1 Temmuz 19011 Temmuz 1901’de, o güne dek sadece dini örgütlenmeler için tanınan bir hak, "kâr amaçsız dernek kurma özgürlüğü" herkese tanındıPARİSGünlerden 28, aylardan haziran ve tam bir yüzyıl önce, Hıristiyanlar’ın
balık yediği mübarek bir cumaydı. Fransız Ulusal Meclisi’ni barındıran Bourbon Sarayı’nın
yarım dairelik genel kurul salonu, sloganlarla çınlıyordu. Birkaç dakika önce, bir ulusun kaderini; düşünce yapısını değiştirecek yasayı, 249 muhalife karşı 313 oyla kabul etmişti. Genel kurulun sol yakasındaki koltuklarda oturan "ılımlı" ve radikal solcular "Yaşasın Cumhuriyet!", merkez ve sağ yakayı tutan muhafazakarlar ise "Yaşasın Özgürlük!" diye bağırıyorlardı. Aylarca süren tartışmalar, mümin muhafazakarlarla, laik cumhuriyetçiler arasında bir din savaşı olarak geçti. Muhalif milletvekilleri, elbette birincilerdi. Kiliseye karşı "kin kanunu" olarak adlandırdıkları yasayı inanç özgürlüğüne aykırı buluyor ve "Sol dağların eşkıyaları, halka papaz, rahip ve rahibe yedirecekler!" diye haykırıyorlardı.
Tarihe resmi gazetede yayınlandığı günün adıyla geçecek olan YASA, sosyalistlerin zaferi ve radikal sosyalist Pierre Waldeck Rousseau’nun eseriydi. Rousseau, radikal sosyalist bir hukukçuydu. Politikadaki kırk yılını, salt mimarı olduğu yasanın çıkarılmasına adamıştı. Peki ama bu yasa, neyin nesiydi? Yalnızca "kamu yararlı dernekler kanunu"ydu.
1 Temmuz 1901 yılından öteye, o güne değin yalnızca dini örgütlenmelere tanınan bir hakkı; aklına esene "kar amacı gütmemek koşuluyla" dernek kurmak özgürlüğü tanındı. Siz bu satırları okurken Fransa Cumhuriyeti, yasanın bir yüzyıllık geçmişini, bugün görkemli bir devlet töreniyle kutluyor. Çünkü halen Fransa’da yasa sayesinde kurulan tam 700 bin dernek, yani sivil toplum örgütü var. Milyonlarca Fransız vatandaşı, Sınır Tanımayan Doktorlar’dan Sınır Tanımayan Muhabirler’e, sokak çocuklarına yardımdan doğa savunucularına, avcılardan av karşıtlarına, kiracılardan ev sahiplerine, tüketicilerden üreticilere, öğretmenlerden velilere, Laiklik Bekçileri’nden Kraliyetçilere, satrançseverlerden şarapseverlere, her alan ve konuda bir derneğe, bir sivil toplum örgütüne üye. Milyonlarca Fransız birer dernekte ücretsiz "gönüllü" çalışıyor ve... İki Fransızdan biri, üye olsun olmasın bir derneğe aidat ödüyor. Dolayısıyla ülkenin en büyük partisi, aslında "Dernek Partisi" ve bu parti başkanları ya da yandaşları paraları cebe indiremiyor, çıkar amacı güdemiyor, çünkü paralar kendi ceplerinden, kendi belirledikleri kamu alanına harcanmak için çıkıyor. Sahte amigoluk yok, bedeli ödenen bir inanç ve dava yandaşlığı var. 700 bin dernek, halen Fransa’da gönüllülerin dışında 1,5 milyon ücretli çalıştırarak, ülke istihdamının beşte birini oluşturuyor. Her kuruluş, yıl sonunda topladığı yardım ve aidatların tamamını, ilgi alanına harcamış olmak, bilançoyu sıfırlamak zorunda. Vergi dairelerinin yakın takibi altındalar.
Radikal sosyalist Rousseau’nun içişleri bakanlığı sırasında "kişisel" bir dava olarak Fransa’ya kazandırdığı 1 Temmuz 1901 yasası, "vatandaşlara devlet dışında örgütlenmek özgürlüğü tanımak ve örgütler yoluyla devleti denetlemek olanağı sağlamak," amacını güdüyordu. Ancak o tarihte kimse, Rousseau bile, yasanın böylesine başarılı olacağını öngöremedi. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı’nın salt öğretmen sendikalarına danışmakla yetinip, veli ve öğrenci derneklerini muhatap almadan bir yasa önermesi artık olanaksız. Eğitimi ilgilendiren her kararda bu sivil toplum örgütlerinin de onayı gerekiyor. Örneğin Sınır Tanımayan Doktorlar derneği, insanlık adına yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel Barış Ödülü aldı. Dernek deyip geçmeyin, STD’nin yıllık cirosu 20 milyon
dolar, hepsi bağış ve Fransız vergi dairesi, bütçesindeki şeffaflık için derneğe "onur" şilti verdi.
Ve Fransa’da hiçbir siyasal parti, seçmeni hiçe sayamıyor. Çünkü her seçmenin gönül verdiği, para verdiği bir asil parti, dernek ve örgütü var. Her seçmenin arkasında da derneği. Peki yasanın dine zararı oldu mu? Evet, oldu. Çünkü kilisenin örgütlenme tekelini kırıp, laik örgütlenmeyi sağladı. Ve aynı yasa, 1905 yılında Fransa Anayasasına "devlet laiktir", ilkesini yazdırdı.
PAZAR