25.05.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:
"Amerikan Sapığı / American Psycho" Hitchcockun Anthony Perkins ile hayat bulan sapığı Norman Batesten sonra beyazperdeye gelen en etkileyici psikopat katillerden Patrick Batemanı Christian Bale canlandırıyor. Bale genç, yakışıklı, bakımlı, şık Bateman için biçilmiş kaftan. Brett Easton Ellisin tartışılan kitabı "Amerikan Sapığı / American Psycho"yu (*) okumuş olanlar filmini merakla bekliyordur. Okumamış olanlara da filmi izleyip hemen kitabı okumalarını öneririm. Kadın yönetmen farkı Wall Street şirketlerinden birinin sahibinin oğlu ve şirketin bir elemanı olan Patrick Batemanın asıl sapıklığı kadınlara işkence edip öldürmesinde değil, pahalı markalar taşıyan giysi, kozmetik, takı ve eşyalara aşırı düşkünlüğünden kaynaklanır, zaten. İkinci eksiklik bir cinayet. Patrick ve onun gibi ruhsuz, soğukkanlı, sürüngenlerden oluşan avanesi, New Yorktaki tüm "in" restoran ve gece kulüplerine gittikleri halde Dorsiada bir türlü yer bulamaz. Bu durum Patricki çileden çıkarır. Kitapta Patrick eski kız arkadaşına rastlar. Kızın Dorsianın şefiyle nişanlandığını öğrenince onu öldürür. "I Shot Andy Warhol" adlı filmiyle tanınan Mary Harronın yönettiği "Amerikan Sapığı", Willem Dafoe, Jared Leto, Reese Witherspoon, Chloe Sevignyden oluşan kadrosuyla da ilgi çekiyor. Film, kitabın geçtiği seksenli yıllarda Wall Street merkezli yuppie dünyasının soğuk, loş, materyalist atmosferini beyazperdede yaratabiliyor. Görsel yönden oldukça yaratıcı olan filmin, kitaba göre çok önemli iki eksikliği var: Batemanın ünlü ve pahalı markaları taşıyan giysilere düşkünlüğü yeterince vurgulanmamış. Kitapta Bateman karşılaştığı herkesin üstündeki giysilerin markalarını tek tek sayar, bir süre sonra sıkılıp bu bölümleri okumama eğilimi gösterirsiniz. 80leri eleştiriyor Seksenli yıllarda doruğa çıktığı varsayılan Amerikan değerler sistemine aşırı entegre olmuş, iyi ve kötü ayırımını yapabilen düz bir morale sahip, ama zaman zaman gerçekle fanteziyi ayırt edemeyecek hale gelen, sadist eğilimlerini engelleyemeyen Bateman tam bir psikopat. Ailesi yokmuşçasına onlarla hiçbir ilişkide bulunmaz. Nişanlısı Evelyn ile ilişkisi de sıradan bir toplumsal etkinlikten ibarettir. Eşcinsel bir arkadaşının uyuşturucu bağımlısı nişanlısıyla yatar. Önce işkence edip sonra öldürdüğü kadınlarla seks yapar. Yakın çevresinin darlığı ve sevgisizlik, yalnızca pahalı nesnelerden oluşan bir dünyada yaşamak, bol bol porno video seyretmek onun hastalığını besleyip büyütür. Üstelik Patrickin sayısını anımsayamadığı cinayetleri gerçekten işleyip işlemediği de kuşkuludur. Önemli olan onun yalnızca fantazilerinde de olsa bu kadar kana susamış ve şiddet eğilimli olmasıdır. Kart budalaları... Om Yayınları, 1999, Çev: Fatih Özgüven Yönetmen: Mary Harron Görüntü: Andrzej Sekula Senaryo: Guinevere Turner, Mary Harron Müzik: John Cale Oyuncu: Christian Bale (Patrick Bateman), Willem Dafoe (Dedektif Kimball), Reese Witherspoon (Evelyn), Chloe Sevigny (Jean), Cara Seymour (Christie) New Yorkun moda restoranlarında özel mönüler yemek, hesabı platin kartlarıyla ödemek, şık kartvizitler bastırmaktan başka hiçbir amaç ve işlevleri bulunmayan erkek sürüsüyle arkadaşlık etmek de katkıda bulunur Batemanın kan dökme gereksinmesine. Bu yuppie sürüsünden bir tek onun seriyal katil olması (ya da olduğunu varsayması) o kadar da önemli değil. Hepsi aynı potansiyeli taşır. Kadın karakterler ise tüm yapaylıklarına karşın erkeklere kıyasla daha insancıl.