Kültür SanatOnlar hep oradaydılar!..

Onlar hep oradaydılar!..

06.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Onlar hep oradaydılar!..

Onlar hep oradaydılar..


Kızılderililer, hızla kitapçı raflarında yerlerini almaya başladı.
Reha Oğuz Türkkan da Kızılderililere ilişkin bir kitap yazmış. Kitabın adı elbette 'Kızılderililer ve Türkler'


Yaşlı reis, Kızılderililerin Bering Boğazı'nı geçerek Amerika'ya gelen Türkler olduğu söylendiğinde şu karşılığı verir: "Olabilir! Tıpkı aynı yoldan atalarımızın gidip, Türklerin Kızılderili sayılabileceği gibi?"
Hediyelik eşyalarda, oyuncaklarda karşılaştığımız Kızılderililer kitapçı raflarındaki yerlerini de genişletiyorlar. Michael Blake'in "Kurtlarla Dans", Dee Brown'un "Kalbimi Vatanıma Gömün" ve Clark Wissler'in "Kızılderililerin Tarihi"gibi kitaplarının yanında Türk yazarların eserlerini de görebiliyoruz. Bu konuda önceliğin, tarafımdan kaleme alınan "Kız Kulesi'ndeki Kızılderili" adlı kitapta olduğu sanılsa da, Ayşe Dinçer'in Kızılderili ve Karaderili romanında benlik arayışını ele aldığı "Yalnızlıkla Toplum Arasında" adlı kitabın daha önceden çıktığını belirtmek gerekir.
Uzun yıllar Kızılderililerin Türk kökenli olduklarını dergilerde ispatlamaya çalışan Reha Oğuz Türkkan da, yazılarını bir araya getirdi. Kitabın adı da elbette "Kızılderililer ve Türkler" olacaktı!
Türkkan, Kızılderililer ile Türkler arasında köprü kurmaya çalıştığı kitabını örnekler, fotoğraflar ve gazete küpürleriyle doldurmuş. Kitabın 31. sayfasında yer alan bir heykel fotoğrafının yanında şunlar yazılı: "Olmek güreşçi: Sakallı, bıyıklı, yuvarlak başlı, yörük gözlü". Aynı heykelle ilgili kitabın ilerleyen sayfalarında "sanki bir Türk pehlivanı" benzetmesi yapılıyor. Biz de, Reha Oğuz Türkkan'a bir Türk sözünü anımsatalım: "Her sakallıyı baban sanma!.."
Ordinaryus Profesör olan yazar, verdiği örneklerde çelişkiye düşüyor. Benzerliklerin rastlantısal olamayacağını ispatlamaya çalışırken, Çılgın At'ın "bilmeden Türk (Turan) savaş taktiğini tatbik etti"ğini yazıyor. Yine Komançilerin ölen şeflerinin ardından atını da yakarak yaptıkları törenin Hunların defin törenine çok benzediğini anlatırken, Kızılderililerin atı Kolomb sonrasında tanıdıklarını, daha önce hiç görmediklerini belirtiyor.
Tarihin bilinmeyen, karanlık sayfalarında Kızılderililer ile Türkler arasında bir kültür alışverişi olmuş olabilir. Bu bilinmeyeni aydınlatmakla, Kızılderililer ile Türklerin aynı ırktan olduklarını söylemek aynı şey değildir. Reha Oğuz Türkkan kitabında "Kızılderililerin Türk olduklarını ileri sürmüyorum" diye yazmış olsa da, aynı kitaptaki "Türk'ün Kimlik Cüzdanı" bölümünde ırkçılıktan alıkoyamıyor kendini: "Bu ırk henüz bugünkü keskin ve kesin özelliklerini kazanmamış, şimdiki Amerika'daki Kızılderilileri andırır tipti". Türkkan, Bering Boğazı'nı aşamayıp Asya'da kalan Türkleri de "Asya Kızılderilileri" olarak tanımlıyor!.. 1944 yılında tutuklanan "Turancı"lar arasında yer alan yazar bir de soyadı bulmuş Kızılderililere "Turanid".
Reha Oğuz Türkkan'ın kitabını böbürlenerek okuyanların yukarı kalkan bıyıkları, Kızılderililer hakkında 73. sayfada yer alan şu bilgi okunduğunda ağızlarının iki yanından aşağıya düşer aniden: "En büyük özellikleri erkeklerinin köse oluşu. Sakal ve bıyık çıkmaz."
"Kızılderililer ve Türkler" adlı kitapta, 1492 sonrasında Beyaz Adam'ın getirdiği bulaşıcı hastalıklar yüzünden "yüz binlerce" Kızılderilinin öldüğü de yazılıyor. Amerika yerlileri Asya kökenli olsalardı, Doğu'nun hastalıklarını bilmelerinden dolayı bağışıklık sistemleri gelişmiş olmaz mıydı?
Ernest Hemingway de "Çanlar Kimin İçin Çalıyor" adlı kitabında Kızılderililerin Çingene kökenli olduğu iddiasına karşı çıkar. Kültürler arasındaki benzerliklere bir örnek de biz verelim, işte sizlere Fuzuli'nin dizeleri: "Ey dostlar! Sevgilinin elini öpme arzusuyla ölürken, / Toprağımdan testi yapın ve onunla sevgiliye su verin"... Bu da Meksika yerlilerinin şiiri:
Ben ölünce, kadınım toprağımı al,
Kupa yapıp üzerine şu yazıyı yaz:
Susayınca dudağına götür beni,
Islanırsa dudağın şunu bilesin ki
Erkeğindir sana öpücük veren.
Kızılderililer ile Türk kilimleri ya da başka kültürlerin ürettikleri eşyalar, inançlar, davranışlar arasında benzerlikler bulunması çok doğaldır; çünkü paylaşılan, içinde yaşanılan aynı doğadır.
Beyaz Adam, 1492'de adım attığı topraklarda öyle bir yapı kurdu ki, yıllar, yıllar sonra Kolomb'un Santa Maria'sından daha büyük ve daha güçlü gemilerle geldiği kıyılara geri döndü. İşte o an, Kızılderililerin neyle karşılaştıkları daha iyi anlaşıldı; topraklarını, kültürlerini korumak için direnenlerin ortak adı "Kızılderili" oldu.