16.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Onları Deniz Özbey’in yayvan yayvan söylediği “Tamam Sustum”la tanımıştık. Gerçi ne dediklerin anlamak, Özbey sağolsun, pek kolay değildi ama iyi müzik yaptıklarına kalıbımızı bile bastık. Sonra “Tatlı Sert” geldi. Biraz talihsizdiler doğrusu, albüm çıkışından sonra plak şirketi battı. Neyse gene de onlar kendi sıkı dinleyicilerini çoktan oluşturmuşlardı. Ve o sıkı dinleyiciler üç senedir debelenip duruyordu, yeni albüm yeni albüm diye.
Buyrun işte, vokalde Deniz Özbey, gitarda Tuğrul Akyüz’den mürekkep Vega yeni albümleri “Hafif Müzik”i çıkardı, hatta hayranlarına yenilerini kattı. Bu sefer Vega’da Mert Koral yok. O kendi yoluna gitmiş. Geriye kalanlar da sağlam iş çıkarmışlar. 12 parçanın her biri keşfedilmeyi bekliyor. “Hafif Müzik” dediklerine bakmayın sakın. Tuğrul Akyüz, o kadar güzel müzikler yapmış ki, bazen çalarken gitarın telleri kopmuş, Deniz Özbey’in yazdığı sözlere söyleyecek söz yok, hep kendi kendinize söylemek isteyip de söyleyemedikleriniz. Bu arada, artık Deniz’in bir soyadı daha var. Tuğrul’un ki. Ama siz onlara karı koca oldukları için laf ederseniz, pek kırılıyorlar. Onlar müzik konu olunca iki profesyonel. Canlı dinlemek isteyenlere de 16 Şubat’ta Babylon’da olmalarını öneririz.
Bu albümde 'hafif olan’ sözler mi, müzik mi? Yoksa siz olayı mı 'hafif’e alıyorsunuz?
Deniz Özbey: Bir şarkı içinde geçen bir temenniydi o! “Tamam Sustum”, “Tatlı Sert” bizim için tecrübeydi ve belli zorlukları vardı. “Hafif Müzik” de ilk yapılan parçaydı, onun içerisinde benim ağzımdan dökülen bir temenniydi. Biz çalışalım, bu iş daha kolay olsun, daha çok üretelim, daha düzenli gitsin her şey gibi bir temenni. “Hafif müzik dinleyelim mi bu akşam / ki yarın hafif meşrep olalım”. Yani bu işin de biraz keyfi olsun manası var. Başka bir manası daha var. O da Türk müzik sektöründe çok konuşma, tartışma ve her şeyi kategorize etme çabası var. Ama kendi müziğini yapmaya ve özgün olmaya çalışan insan sayısı az. Bu biraz kuru gürültü gibi. Ben rock ve çok sert yapıyorum iddiasında olan insanların konuşmasını sevmiyorum. Kendine has müzik yapmaya çalışan, daha az konuşan insanlara saygımız daha çok.
Tuğrul Akyüz: Bu lafların hepsi boş. Diyorlar ki, rockla Türk sanat müziğini birleştirdik. Dinliyorum, hiç alakası yok! Biz de “hafif müzik” yapıyoruz bu durumda.
TRT’nin siyah beyaz dönemlerinden kalan “Türkçe sözlü hafif müzik”e atıf var mı?
D.Ö.: Onu kullandık aracı olarak. Sen adını ne koyarsan koy, aynası iştir kişinin lafa bakılmaz, şeklinde bir gönderme.
“Hafif müzik” diyorsunuz, ama şarkılara baktığınızda hiçbirinin hafif olmadığı ve altta sıkı işler olduğu net görülüyor. Altyapılar çok dolu. Dinlemesi zorluyor. İsmiyle müzik arasında tezat var sanki.
T.A.: Parçaları yaparken sanki vokal olmayacak gibi başlıyoruz. Vokal olacak biliyoruz ama mümkün olduğunca içinde derli toplu bir şeyler olsun diye dert ettik.
D.Ö.: Gün olur vokal olmayabilir de!
T.A.: Çok karmaşık akor yapıları kullanmıyoruz ama ufak tefek süslemeler hoşumuza gidiyor. O süslemeler geçmişte dinlediğimiz müziklerle de alakalı. Çok minimal ya da çok dolu şeyleri de severiz. Arada kalmışları sevmiyoruz.
D.Ö.: Rahat dinlenen, hemen anlaşılan şeyler çok ilgimizi çekmiyor. Karşılıklı olarak, Tuğrul ile benim birbirimizi heyecanlandırmamızdan kaynaklanıyor bu. Altyapısal açıdan, karşılıklı heyecandan kaynaklanan bir zenginlik var bence bu albümde. Serkan Hökenek de prodüktör olarak bu albüme çok güzel girdi. Sözler de heyecanlı, müzik de heyecanlı, parçanın her birinin hikayesi varmış gibi iniyor çıkıyor. Birlikte çalışmak çok hoşumuza gitti, ben onların yaptıklarına coştum, onlar benim yaptıklarıma coştu. Dolayısıyla, parçaların frenlenebildiği anlar, bittiği anlar.
Genelde müzik sektöründe her albüme bir hit parça koyulur ve onun patlamasıyla albüm de patlar. Enteresan biçimde sizin albümde sanki hit parça yok.
D.Ö.: Güvendiğimiz bir dinleyici kitlesi var, onlara çok saygı duyuyoruz. Onlara gitti parçalar.
T.A.: Bazı parçalarda, arkitipal denir onlara, bazı yakalanmış kalıplar vardır. O kalıplar hittir. “Serzenişte” de bir anlamda bence o kalıplara yakın bir parça. Amacı hit yapmak olan bir grup değiliz ki, o zaman müzik yapma!
D.Ö.: Bir piyasadan bahsediyoruz, bir de bizim iğneyle kazarak oluşturmaya çalıştığımız bir piyasa var. Tabii ki pop piyasasına göre hitimiz yok. O zaman müzik yapmayalım, o piyasayı hedef alacaksak. Bizim yapmaya çalıştığımız kendi piyasamızı yaratmak. Bence bizim piyasamıza göre 12 parçanın 12’si de hit. Hit yaratmak planlanabilecek bir şey değil bize göre, ayıp bir şey ayrıca. Biz heyecanlandığımız için müzik yapıyoruz, laf ola değil. Biz bu konuda adam olmayacak bir grubuz. Bize biraz enayi gözüyle bakıyorlardır.
T.A.: Ama müzik yaparken zevk aldığımız için uğraşıyoruz biz.
D.Ö.: MFÖ’nün boşu yoktur mesela. Örnek aldığımız insanlar onlar. Müzikal açıdan da, sözel anlamda da bizim de güttüğümüz amaç bu. Zaten böyle olmasa bu işi yapamayız. Elimizde ne kalacak, üç beş sene sonra? Tek parçayla hit olmuş bir albüm hakkında ne söylenebilir ki? Hiçbir şey. Bizim umurumuzda olan, her biri roman gibi olan albümler yapmak.
Gruptan Mert Koral’ın ayrılması ne gibi farklılığa sebep oldu?
D.Ö.: Hiçbir şey değişmedi. Biz atölye gibiyiz, kaç kişi kaldıysa o kadarla devam ederiz. O gelir, bu gider... Sonuçta önemli olan o gün ne iş çıkardığın. Gerisi lafı güzaf. Biz Mert’le çalışmış olmaktan çok mutluyuz ilk iki albümde. Sound’da da bir kişinin eksilmesinden ne çıkarsa o çıksın.
Albüm hem karanlık hem de eğlenceli. Nasıl yakaladınız bunu?
D.Ö.: Şu karı-koca ilişkisinin çok üstüne gidiyorlar ama bizim karı kocalıkla hiç alakamız yok. Çünkü bir atölyeyiz. Tuğrul’la çalışma arkadaşı olarak iyi anlaşmamızın sebeplerinden biri hiçbir şeyi uzatmamızdır. Ne gamı, ne kederi, ne hafife almayı. Beş dakika sonra her şey geçer gider. Şarkı sözlerine de bu yansıyor. Bir şarkıda karanlık var, öbüründe yok. Bu hakikaten bizim halimiz.
T.A.: Karanlığın içinde çocuksuluk ve hafif dalga var. Deniz ağır bir şey söyler, ben alttaki müzikte komik bir tavırda bulunurum. Bizim çok sevdiğimiz şeyler, müzik içindeki çelişkiler. Belki onun sonucudur bu.
D.Ö.: Hayatın kendisi böyle, günler böyle geçer. Bizim yapımız da böyle.
Bu albümü yaparken birlikte nasıl çalıştınız?
D.Ö.: “Tatlı Sert”ten sonra kendi müziğimiz hakkında belki bir sene konuşmadık. Ama çok enteresan, paralel gelişiyoruz, ben her seferinde buna çok duygulanıyorum. Tuğrul endişeleniyor, acaba Deniz ne düşünecek yaptıklarım için diye. Halbuki, gizli gizli dinleyip o kadar heyecanlanıyorum ki ben.
Ne demek gizli gizli?
D.Ö.: Çaktırmadan dinlersem rahat ediyor. Abuk sabuk isimler veriyor parçalara. Çöplük halinde bilgisayar. Yerini bile bulamıyorum. Dinledikten sonra “Allahım diyorum, nasıl olur? Benim ruhsal ve içsel gelişimimle ancak bu kadar paralel olur!” O işe gidiyor, ben de ona haber vermeden, iki satır söz yazıyorum. Bu bir sene devam etti. Sonra dinleyip heyecanlandığımız şeylerin üzerine çalışmaya başladık filan. 2004’te foyalar ortaya çıktı, ekim itibarıyla da Serkan’la çalışmaya başladık.
“Serzenişte”nin bir hikayesi mi var?
D.Ö.: Bizim karı koca olmamızla ilgili ama müzik yaparken hiç öyle değiliz. Bu durumu ortaya sürünce insanlar, açıkçası çok kırılıyoruz. Sözel ya da müzikal olarak bir parça başarılı oluyorsa albümler, bence bundan da kaynaklanıyor. Çünkü çok profesyonel çalışıyoruz. Ama ister istemez orasında burasında Tuğrul’un kaşıyla gözüyle alakalı bir şey yazmış olabilirim. Ama albümde hakikaten sözü baştan sona Tuğrul’a yazılmış tek şarkı “Serzenişte”. Belli bir konuda bir tartışma yaşamıştık, bir noktada konuşamıyorsun, o anda oturup baştan sona yazdığım bir sözdür o.
Sizin grup biraz matematikçi de aynı zamanda. Deniz Hanım mimar, Tuğrul Bey mühendis. Müzikle matematik bu kadar iç içe midir?
D.Ö.: Bir müzikten etkilenişiniz tamamen oran-orantı ile alakalı. Bir şarkı seni aslında matematiksel olarak heyecanlandırır, arkasından hüzünlendirir ve şarkı biter. Bizim müziğimizde, hem bir hüzün var hem de keyif var. Bunun oranını doğal olarak tutturabildiğimize inanıyorum. Bu ikimizin ortak noktası.
T.A.: Matematik aslında toplama çıkarma değildir, ilişkilerin düzenlenmesidir. Olayların arasındaki mantık demek yani. Duygusallık da mantıktır, mesela hep aynı şeylere sinirlenirsin.
“Hafif Müzik” / Vega / Sony BMG