibi isimleri kadroda görmekteyiz.
Aoyama, 7 yıl önce karısını kaybetmiş ve o günden beri bir kadınla flört etmemiştir. Onun kederli yaşantısına bir kadının girmesi gerektiğine inanan tv yapımcısı arkadaşı, ilginç bir plan yapar. TV şovunun içinde bir bölüm yaparak, sözde oyuncu seçmeleri yapacak ve bu sayede Aoyama'ya uygun bir eş bulacaklardır. Başarısız ve komik pek çok aday sonrasında, Asami adlı çok çekici bir kadın çıkar karşılarına. Onun ideal eşi olacağına inanan Aoyama, kısa zamanda kadının geçmişi hakkında garip şeyler öğrenir. Genç kadın, unutulmayacak bir intikam peşindedir.