Kültür SanatParlak bir ışık, tiz bir çığlık

Parlak bir ışık, tiz bir çığlık

24.01.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Parlak bir ışık, tiz bir çığlık

Parlak bir ışık, tiz bir çığlık

"The Ogre" - Yön: Volker Schlondorff / Gör: Bruno de Keyzer / Sen: Jean - Claude Carriere, Volker Schlondorff / Müz: Michael Nyman / Oyn: John Malkovich (Abel Tiffauges), Armin Muller - Stahl (Kaltenborn Kontu), Marianne Sagebrecht (Bayan Netta), Volker Spengler (Nazi Subayı), Gottfried John (Baş Ormancı), Heino Ferch (SS subayı), Dieter Laser (Profesör Blatchen).

İYİ bir filmden haz duyarsınız. İyi bir kitaptan haz duyarsınız. İyi bir uyarlamadan ise üç ayrı haz duyarsınız. Kitabın, filmin ve yazın ile sinemanın buluşma biçiminin verdiği hazlar. Bir sözcüğün bir anahtar, bir romanın bir dünya olabildiği gizemci yapının somut şeylerin görüntüleriyle örtüşebilmesi üstün özellikleri olan bir melez yapıt doğurur.
Ünlü Alman yönetmen Volker Schlondorff'un, ünlü Fransız yazar Michel Tournier'nin "Kızılağaçlar Kralı / Les Roi des Aulnes" adlı romanından uyarladığı "The Ogre" yukarıdaki tanıma tıpatıp uyan bir film. Kesinlikle kaçırmayın. Hasan Anamur'un çevirisiyle Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan "Kızılağaçlar Kralı"nı da okursanız üç kere haz duyacaksınız.
"The Ogre", pür dikkat izlenen bir film. Schlondorff'un yerinde vurgulamaları, De Keyzer'in dört dörtlük görüntü yönetimi, Michael Nyman'ın her ortamda uygun atmosferi yaratan müziği ve John Malkovich'in etkili oyunu izleyiciyi koltuğuna çakıyor. Olağanüstü öyküsü de kitabı elinizden bırakamamanıza yol açacak.
Dinsel söylencelerden, yakın tarihten süzülüp gelen temaların gizemci ve psikolojik irdelenmeleri, simge ve göstergelerle bezenmeleri kaçırılmayacak bir sanatsal şölen. Tournier, kitabını Rasputin'e adamış. Kahramanı Abel (Habil) Tiffauges, Tevrat'ta öyküsü anlatılan, kardeşi Cain (Kabil) tarafından öldürülen çobandan almıştır adını. Aziz Christophe ile Öcü / Umacı arası bir kişiliktir. Kenan ülkesinin uzun boylu, güçlü kişisi Christophe Tanrı'yı aramaya çıkar. İnsanları sırtına alıp bir ırmaktan karşıya geçirerek iyilik yapar. Sonunda bir gün İsa, çocuk kılığında karşısına çıkar. Onu karşıya geçirirken ölüm tehlikesi atlatır. "Ogre" ya da "Kızılağaçlar Kralı" denen çocukyiyen canavar ise bir Avrupa miti. Ormanda atıyla dolaşıp çocukları kaçırdığına inanılır. (Tournier'ye Goethe'nin aynı adlı şiiri esin vermiş. Kitabın notlar bölümünde okunabilir.)
Abel'in bu olağanüstü `karışımı', Kader'in onunla işbirliği yapması, bir kadın ve bir ana gibi erkek çocuklarını sevip koruyarak yaşadığı örtülü cinselliği beyazperdeye ustalıkla yansıtılmış. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın cephe gerisi, sanat yapıtlarına, mücevherlere ve ava düşkün Göring'in sefahati, çocuk yaştaki delikanlılara verilen Nazi eğitimi, Ari ırk kuramının sapkınlık derecesi, Alman aristokrasisinin tutucu değerleriyle nasyonal sosyalizmi yücelten burjuvazisinin çatışması da filmi ilginç kılan ögeler arasında.
Abel Tiffauges, "Her şey bir göstergedir. Ne var ki miyopluğumuzu ya da sağırlığımızı delmek için ya parlak bir ışık gerekir ya da tiz bir çığlık," der. "The Ogre" hem parlak bir ışık hem tiz bir çığlık.